İster inanın ister inanmayın ama bir aydır kafamın içinde dolaşan bir cümle var ve bu biraz da minimalizm, minimalist yaşam biçimi ile çakıştığı için yine bir takım arayışlar içinde olduğumu belirterek yazıma başladığımı bilmenizi isterim.
Sanırım çoğumuz bu kelimelere biraz olsun aşinadır. Bir yerlerde duymuş ya da okumuş olabiliriz. Ama yine de tam olarak nedir, ne değildir diye minimal bir araştırma yaptım.
Minimalizm, 1960’larda başta görsel sanatlarda ve müzikte olmak üzere sadeliği ön plana çıkaran bir akım olarak biliniyor. Açıkçası ben de yeni öğrenmiş oldum. Kelime kökeni aslen Fransızca olup, az anlamına gelen minimal, minimum kelimelerinden türemiştir. Felsefede ”az ile yetinmek” sanat alanında ise ”az obje ile çok şey anlatmak” anlamına gelmektedir.
Görsel sanatlar deyince nedense aklım biraz da kısa filmlere gitti. Uzun metraj filmlerin ardından acaba minimalist bir tutum içerisinde ”daha az sürede çok daha fazla şey anlatabiliriz” görüşü baskın gelmiş olabilir mi? Evet kısa filmler hakkında tam olarak bunu düşünüyordum ki, sinema tarihinde çekilen ilk filmin sadece 2.11 saniye ile 1888 yapımı Roundhay Garden Scene adlı film olduğunu öğrendim. Ayrıca film Guinness Rekorlar kitabına da bilinen en eski film olarak geçmiş.
Tarihlerden de anlaşılacağı üzere bu düşüncem tamamen yersiz çıktı. Sanırım biraz da saçmaydı. Çünkü sinema sektörü çok kısa, sessiz ve renksiz filmlerden; uzun metraj sesli ve renkli filmlere doğru gelişmiş. Dolayısıyla kısa filmlerin birer minimalizm ürünü olduğunu söyleyemeyiz. Ancak yapısal olarak minimal midir? Evet.
Aylar önce hızlı yazar adlı arkadaşımın minimalizm hakkındaki yazısına denk gelmiştim. Üstüne de Netflix’te minimalist ya da minimalizmle ilgili bir içerik olduğunu gördüm. (Sonra izlerim deyip listeme atmıştım ama belgesel mi, film mi ne olduğunu bile hatırlamıyorum) Derken acaba bir gizli minimalist olabilir miyim diye düşündüm. Gizli minimalist terimini ilk kez duymanız normal çünkü az önce ben uydurdum. Anlamı da tam olarak şu: Yaşam biçimi doğrudan minimalist olan ancak bunun minimalist yaşam biçimi olduğunun farkında olmayan insanlar için söylenen söz.
Mesela üç adet kol saati almak benim için saçma ve gereksiz bir harcama. Ben sadece zamanı öğrenmek istiyorum ve bunun için orta seviye ara sıra yıprandığı için kordonunu ve pilini değiştirdiğim bir adet kol saati yetiyor. Neden ikinci ya da üçüncüsünü ya da akıllısını alayım? Yüz tane saatim olsa da neticede sadece bir tanesini takabileceğim. Ayrıca yüz saat içinden seçim yapmak da hayli zor olurdu sanırım. Evet aslına bakarsanız tam olarak bu kafada bir insanım. Cimri demeyin ya da öyle düşünmeyin lütfen. Sadece gereksiz harcamalar yapmayı sevmiyorum. Ve genel olarak bir şey satın alacağım zaman buna gerçekten ihtiyacım var mı, ona sahip olmamak hayatımda büyük bir eksiklik mi gibi şeyler soruyorum kendime. İşte bu yüzden kendime gizli minimalist diyorum.
Öte yandan düşününce satın alıp köşeye attığımız ve aslında ihtiyacımız olmayan o kadar çok şey var ki! Pazarlamacılar bir şekilde bize bunu satmayı başarıyor ve biz adeta büyülenmiş gibi o telefon ekranında gördüğümüz her neyse sadece ona sahip olmak istiyoruz. Derken kendimizi ürünü sepetimize atıp kredi kartıyla ödeme yaparken buluyoruz. Ama biliyor musunuz ne oluyor? Ürün onaylanıp daha yola bile çıkmadan ürüne sahip olmuş olma duygusuyla o ürüne karşı ilk başta olan heyecanımızı yitiriyoruz. Güzel! Artık bir iki kullanımdan sonra yüzüne bakmayacağımız ve yer işgal edecek bir eşyamız daha oldu. Kendimizi kutlamalıyız.
Ben bir gizli minimalistim belki siz de öyle ama adını koymamış olabiliriz.
Ancak tüm bunları güzelce bir hizaya sokup evet bu böyledir dediğim anda bir şey oldu ve her şey adeta yerle bir hale geldi. Minimalist yaşam biçimi aslında fakirlik belirtisi olabilir mi? Ekonomik sıkıntılar ile boğuşurken minimalist yaşam biçimi adı altında kendimizi kandırıyor olabilir miyiz? -Bakın ben bir minimalistim ve minimalizm aslında bir yaşam biçimi, bir felsefedir. Böyle söyleyince ne de havalı oluyor değil mi? Aksi durumda şöyle söylediğimizi düşünsenize: – Ben aslında fakirim. Sahip olamayacağım şeylere sahip olamayacağımı bildiğim için kendime minimalist diyorum o kadar. (Biraz acımasız oldu ama insan zaman zaman kendine bu tür yalanlar söylüyor bence) Öte yandan ülke olarak ekonomik sıkıntılar çektiğimiz için on kişiden sekizi zaten batık. Eee biz de on kişiden batık olmayan ikinin arasında olamayacağımıza göre 🙂 Yani üzülmeyin hepimiz fakir, çok güzel fakiriz.
