Gençlik ve yaşlılık olarak, insan hayatını iki ayrı bölümde ele alabiliriz.
Birinci bölüm; birikim yapma, ikinci bölüm ise; yapılan birikim ile yaşama evresi. Burada birikimden kastım, kesinlikle maddi kazanç değildir. Çünkü kazanılmış her bir deneyim ve bilgi de, kişi için bir yatırım ve birikim değerindedir. Bu tıpkı; yemek sonrası sindirme durumunun gerçekleşmesine benzer. Fakat öncesinde elbette sindirilecek bir şeylerin var olması gerekir!
Günümüz gençlerinden ziyade şimdiye kadar yaşamış ve ölmüş olan insanların, adına gençlik denilen bu süreci yaşadığını hepimiz biliyoruz. Peki o insanlar ile şimdiki günümüz insanlarının aynı sorunları yaşadığından söz edebilir miyiz? Bu soruya kısmen evet desek de; aslında içinde yaşamış olduğumuz zamanın da, bahsetmiş olduğum sorunları önemli ölçüde değiştirdiğini bilmeliyiz. Çünkü zaman, toplumun yaşam ve işleyişini değiştirdiği gibi, insani duygularımızı ve benliğimizi de değiştirmektedir. Kısacası düşünce tarzımızı değiştirmektedir.
Bugün hayatımızın bir parçası haline getirdiğimiz bir çok şey var. Genç insanların çoğu da, bu yüzden aslında büyük bir yanılgı içinde yaşar. Çünkü hayatı öğrenilmesi kolay bir şey zanneder. Oysa sadece anlama evresi bile uzun bir zaman alır. Hayat seks yapıp, uyuşturucu madde kullanmaktan, veyahut ibadet etmekten, iyi bir iş sahibi olup pahalı eşyalar satın almaktan ibaret değil. Büsbütün umutsuzluğa düşüp, isyankar derbeder ve belirsiz bir varoluşu sürdürmek de değil. Yaşlı insanlar bu durumu aslında daha iyi bilir. Çünkü benzer duyguları daha önce yaşadıkları için, asıl mutluluk ve huzurun, adına yaşamak denilen şeyin bu olmadığını çoktan öğrenmişlerdir. Ödedikleri bedel ise; gençlikleri olmuştur. İşte biz hayatı böyle bir yanılgı ile yaşıyoruz. İnstagram’a yüklediğimiz resimlerin kaç beğeni aldığı, büyük bir önem taşıyor bizim için. Anlamsız kaygılar ve korkular içinde yaşıyoruz. Hayat sanılanın aksine, oldukça zengin ve değişkendir. Fakat biz yaptığımız şeyleri yapmaya devam ettiğimiz sürece bir kısır döngü içinde, kendimizi tekrar etmekten öteye gidemeyeceğiz.
İnsan gençken asi ve devrimci olur.
Çünkü genç biri için devrimci olmak kolaydır. Devrimciden kastım herhangi bir rejimi benimsemek ve savunmak değil. Aksine tamamen psikolojik bir devrimden söz ediyorum. Hayatı nasıl yaşamanız gerektiğini söyleyen tüm otoriteleri (ırkçılık, milliyetçilik, rekabetçilik, savaşları, dinleri, tanrıları) reddetmekten bahsediyorum. Kendinin ya da başkalarının önceden yaratmış olduğu tüm tabuları ve kalıpları reddetmek. Uyum sağlamayı reddetmek. İşte bu tam bir içsel devrimdir. İnsanın gerçekten yaşadığı hayatı anlaması için gerekli olan devrimdir. Aksi halde rüzgarda savrulup duran bir yapraktan farkı olmayacaktır.
Nizamettin Gümüş - 1 ay önce
Yazınızın, kırık camlar metaforu üzerinden toplumsal düzen ve bireysel sorumluluk konularını ele alması oldukça düşündürücü. Küçük bir dondurma kâğıdının, aslında…
Konu: Kırık Camlar Metaforu ve Bir Dondurma Kağıdının Tetikledikleri