Ben, ne yazık ki demeyeceğim, bipolar duygu durum bozukluğuna sahip bir kadınım. Genelde bipolar olduğumu söylediğimde aldığım tepkiler ya anlamsız bakışlar oluyor ya da endişe dolu ifadeler… Oysaki ben bipolar olduğum için mutluyum. Bu beni diğerlerinden eşsiz kılan bir özelliğim. Aynı parmak izlerimizin birbirinden farklı ve benzersiz olduğu gibi.
Size bu yazıda anlatmak istediğim öyle çok şey var ki. Ancak sadece klavyemde tuşlayabildiğim kadarını ulaştırabileceğim. Anlatımımın kısırlığı için şimdiden kusura bakmayın. Ben bu yazıyı ötekileştirdiklerimiz için aslında bencilce olacak ama biraz da kendim için yazıyorum. Çünkü artık bazı gerçekleri saklamaktan bıktım.
***
“Önyargıları kırmak atomu parçalamaktan daha zordur.” demiş ya Einstein, tam olarak bu konu hakkında yazmak istiyorum. Çünkü bence dünyadaki savaşların en büyük sebebi önyargılar. Atomu parçaladığınızda büyük bir enerji çıkartıp savaş başlatabilirsiniz. Ama savaşların en sinsi olanı soğuk olarak yapılanıdır. İçimizdeki bölünmeler de önyargılardan değil mi?
Kapalı birini görünce gericidir diyen bir zihniyetle, mini etekli birini görünce kötü kadındır diyen zihniyet aynı yolun yolcusu. Ve ayrıca atom bombasını da bir ülkeye göndermemize sebep olan bu önyargılardan başka bir şey değil. Kimin kimden üstün olduğu mücadelesi de içinde önyargı barındırmıyor mu hiçbirimizin birbirinden üstünlüğü yokken? Bizi Doğulu Batılı diye ayıran dış güçler önyargının gücünün farkında ama biz hala birbirimize O’cu Bu’cu diye isimler takmaya devam ediyoruz.
***
Attığım başlıkla bu söylediklerimin ne ilgisi var diye düşünebilirsiniz.
Bir şeyi bilmemek, yanlış bilmekten daha iyidir.
Ama ben bipolar hakkında bir şey bilmiyorsanız bile doğru olanları anlatmak istiyorum sizlere. Çünkü bilinmemek de yoruyor insanı… Tüm bilimler bilmek üzerine inşa edilmişken biz bipolar insanları da bilmeniz gerek diye düşünüyorum.
Hikayemi özet geçerek çeşnilendireyim:
Bundan 7 sene evvel 18 yaşımdayken (tüh yaşım çıktı ortaya😊) üniversite sınavına girdim ve kazandım. İşte şu üç beş kelimeyle kurduğum cümlenin koskocaman bir geçmişi ve başarı hikayesi var. Benim anlatacağım hikâye ise bir başarı hikayesi değil ne yazık ki… Bir başarısızlık hikayesi… Kazandım diyerek başladığım bir anının nasıl başarısızlıkla sonuçlanacağını merak etmiş olabilirsiniz. Üniversiteyi kazanmak için geçmişte verdiğim 12 yıllık emeğin nasıl çöp olduğuna şahit tutacağım sizleri de.
Kazandım evet hem de psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümünü üstelik İstanbul Üniversitesi gibi prestijli bir üniversitede kazandım. Ne var ki 2. sınıfta işler tepetaklak tersine döndü. Uykularımda düzensizlikler, evden kaçmalarım, gece gece dışarı çıkmalarım ve daha bir sürü saçma sapan hareketler… Durumun vahametini anlatmak adına şu örneği verebilirim. Vizesinden 95 aldığım sınavın finaline çalıştım tüm gece ve sabah sınava gitmek yerine sinemaya gitmiştim.
***
Bağlantı kurulamayan hareketler yapmaya başladığımda kendimde bir sorun olduğunu düşünmeye başladım. Soluğu psikiyatristte aldım demeyeceğim istemeyerek ve korkarak gittim. Babamda da bende olabileceğini düşündüğüm hastalık vardı. Ve ben yıllarca babamın hastalığına inanmayıp hep onu suçlamıştım yaptıklarından dolayı.
Varlığına inanmadığım bir hastalık mı bulmuştu beni? Merakla ve ayaklarım geri geri giderek doktora gittim. Psikiyatrist beni dinledi ve sakince oturduğu yerden “eşik altı bipolar” gibi bir şeyler zırvaladı. Ben ve hasta olmak… Kendime yakıştıramadım ama bir yandan da çok sakince karşıladım. İlaç kullanmam gerektiğini söyledi bana uzunca bir süre. Eve gidip hıçkıra hıçkıra ağladığımı hatırlıyorum. Bir yandan mutluluktan… Çünkü yaptığım saçma sapan hareketlerin bir açıklaması vardı. Bir yandan da üzüntüden… Çünkü normal denilen bir yaşantıya sahip olmam ilaçlarla mümkündü. İlaçları reddettim. Okulu savsakladım. Ve 7 senede okulu bitiremedim.
