Sedat motosikletini evin kapısının önüne park ederken bahçe duvarının üzerine oturmuş bir genç kız gördü.. Bir anlam veremedi. Motosikletten inip kaskını çıkardı. Genç kız ona doğru yürüyüp
“Siz Sedat Bey’mi siniz?” diye sordu..
“Evet?” dedi. “Ne vardı?”
Genç kız bir an durakladı sonra;
“Ben sizin kızınız Buse’yim.” dedi.
Sedat sarsıldı.. Bu neydi şimdi? Ne yapacağını bilemedi, zor nefes aldı, kekeledi;
“Benim kızım Buse mi?”
“Evet” dedi genç kız.
Aslında şaşıracak çok şey de yoktu.. Karısı ona o büyük darbeyi vurup küçük kızı alarak ayrıldığında Buse üç yaşındaydı. Şimdi ondokuz olmalı..İlk şoku atlattıktan sonra kızına sarılıp sarılmamakta bir an tereddüt yaşadı.. Bu terddütü Buse bozdu. Sarıldı..
Anahtarla kapıyı açtı. Eve girdiler.. Ev bekar yaşayan biri için oldukça düzenliydi. Genç kız etrafa göz atarken, Sedat “Beni nasıl buldun?” diye sordu..
“Anneme arattırdım. Biliyorsun avukatların çalıştığı özel dedektifler var. Dedektif, ofisinden bile çıkmadan adresini bulmuş. Vergi dairesi kayıtları, banka hesapları, trafik vs.”
Sedat “Seni tanımama imkan yoktu.” dedi. Üç yaşından beri görmediği kızının ne kadar değiştiğine bakıyordu. Aniden, böyle..tuhaf.. Şaşkınlığı sürüyordu.
“Karnın açmı? Bir şeyler içer misin? Neler yapıyorsun.” Diye karma karışık sorular sordu..
Buse hiç birini dikkate almadı;
“Beni neden hiç aramadın?” dedi. Sesi çatallaşmıştı.. Yüzü düşmüştü.. Sedat bir hesaplaşma bekliyordu ama bu kadar erken değildi. Biraz daha konuşup birbirlerini tanısalardı daha iyi olabilirdi. Ama öyle olmuyor işte.. Bazı şeyler insanı erkenden, hazırlıksız yakalıyor.
***
Sedat mutfakta uğraştığı şeyleri bırakıp kızına döndü;
“Annen bir avukat olarak her şeyi o kadar iyi hazırlamıştı ki bir kaç yıl size yaklaşmam dahi yasaktı.. Sonra da o adamla evlenip İzmir’e taşındığını duydum.. Bizimki normal bir boşanma değildi. Aniden, nedensiz. Hiçbir şey anlayamadım.. Nefes alamıyordum. Ölüyorum sandım.. Aylarca kendime gelemedim.. “Yaşamak Esastır” deyip hayata tutundum.”
Sesi yavaş çıkıyordu..Tekrar aynı şeylere dönmeyi ne olursa olsun istemiyordu.. Ne konuşmak, ne hatırlamak, ne de haklı çıkmak istiyordu.. Tek istediği beyninden silmekti. Ama, işte! Geçmiş bir şekilde seni buluyor. Karşına çıkıyor..
Buse babasının anlatıklarından çok babasının halindeki samimiyete, yıkılmışlığa inandı.. Babasını beklemediği anda büyük bir yara almış aslana benzetti. Ya ayağa kalkıp yaşamak için direnecekti, ya da yattığı yerde kan kaybından ölecekti.
Babası ayağa kalkabilmiş demek ki.
Sedat mantarlı yumurtayı hazırlarken soru bile sormadan Busse’den bir çok sorunun cevabını dinledi. Tuhaf merakta etmiyordu. Ama kızı anlatıyordu işte.
***
Annesinin evlendiği adam da avukatmış. Evlendiklerinde onunda bir kızı varmış. Buse bu üvey kız kardeşle beş sene aynı odayı paylaşmış. Fakat beş senenin sonunda annesi ile üvey baba boşanmışlar. Oda tek başına Buse’ye kalmış.. Buse bu duruma çok sevinmiş.. İlk karşılaşmanın heyecan kasırgası dinerken Buse asıl geliş sebebine geldi; Buraya geliş amacı bir üniversiteye kayıt olmakmış. İstanbul büyük şehir, her türlüsünden üniversite var. Tercihini İstanbul’daki bir ünüversiteye yapmış. Gecenin sonrasında yatıncaya kadar üniversite meselesini konuştular. Her açıdan değerlendirdiler. Çatı katındaki odayı biraz derleyip topladılar. Buse yattı.Sedat evin arkasındaki geniş balkonda bir süre daha oturdu.
Buse istediği bu paralı üniversiteye kayıt oldu. Sedat zaten masrafsız bir hayat yaşıyordu. Kızının bütün okul masrafalrını karşılamaya dünden hazırdı. Üniversite ödemeleri sorun değildi. Bunu bir babalık borcu olarak gördü. Buse telefonda annesiyle bütün bunları uzun uzun konuştu.. Babasının evinde kalarak okula gideceğini söyledi. Annesi şiddetle itiraz etti. Yıllardır birlikte olduğu kızını babasına nasıl teslim ederdi. Buse’ye ayrı bir ev tutmasını söyledi.
