Tablonun Eksik Parçası
Yan yatmış bir şekilde uzanan kadına baktı.
Siyah saçları, bembeyaz teni ve uzun, kalkık burnu ile Tanrı’nın elinden çıkmış en nadide parçalardan biriydi. Yavaşça yaklaşarak burnunu siyah saçlarının arasına soktu ve kokusunu içine çekti. Kadın birden irkilerek kendini geriye attı. Çıplak vücudunu cenin pozisyonuna getirmeye çalışarak bağlı olduğu ipe doğru kendini çekti. Vücudunu kapatmak istiyormuşçasına bacaklarını olabildiğince kendine çekiyordu. Neden hala bu kadar korktuğunu anlamış değildi. 4 aydır her gün birbirlerini görmelerine rağmen onu her gördüğünde korkunç bir şey görmüş ya da ona zarar verecekmişçesine geri çekiliyordu. Ona dokunmak aklından bile geçmezdi, böylesi bir sanat eserine dokunmanın onun haddine olmadığını sadece onu ölümsüzleştirmesi gerektiğini düşünüyordu. Ama kendisi sürekli bağırarak, tekmeler savurarak işini çok zorlaştırıyordu. Kollarıyla kalçasını yerde sürükleyerek ondan uzaklaştı. Tek istediği bu güzelliği olabildiğince hafızasına kazımak, her bir parçasını ezberlemek ve ölümsüzleştirebilmekti.
***
Kadının yeşil gözlerine iyice baktı.
İşte eğer o gözlerdeki korkuyu, nefreti ve çaresizliği olduğu gibi yansıtabilirse bu paha biçilmez bir eser olacaktı. Kollarından destek alarak ayağa kalktı ve odadan çıktı. Cebinden çıkardığı paslanmaya yüz tutmuş anahtarla odayı kilitledi ve anahtarı odanın kapısının yanında asılı duran minik tablonun arkasındaki duvar boşluğuna yerleştirdi. Evinin en sevdiği odasına, onun tabiri ile düşünme odasına, girdi. Kol kısmında birkaç sigara yanığı olan, iplikleri çıkmış eski kırmızı koltuğuna oturdu. Ayağıyla ittirerek pencereye dönük olan tuvali kendisine doğru çevirdi. Önünde güzel bir yüz ve güzel bir vücut duruyordu. Sağ tarafında duran masaya elini uzatıp sigara paketini bulmaya çalıştı. Bunu yaparken gözlerini tuvalden ayırmıyor önündeki kadını en ince ayrıntısına kadar inceliyordu. Eli nihayet pakete dokunduğunda paketin oldukça hafif olduğunu fark etti. Önündeki yeşil gözler ona bakıyor, bir şeyler diyordu sanki.
***
“Biliyorum, biliyorum bu aralar çok fazla içtiğimi düşünüyorsun. Ama unutma ki bu sen evime girdikten sonra başladı. Haksız mıyım?” Cümlesini bitirir bitirmez sigarasını yaktı. Tuvaldeki kadına sanki sorusuna tatmin edici bir cevap almışçasına gülümsedi. Odanın bir köşesine geçip yerde duvara bakan tuvalleri ters çevirdi. Tek tek açılan kadın resimleriydi bunlar. Her biri birbirinden çok farklı görünen kadınların hepsi elleri bağlı bir şekilde tuvalin görünmeyen bir kısmına bağlıydı. Bir resim olmalarına rağmen sanki korkularını karşıdakine hissettirebiliyorlardı. Bu kadınların çıplak bedenleri insan vücudunun alması neredeyse imkânsız pozisyonlardaydı. 8 resmin hepsini çevirdikten sonra sigarasını içine çekerek koltuğunun önündeki tuvalin önünde dikildi. Sigara dumanını rahatsız olmasını istercesine kadının suratına üfledi. Suratında yarım bir gülümseme oluşmuştu. Tuvalin üzerinde bulunduğu şövaleyi ani ve sert bir hareketle diğer resimlere bakacak şekilde çevirdi.
“Bak onların hiçbiri bana bunu yapmamıştı. Hem de her biri 2 ay içerisinde bitti. Ama sen, ah sen…” Histerik bir kahkaha attı. Penceresinin pervazına konan karga sanki bu kahkahaya eşlik edermişçesine bağırdı. Şövaleyi tekrar kendine çevirerek suratını ona yaklaştırdı. Saçlarını boyadığı siyah boyayı kokladı. Tam kurumamış olan boyanın bir kısmı burnuna bulaştı. Uzaklaşıp resme tekrar baktı ve bağırmaya başladı.
***
“Sana diğerlerine göre ne kadar ayrıcalık tanıdığımın farkında mısın? Seni öldürmedim, hayatını sana bağışladım. Ama sen, sen ne yapıyorsun? Beni hayal kırıklığına uğratmaktan başka hiçbir şey… Eğer istediğin onlar gibi olmaksa (elleriyle diğer resimleri işaret etti) bunu seve seve yaparım.” Sinirle sigarasını koltuğunun kolundaki diğer sigara yanıklarının yanında söndürdü. Koltuğun minderinin altına elini sokup bir anahtar çıkardı ve odadan çıktı. Tam bir odaya girecekken holdeki aynada yansımasıyla karşılaştı. Kendi suratını görmeyeli haftalar olmuştu. Gözaltları morarmaktan ziyade yeşil bir renk almış, yetersiz beslenmekten rengi kâğıt gibi olmuştu. En son ne zaman açlığını yatıştırmak için bir şeyler atıştırmak dışında yemek yemişti hatırlamıyordu. En son tuvaline başladığından beri, yaklaşık 4 aydır, yemek yemek aklına gelmiyordu. Hatta tuvaleti bile olabildiğince az kullanıyordu denebilir. Boya lekeleriyle dolu soluk sarı tişörtünü kaldırıp kendini sola doğru büktü. Kaburgaları derisini yırtıp çıkacakmışçasına belirginleşmişti. Tişörtünü bırakıp kafasını kaşıdı. 2 senedir 3 haftada bir kazıdığı saçlarının gerçek rengini unutur gibi olmuştu. Kendine gelmek istermişçesine kafasını sallayıp odaya yöneldi. Odanın kapısını kilitle açarken odanın içindeki kötü koku duyulmaya başlamıştı bile. Kapıyı açtığı anda suratına soğuk bir hava dalgası çarpar gibi oldu ama bu mümkün değildi.