Okuduğunuz son paragraftaki düşüncelerimi yazmaya iten şey ise aslında şu sözdü:
“A man can do what he wants, but not will what he wills” (insan istediğini yapabilir ama istediğini isteyemez)
Arthur Schopenhauer
Başka bir düşünürün bu sözü tanımlaması ise şu şekilde:
”Eğer havaya atılan bir taşın bilinci olsaydı, muhtemelen yere düşmeyi isterdi.”
(Yazarını hatırlayamadım, aradım ancak bulamadım.)
Evet günlerce bu söz üzerine düşündüm. Sanırım bu satırı yazarken hala da düşünüyorum. Çünkü cevabını bulabilmiş değilim. İnsan gerçekten her istediğini yapabilir, ama her istediğini isteyemez bunu seçemez. Özgür irademizle istediğimizi düşündüğümüz şeyler, aslında isteyebileceğimiz sınır çizgisine takılıyor. Aylık on bin lira maaş alan birinin, yat alıp bütün ülke sınırlarındaki bütün kıyıları gezmek istemesi gibi. Bunu istemeyiz. Çünkü isteyemeyiz. Schopenhauer‘da istediğimizi isteyemeyiz derken tam olarak bunu anlatmak istemektedir.
Sonuç olarak kendi hür irademizle seçtiğimizi düşündüğümüz minimalist yaşam biçimi (bence) aslında bir fakirlik belirtisi de olabilir.
Netflix dizisi: Minimalism: A Documentary About the Important Things
Diğer kaynaklar: https://filmloverss.com/sinema-tarihinden-20-ilk/
Bu bir tercih. Yani alım gücü varsa ve insan almamayı tercih ediyorsa fakirlik değildir. Zaten fakirlik serde baki ise istesen bile alamıyorsun. Bu da ayrı bi konu.
Alabileceği şeyleri almak istememesi bir tercihtir evet.
Ancak alamayacağı şeyleri almak istememesi bir tercih değildir.
İstememesi ve alamayacağını bildiği için istemediğinin farkında olması da tam olarak konunun özeti. 😊
Ben genel olarak evin daha boş ve ferah olmasını seviyorum. Bizim klasik Türk evlerinde çok devasa mobilyalar, yemek masaları, halılar duvar süsleri vs. derken üstüme üstüme geliyor. Minimalist yaşadığım tabi ki söylenemez ama seviyorum.
Minimal yaşam azla yetinmek değil bence az, öz ve sadeleşme mantığıyla özleşmiş. Eşyayla doldurulmuş bir salondansa daha sade bir salon zihni de rahatlatıcı bir şekilde etkiliyor. Yeterli tişört sayısı dayatmanın aksine gayet de yeterli olabilir. 🙂 Çok güzel bir yazı, teşekkürler.
Minimalist yaşam yeni dünya dayatması olduğunu düşünüyorum. Fight clup da aslında aldıklarımızın değilde bizi var edenlerin bir ürünüyüz diyordu. Fakat kapitalizmin karşısında durmak çok fazla zor zaten genel durum ortada. İster İstemez İnsan Minimalist yaşama itiliyor.
Minimalist yaşam tarzı yeni dünya dayatması olamaz çünkü kapitalizmin işine gelmez.
artık dünya minimalizm e yönelmeli
yoksa yakında yok olacağız
Minimalizm bir yaşam biçimi olduğu için zoraki bir tercih durumunda insanlara sadece acı verecektir.
kesinlikle haklısınız.
Bence paran var ve almıyorsan tercih paran yok alamıyorsan zorunluluktur 🙂
Minimalist olmak karmaşıklıktan kurtulmak için iyi. Ancak tabaktaki yemek için aynısını söyleyemem 🙂
Japonlar bir çok tasarımında minimalizmi tercih ediyor. Sizce Japonya fakir mi? 🙂 Fakirlik ve ya cimrilik ile minimalizmi karıştırmamak gerekiyor. Daha az eşya demek, daha ucuz ve ya daha kalitesiz eşya demek değildir. 10 adet ucuz mal alacağına 1 adet kaliteli mal alırsan bu fakirlik olmaz öyle değil mi? Fakirlik, sadelik ile değil; gösteriş ile özdeşleşmiştir. İmkanı olan insan gösterişe gerek duymaz. Bu konuda birkaç gün önce bir yazı yazmıştım fakat yayınlamadım. Bunun üzerine tam tersi bir yazıyı görünce yorum yapmak istedim sıcak sıcak. 🙂
Minimalizm felsefesini benimsemek, hayatında gerçekten anlamlı ve değerli olan şeylere odaklanmanı sağlar.
Bu yaklaşım, sadece fiziksel eşyaları azaltmakla kalmaz, aynı zamanda zihinsel ve duygusal yükleri de hafifletir. Gereksiz karmaşadan arınarak daha sade ve düzenli bir yaşam alanı oluşturman, günlük yaşamında daha fazla odaklanma ve huzur sağlayabilir.
Ayrıca, minimalist bir yaşam tarzı benimsemek, kişisel gelişim ve kendine değer verme konusunda da önemli bir adım olabilir..
Yazına iki sene sonra dönüş yapıyor olduğum için üzgünüm. Özel hayatımdaki bir takım gelişmeler beni bloglamadan biraz uzak bıraktı. Ancak nihayetinde buradayım. Yeniden merhaba..
Selamlar..
Ah bu özel hayattaki bitmek bilmeyen koşturmacalar. Ama umarım iyi gelişmeler de olmuştur. Ben de gördüğün gibi 10-15 gün sonra cevap yazabildim sana.
Neyse yeniden buralarda olmana sevindim.