“Hem bu sayede bende seni ziyaret ederim. Ara sıra İstanbul’a gelirim.” dedi.
Buse annesine, babasıyla kalmasının avantajlarını sıraladı ;
“Ev çok rahat. Çatı katındaki odaya yeni eşyalar alıp kendim düzeceğim. Metroya yakın. Okula gitmek çok kolay. Evde her şey var. Bulaşık, yemek, çamaşır derdim olmaz. Hem eve haftada iki gün temizlikçi geliyor.” dedi.
***
Neslihan istemeye istemeye razı oldu..
Buse eve yerleşti.. Fiziğinde babasının izlerini taşıyor olsa da bencilliğini annesinden almıştı. Odasını istediği gibi döşemişti. Hiçbir şeyle ilgilenmiyor, okuluna gidip geliyor, babasıyla akşamları geniş balkonda sohbet ediyordu. Ben Sedat’ı tam bu dönemde tanıdım.. Saatlerce ayakta kalsa oturmak aklına gelmeyen, ancak birisi “Otur artık, yoruldun.” derse oturan biriydi. Derinlerde bir yerde, kendi dünyasında yaşaması beni etkilemişti. Bir daha evlenmemiş, yalnız yaşıyordu. Selamlaşıyorduk ama bir samimiyetimiz yoktu. Bütün bunları bana etraftakiler anlattı. Eksik taraflarını da ben tamamladım..
Bu dönemde Buse birkaç kez İzmir’e annesinin yanına gidip geldi. Neslihan kızının İstanbul’daki durumunu sindiremiyordu. Bunca sene “Sadece benim” dediği kızını babasına nasıl teslim etmişti. İstanbul’a gelip kızının yaşadığı ortamı görmek istedi. Ama Sedat ne olacaktı? Bir an düşündü.. Sonra hiç umursamadı.. Bir çok sert davanın altından kalkmasını bilmiş Avukat Neslihan Sedat’a mı teslim olacaktı. Buse’ye bile haber vermeden uçağa atladığı gibi İstanbul’a geldi.. Bir taksi tutup kızının okuduğu okula gitti. Çıkışta onu aldı ve birlikte birşeyler yeyip içmek için Boğazda bir kafeteryaya gittiler.. Sonrasında Buse annesine ne yapacağını sordu. Neslihan “Yaşadığın evi görmek istiyorum. Sonra da hotele giderim” dedi. Buse şaşırdı. “Babamın evini yani..?” “Evet.” dedi Neslihan. Buse şaşkın dudak büktü. “Okey, gidelim o zaman.” Neslihan metroya binmek istemedi. Eve taksi tutup gittiler.
***
Kapı açıldığında Sedat mutfakta bir şeyler hazırlamakla meşguldü.. Buse “Baba biz geldik.” deyince çoğul olduğunu anlayıp salona çıkıp baktı.. Olduğu yerde dondu kaldı..Ağzından fısıltı gibi “Neslihan” sözü çıktı.. Neslihan her şeye hazırlıklıydı.. Tartışmaya, kavgaya, kovulmaya.. Hepsinin de üstesinden gelebilirdi. Sedat’ta kimdi. Ama öyle olmadı..
Küçük valiz elinden düştü…. dizleri titredi………. gözleri doldu..
Sedat en azından onun ismini söylemişti. O “Sedat” bile diyecek takati kendinde bulamadı..
Buse bunca sene arkasından atıp tuttuğu babasının karşısında annesinin düştüğü duruma bir anlam veremedi. Şaşırıp kaldı.. Akşam yemeği mesafeli, heycanlı, alçak sesle ve çok az konuşulan bir yemek oldu. Yemekten sonra Buse annesine odasını gösterdi. Annesine “Burada, benim odamda, kanepede yatabilirsin” deyip otele göndermedi.
Neslihan akşam geç vakit Sedat’ın balkonda bambu takıma oturmuş kahve içtiğini gördü. Yanına gidip oturmak, onunla konuşmak, kendini affettirmek için neler vermezdi.. Sonuçta iyi bir avukattı.. Her durumda haklı çıkmayı meslek edinmişti. Ne mahkemelere çıkmış, ne davalı yada davacılar karşısında savunmalar yapmıştı.. Sedat’a karşı haklı çıkmakta ne ki.
Ama cesaretini toplayamadı. Ağzını açıp iki kelime dahi söylemiyeceğini bildiği Sedat’ın yanına gidemedi.. Sedat’ın karşısına çıkıp kendini savunamadı.. “Beni affet. Bana izin ver, bütün yaralarını sarayım..” diyemedi.
Ertesi sabah hava alanına gitmek için kaltığında Sedat işine gitmişti. Biraz sonra da çağırdıkları taksi kapıya geldi..
Yazar hakkında:
Hayata farklı açıdan bakıyorum. Fikirlerim bazen çelişiyor. Yazılarımda derin içerikler bulamazsınız, aramayın… www.cemozblog.com