Başarılı olduğum hiçbir şey olmadı o saatten sonra tek bir şey dışında: Evliliğim. 1 sene kadar önce evlendim ve şu an mutluyum. İlaçlarımı düzenli kullanıyorum. Her şey normal seyrinde. Ama bu hikaye bir başarı hikayesi değil, yaşama tutunma hikayesi. Anlatamadığım daha birçok şey var.
Size bunları anlatma nedenim ister bipolar insanlara karşı olsun, ister toplumun istemediği anormal davranışlar sergileyen bireylere karşı olsun önyargıyla yaklaşmamanız.
Çünkü zaten yeterince sırtımızda yük var. Duygularımıza sahip çıkabilmek noktasında büyük sorunlar yaşıyoruz ve sizin kolaylıkla başarabildiğiniz şeyler bizler için zor. Tüm bunlar olup biterken bir de bizi sizin önyargılı ve ötekileştirici bakışlarınızla uğraştırmayın.
Şimdi sizden beklediklerimi yazmak istiyorum tüm bipolar insanlar adına:
- Duygularımızla asla oynamayın çünkü zaten duygularımızı uçlarda yaşıyoruz. Sizin yaşadığınız üzüntülerin 10’la çarpışmış hali çarpıyor bizi.
- Bize farklı insan muamelesi yapmayın.
- Duygusal olarak inişler çıkışlar yaşadığımızda anlayış gösterin elimizde değil beyin kimyamızla ilgili. Uzaklaşın ve geçmesini bekleyin.
- Yakınımızdaysanız ve garip davranışlarımızı gözlemliyorsanız sakin kalın ve destek olun. Destek olamıyorsanız köstek olmayın.
- Bipolar yakınıysanız ilaçları kullanmak noktasında fazla baskılamayın çünkü baskı kimsede bir işe yaramaz. Ancak teşvik edebilirsiniz. Ayrıca terapi de önerebilirsiniz bizlere.
- Ve son olarak en önemlisi de her şeyi bipolar olmamıza bağlamayın! Ufacık bir tartışmada ilacını içmedin mi sen demeyin bize ya da atak dönemi mi geçiyorsun tarzı yaklaşımlar çok yanlış!
Benim diyeceklerim bu kadar umarım sıkmamışımdır sizleri. Bipolar olanlara olmayanlara, okuyanlara okumayanlara, duyanlara duymayanlara… 😊 Selam olsun…
Merhaba Meryem Hanım, samimi paylaşımınız için teşekkürler. Hayat kimileri için daha zordur. Herkese anlayışla yaklaşmak gerekir. İzzet Güllü’ yü dinlemenizi tavsiye edeceğim. Belki farklı bir bakış açısı katar size. 🙂
Duygu Hanım merhabalar;
Yazımı okuma inceliği gösterdiğiniz için asıl ben teşekkür ederim. İzzet Güllü hakkında derin bir bilgim yok o nedenle yorum yapmam ne kadar doğru bilemiyorum sadece ilaçsız tedavi yöntemleri sunmaya çalıştığını biliyorum. Bipolar ilaçsız tedavi edilebilen bir hastalık değil ne yazık ki şuan için. Ben düzenli kullanıyorum ilaçlarımı ve buradan tüm bipolar hastalara ilaçlarını düzenli kullanmalarını söyleyebilirim. Çünkü kullanmadığımızda başımıza açtığımız belalar sadece bize değil çevremize de yansıyor. Belki yakın gelecekte bipolar için de ilaçsız tedavi yöntemleri çıkar kim bilir :)) O zamana kadar ilaçlar tek sığınağımız. İlaç kullanmak o kadar da kötü değil. Şeker hastaları da her gün ilaç kullanmak zorunda. Şeker hastasına ilaçsız tedavi öneremeyeceğiniz gibi bipolar hastasına da önermek çok ama çok yanlış olur. Yine de İzzet Güllü hakkında daha iyi bir izlenim edinebilmek adına videolarını izleyeceğim. Çok teşekkür ederim öneriniz için.. Sevgi ve saygılarımla… 🙂
Yaşadığımız dönem ve şartlar altında aslında birçok insanın ruhi dengesinin çok sağlıklı bir durumda olmadığının farkındayız. Bilgilendirici yazınız için teşekkürler. Ellerinize sağlık.
Dilara Hanım merhabalar;
Yazıyı yazmamın ardından 1 sene geçti ve küçük erkek kardeşim depresyon teşhisi aldı. İçten içe onun da bipolar olmasından endişe ediyorum. Dediğiniz gibi şu dönemde ruhsal anlamda “sağlıklı” kalabilmek oldukça zor ama insanın kendisinin ve yakınlarının başına gelmeden insan bu tarz durumlara anlam veremiyor. Ben de yazıma yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Saygılarımla…