Her gün internet ortamında sayısız içerik görüntülüyoruz. Telefonun ekranına bakarak geçirdiğimiz süreyi X ömür olarak hesaplasaydık ortaya eminim korkunç bir rakam çıkardı. Gelin bu korkunç rakamın hiç olmazsa bir kaç dakikasını en verimli şekilde tüketelim.
Zülfü Livaneli’nin Huzursuzluk adlı kitabında ”Harese” kelimesi şöyle tanımlanmış:
Kitabı okumuş gibi hava atmıyorum okumadım çünkü. Sadece bu kısmı bir yerde denk gelip okumuştum. Hayli tuhafıma gittiği için yazıma bunu da ayrıca eklemek istedim.
Harese nedir, bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar.
Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu’nun âdeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.
Bitti.
Hepsi bu kadar.
Ünlü yazar ve düşünürlerden ortaya karışık yazısını da okumanızı öneririm.
Nizamettin Gümüş - 4 hafta önce
Yazınızın, kırık camlar metaforu üzerinden toplumsal düzen ve bireysel sorumluluk konularını ele alması oldukça düşündürücü. Küçük bir dondurma kâğıdının, aslında…
Konu: Kırık Camlar Metaforu ve Bir Dondurma Kağıdının Tetikledikleri