Kısa Hikaye: Keçi
Babam tam bir toprak insanıydı. Toprağı çok sever, yetiştirdiği her ekini daha baş gösterdikleri zaman evladı gibi okşardı. Onlarla konuşurdu su verirken. Kuşluk vakti de yani güneş doğmadan kalkar keçi ve koyunlarımızı otlatmak için dağa bayıra çıkarırdı. Sabah beni uyandırması için ne zaman ısrar etsem, uyandırmaya kıyamadığını söyler ve geçiştirirdi. Ben ise; hiç kendi başıma uyanamazdım.
Bir de çok sevdiğim keçim vardı. Kar gibi beyaz, iri ve üstelik çok uysal. Belki de içlerinde en uysal o olduğundan en çok onu seviyordum. Çoğu zaman evde elimle besler bakardım. Hamile olduğundan özel bakım da gerekliydi. Ne bileyim çocuk olduğum içindir belki de keçim ile aramızda gizliden bir bağ vardı. Bir gün babam yine koyunları otlatmaktan döndüğü bir vakit koşa koşa yanına gittim.
***
– Babaaa, babaaa beni niye götürmedin diye ağladım. Babam da kendin ne zaman kalkabilirsen o zaman gelirsin demişti. Babama kızmıştım ama aynı zamanda kendime de kızmıştım. Çünkü hem gitmek istiyor, hem de o saatlerde uyku sersemliği yüzünden uyanamıyordum. Ertesi gün gidebileyim diye kendi kendime söz verdim. Yine de ağabeyim Ahmet’e de sıkı sıkı tembih ettim.
– Ağabey nolur sabah uyanamazsam beni de uyandır babam beni de götürsün. O da gülerek olur dedi. Yatağa yattığımda gülüyordum yarın gidicem yarın gidicem deyip durdum kendi kendime.
***
Sabah olduğunda ise, Nazlı erkenden uyandırdı beni. Bu arada nazlı bizim horozumuzdur. Pek çiftleşmediği için eş beğenmiyor diye babam ona nazlı adını takmıştı. Heyecanla yataktan fırlayarak üzerimi giyinmeye başladım. Kasketimi taktım ceketimi ve pantolonumu giydim. Pantolonum da hep kısa olurdu bana ağabeyimin eskilerini giydiğimden yeni pek bir şeyim olmazdı. Yine gidemedim. Babam bugün siz burada kalın. Ağabeyin le birlikte evin ön yüzünü badana edin her yeri böcek sardı dedi. İlk başta üzülmüştüm ama badana yapacağız diye de sevinmiştim.
***
Sonra tekrar uyumaya gidip yarım kalan uykumun tadını çıkarmaya başladım. Aslında sadece keçimle oynayayım diye gitmek istiyordum. Bir de tabi sabahın ilk ışığında dağlarda koşup oynayabileyim diye. Ağabeyimle evin badanasını yaptık. İlk başta ince oldu ama sonrasında koyu bir ikinci kat sürdük. Üstüm başım batmıştı. Ama badana yapmak çok hoşuma gitmişti. Akşam yine babamı bekliyordum. Babam geldi ama keçim yoktu. Aradım aradım bulamadım. Babama gittim hemence.
– Baba babaaa benim keçim yok kaybolmuş orada mı unuttun diye sordum. Babam da;
– Keçini sattık oğlum yaşlı bir amca tek başına yaşıyormuş ona arkadaşlık etsin diye sattım. Uysal diye de çok sevdi. Ağlamaya başladım tabi.
Banane bananeee ben keçimi istiyorum. Git al getir geri keçimi. Hamileydi yavrusu olacaktı.. diye diye ağlayıp durdum.
