”Çağa ayak uydurmak” sözünü hepimiz duymuşuzdur. Peki burada bahsedilen çağdan kasıt nedir? Her gün bir yenisi eklenen teknolojik ürünlere yetişebilmek mi, yoksa giyim-kuşam ya da kültürel açıdan zenginliğe erişmek mi? Tam da şu anda nelerin olduğunu hayal edebiliyor musunuz? Belki de bir bilim adamı ölümcül bir hastalığın çaresini bulmuştur. Belki uzaya gönderilen uydular yeni bir gezegen keşfetmiştir. Bir çocuk dünyaya gelmiştir ya da yaşlı bir ihtiyar ani kalp sektesinden ölmek üzeredir. Bu da hayatın her an yeni şeylere gebe olduğunu gösteriyor bizlere.
Günümüzde kullanmakta olduğumuz her şey geçmişe baktığımızda büyük bir değişimin olduğunu gözler önüne seriyor.
Eskiden sosyal medya yoktu.
Dolayısıyla sosyal medyanın insanlar üzerindeki etkisi de bu kadar fazla değildi. Fakat günümüzde sosyal medyanın hayatımızın büyük bir bölümünü kapladığı aşikardır. Kıyafetlerimiz değişti. Saç kesimimiz, yolda yürüyüşümüz, satın aldıklarımız en önemlisi ise bakış açımız ve fikirlerimiz değişti.
Bu değişimin tuhaf yanı ise şudur; insanlar dünyayı değiştiriyor, dünya da insanları. Dünya’nın bu değişimdeki rolü ise, tıpkı bir bellek kartı gibi yapılan değişikliği anında kaydetmesi ve kendini güncellemesi durumuna benzer. Bellek kartı içinde yaşayan milyarca canlı (insanlar) var. Ve bu insanlardan sadece bir tanesinin ortaya bir fikir atması tüm insanlığın etkilenmesine neden olabiliyor. Tıpkı Karl Max’ın Kapitalizm üzerindeki düşünceleri gibi. Dolayısıyla neticesinde dünya ve insanlar değişiyor.
Elinize bir kitap aldığınızda ya da sanal ortamda karşınıza çıkan yazıları okuduğunuzda ister istemez okuduklarınızın etkisi altında kalır ve farkında olmadan değişime uğrarsınız. İzlediğiniz filmler, TV de gösterilen yayınlar, ilk defa okuduğunuz yazılar sizi hep değiştirecektir. Hatta en sabit fikirli olan insanlar bile bu değişimden nasibini alacaklardır.
Geçenlerde bir tanığım şöyle bir söylemde bulunmuştu. ”Herkesin dokunmatik ekran telefonu var bende alacağım” bu söz size tanıdık geldi mi? Belki birçoğunuz da ilk dokunmatik telefonunu bu düşünceyle aldı. Zaman geçiyor ve her an bir şeyler değişiyor. İşte bu eylem de, çağa ayak uydurmak – değişime dahil olmak ve onu kabul etmek demektir. Modayı takip etmek, teknolojiyi takip etmek gibi benzeri örnekleri de verebiliriz. İnsan gerçekten de bir yerde tıkanıp kalıyor ve bu değişim hızına yetişmekte zorlanıyor.
Şunu da belirtmek isterim ki, dokunmatik telefon ilk başta sadece bir fikirden ibaretti. Belki tek bir kişinin belki de bir ekip çalışmasından sonra ortaya atılan fikirdi. Daha sonra bu fikir projeler ile hayata geçirildi ve bellekte (Dünya’da) bir yer edindi.
Tüm bunlar ne anlama geliyor?
İçinde yaşadığınız topluma ve diğer tüm toplumlara bakın. Tüm iyi ve kötü şeyleri bir terazide tartıp, ağır basanın hangisi olduğunu görmeye çalışın. Sonucunda ise insanlığın yaşamış olduğu bu değişim evresinin, sonraki değişim evresinde ne gibi farklılar doğuracağını tahmin edebilir ve öngörüde bulunabilirsiniz.
Unutmayın!
İnsan değişirse yaşadığı dünya, dünya değişirse insan değişir.
Teknolojiye yetişmek çok ta mümkün olmuyor aslinda ☺. Bu gün aldığımız en son model telefon, yarın yerini daha başka bir son modele bırakabiliyor ve bizim en son diye aldığımız bir anda eski konumuna düşebiliyor. Bu da bizi sadece tüketmeye itiyor. Çok güzel bir anlatım olmuş. Teşekkürler.
Okudugunuz ve yorum bıraktıgınız için ben teşekkür ederim.