***
Odanın ışığını açtı.
İçerisi çürük kokan bu odanın ne penceresi ne de bir havalandırması vardı. Sadece tavanda bir ampul ve yerde beyaz bantlarla çekilmiş tuval büyüklüğünde dikdörtgenler vardı. Bu dikdörtgenler 3 tanesi alt alta 3 tanesi yan yana olmak üzere birleşiyor, farklı bir dikdörtgen oluşturuyorlardı. Her dikdörtgenin içinde farklı bir kadın ismi kırmızı harflerle yazılmıştı. Resimlerin bulunduğu odaya giderek hepsini tek tek bu odaya getirdi, şövale üzerinde duran resim hariç. O daha bitmemişti. Bütün resimleri oldukça abartı ve rahatsız edici bir yavaşlıkta yerlerine yerleştirdi. Resimler bir çerçeve oluşturmuş orta kısım boş kalmıştı. Uzaklaşıp hepsini bir bütün olarak inceledi. Bütün kadınlar ortaya doğru bağlanmış, ortadaki boşluk etrafında ovalimsi bir şekil oluşturuyorlardı. Ortaya gelecek resim hepsini birbirine bağlayacak bir resim olmalıydı. Hızla diğer odaya geçti ve şövalenin üstündeki tuvali eline aldı.
“Çoğuna göre mükemmelsin, bana göre ise mükemmele yakınsın.” Masasının üzerindeki paketten kalan son sigarasını alıp yaktı. Derin bir nefes çekip resme baktı. Bir anda odanın içinde sağa sola yürümeye başlamış, sanki bir şeye sinirlenmişti. Sigarası oldukça kısaldığında resmin önünde durdu.
“Ama ben ne mükemmele yakın olmanı ne de mükemmel olmanı istiyorum. Ben daha önce kullanılmamış bir kelimeyle betimlenecek bir durumda olmanı, var olduğunu bilmediğim şeyler hissettirmeni istiyorum. Çok mu şey istiyorum?” gittikçe resme yaklaştı. Resme karşı tehditkâr bir hal almış, sigara olmayan elini yumruk yapmış sıkıyordu. Boynundaki damarlar belirginleşmiş, suratının bir kısmı diğer kısmına oldukça zıt bir şekilde kırmızı kesilmişti.
***
“Sen sadece yetersizsin!” elindeki sigarayı resimdeki kadının suratının ortasında söndürerek vücudunun aşağısına doğru sürükledi. Bunu yaparken suratında bir mimik oynamıyor, olabildiğince yavaş yapıyordu bunu. İşi bittikten sonra yavaşça geri çekilip sigarasını yere attı. Tuvali bir köşeye fırlattıktan sonra kenardaki boş tuvallerden birini ve şövaleyi alıp hole çıktı. Minik tablonun arkasındaki anahtarla kapıyı açıp tuval ve şövaleyi içeri soktu. İçerideki kadın korkak gözlerle ona bakıyordu. Ona yanaşarak ipini çözüp ayağa kaldırdı. Diğer kadınların aksine o resimde ayakta duruyordu. Duvarda 8 farklı yerden gelen halatlar vardı. Onu havada asılı duracak şekilde halatlara bağladı. Çevresinde ovale benzer bir şekil oluşturan bu halatlar oldukça canını yakıyor olmalı ki gözyaşları yavaşça akmaya başlamıştı bile. Bileklerinde birer, belinde üç ve boynunda bir mor halka oluşmuştu. Bütün halatları iyice bağlayarak geri çekildi. Onu ağlatmaktan gerçekten hoşlanmıyordu ama gerçek güzelliği korku ve acı olmadan yansıtabilmek söz konuşu bile olamazdı. Aslında ona iyilik bile yapıyordu, kimse daha önce böylesine bir eserle ölümsüzleştirilmemişti. Ona yüzlerce yıl tanınma ve konuşulma fırsatı veriyordu. Tuvalini şövalenin üzerine koydu ve odanın köşesindeki masanın üzerinde duran plaklardan birini takıp çalıştırdı. Odada yaşananların aksine müzik oldukça neşeli, hatta dans edilesi bir müzikti. Masanın diğer köşesinde duran paletinin üzerine boyalarını sıktı ve tuvalin karşına geri döndü. Bu sefer yapacaktı, tabloyu tamamlayacaktı.
Bu blogda yer alan kısa hikaye ve uzun hikayeler izinsiz olarak alınamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz! Dram, bilim kurgu, gerilim, korku, hayatın içinden, çocuk hikayeleri, kısa hikayeler ve daha fazlası için hikaye kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Bu hikayenin ruhu var.