***
Bir gün, iki gün, üç gün ne benim gözümde yaş dindi ne de babamın vicdanı yumuşadı. Alıp getirmedi keçimi. Akşam sofralarında yemek yemiyordum. Babama küsmüştüm çünkü. Suratım beş karış gezinip duruyordum. Bir kaç ay sonra küçük bir oğlak getirdi babam. Tıpkı da benim hamile olan keçimin yavrusu olabilecek bir keçiydi. Hemence kucağıma almaya çalıştım ama gücüm yetmedi kaldıramadım. Ben de bu yüzden boynuna sarıldım. Yüzünü öptüm kokladım. Sonra tabi babam oğlum bu senin keçinin yavrusu dedi. Yaşlı adam sana vermek istedi ben de alıp getirdim dedi. Ben çok sevindim ama aynı zamanda da üzüldüm.
– Baba nolur keçimi de geri alalım nolur diye sızlandım durdum. Babam illa yok yok yok dedi. İyice sinirlenmiş kızmıştım babama. Keçimin yavrusunu çok sevmiştim ama yine de yavrusunu özler diye geri göndermek istedim. Aslında içimden gelmiyordu göndermek ama yine de dayanamadım.
***
Babam ne yavruyu gönderdi ne de keçimi alıp getirdi. Bu yüzden de çoğu zaman nefret ettim babamdan. İyi biriydi ama böyle bir şey yapması beni derinden etkilemişti. Bu anlattıklarım yaklaşık on sene önce olan bir olaydı ama bugün lafı açılınca babamdan her şeyin aslını öğrendim. Şimdi kocaman bir delikanlı oldum. Babamla her şeyi uzun uzun konuştum. Keçim meğerse bir kayadan düşüp ağır şekilde yaralanmış. Ölmek üzereymiş. Babam da yavruyu kaybetmemek için karnını yarıp almış. Ortada ne keçim de bir yaşlı adam varmış meğer. Daha sonra çıkardığı yavruyu da sırf ben üzülmeyeyim diye keçimin öldüğünü bilmeyeyim diye bir arkadaşına vermiş bakması için. Bana da bu yüzden yalan söylemiş. Keçimin öldüğüne gerçekten üzüldüm. Ama artık babamı daha çok seviyorum.
Böylece bir kısa hikaye daha son bulur. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Lütfen kısa da olsa yorum yapmayı ihmal etmeyin. Eğer siz de kısa hikaye yazıyorsanız, yayınlanması için bana gönderebilirsiniz.
sitenizi takibe aldım, bende beklerim… http://www.serdarilefutbol.blogspot.com.tr
Hayatım boyunca pek çok kere ailemle tartıştım. Bunu okuyunca bazen her şeyin göründüğü gibi olmadığını tekrar hatırladım…
Hangimiz ailelerimizin zaman zaman asi çocukları olmadık ki 🙂
Masal tadındaydı uyumadan önce iyi gitti. İyi geceler tatlı uykulaaar…
Biraz çocuk masalı gibi olmuş sabah okuyunca fark ettim. Bu da böyle olsun. :))
Okudugunuz için teşekkür ederim.
Hı sonunu okuyunca kötü oldum be 🙁
Yeni hikaye geliyo sırada azrail ve eskici. 🙂
''Ünlü yazar ve düşünürler'' yazınızda bahsettiğiniz gibi benim de size dair zihnimde oluşanlara göre hayli duygusal bir hikayeydi.Demek ki daha çok diğer yanlarınız ön plana çıkmış benim algımda;) Bir sonrakini merak ettim.Azrail de var isminde galiba 😉 Başarılar…
Yorumunuz için teşekkür ederim ederim. Evet sonraki hikaye Eskici ve Azrail olacak yani umarım o olacak. Çünkü hikaye yazma saatim diye bişeyim yok.
Sadece sokaktan geçen bir eskiciyi görünce kafamda taslagı oluştu ama daha bir satır bile yazmadım 🙂
Aslında önce taslağı düşündükten sonra kafamda bitirmeye çalışıyorum. Yani hikayeyi bitirmeden tek bir satır bile yazmıyorum. 🙂