Yaptığınız espriye kimsenin gülmemesi kadar can yakıcı değildir ama en az onun kadar ilginçtir.
Odada dört kişiyiz.
Ben, birinci adam, ikinci adam ve üçüncü adam.
Üçüncü adam ve ben ayakta dikilmiş dururken, bir ve ikinci adam kendi aralarında muhabbet ediyordu. İkinci adam Adana’ya ilk kez gelmiş olacak ki, öğle saati okunan ezan ile garip bir yüz ifadesi takınarak şöyle dedi: Allah allah sizin burada bir saat erken okunuyor sanki. Böyle deyince dayanamayıp konuya dahil olarak, ”gün ışığını biraz daha erken aldığımız için gün burada daha erken başlıyor dedim.” Sonra da ramazan ayında doğu illeri iftarını açarken İstanbul’un bu saat farkı sebebiyle orucunu bir saat kadar geç açtığını hatırlattım. Etraftan evet doğru aslında falan dediler. Dilim durmadı ve biraz tebessüm ile siz bizden bir saat fazla oruç tutuyorsunuz yani dedim. Bunu söylerken cümlenin başında, ortasında ve sonunda bir gülümseme vardı. Ki ironi olduğunu cümle bitiminde bakın bu aslında bir ironiydi demeden anlatabileyim istedim.
Bunu da evet diye onayladılar ve o bakışlardan kimsenin ironiyi anlamadığını fark ettim.
Garip hissettim.
Belki de yanlış odada yanlış insanlarla birlikteydim.
Nizamettin Gümüş - 2 ay önce
Yazınızın, kırık camlar metaforu üzerinden toplumsal düzen ve bireysel sorumluluk konularını ele alması oldukça düşündürücü. Küçük bir dondurma kâğıdının, aslında…
Konu: Kırık Camlar Metaforu ve Bir Dondurma Kağıdının Tetikledikleri