İngilizce biliyorum ama konuşamıyorum meselesi, bir çok insanın korkulu rüyasıdır. Hatta İngilizce anlıyorum ama konuşamıyorum ne demek diye arama yapanlar bile var. Durum o kadar vahim yani.
Tamam tamam eğitim sistemimizin güzelliğinden bahsetmeyeceğim. Hele hele 25 kişilik sınıflarda 50 öğrenci bulunduğundan falan hiç söz etmeyeceğim. Çünkü bu ülkede yaşıyorsanız bunlardan haberdar olmalısınız. Çocuğunuz okula gidiyor ama okul nasıl, eğitimci nasıl bilmek zorundasınız. O yüzden bu kısımları geçiyor ve bodoslama konumuz olan İngilizce konuşmaya geliyorum.
2013-2014 eğitim yılından itibaren ilkokul 2. sınıftan başlamak üzere çocuklara İngilizce dersi veriliyor. Bu çocuklar ilkokul ve ortaokulu tamamladıktan sonra üç beş İngilizce kelime ezberlemiş olarak mezun oluyor. Daha sonra lise döneminde bu dersi görmeye devam ediyor. Bu kez çat pat gramer öğrenmiş oluyor. Liseyi de bitiriyor ve ardından güzel bir üniversite kazanıp gidiyor.
Liseyi bitirdiğinde ise gelinen nokta şu :
”Ya ben aslında söylenenleri anlıyorum ama cevap veremiyorum. Konuşamıyorum!”
Bu çocuk geri zekalı deyip konuyu mu kapatalım, yoksa eksik olan şeyin ne olduğuna mı kafa yoralım?
Bence kafa yoralım…
Çocuk aptal falan değil! Çünkü çocuğa eğitim veren eğitimci bile İngilizce konuşamazken, çocuktan konuşmasını beklemek tuhaf olurdu. Evet ne yazık ki, İngilizce konuşamayan, İngilizce öğretmenlerimiz var bizim.
Tamam okumuş mezun olmuş, hattaaaa öğretmen olmuş. Ama gel gör ki konuşamıyor. Bunu elbette sadece eğitim sistemindeki yetersizliğe bağlamıyorum. Tamam o da bir neden ama, başka bir neden daha var aslında.
O da içimizdeki korku.
Bu korkular ise tamamen şunlardan oluşuyor :
- Ya ağzımdan yanlış bir şey çıkarsa!
- Ya söylememem gereken yanlış bir şey söylersem!
- Ya insanlar benimle dalga geçerse!
İşte o ”anlıyorum ama konuşamıyorum” demenin nedenleri hep bu korkular.. Gramer var ama kulak aşinalığı ve pratik yok. Pratik olmadığı için de yanlış yapma korkusu var.
İlginizi çekebilir: Altyazılı Film İzleyemiyorum Diyorsanız Çok Şey Kaçırırsınız!
Do you accept demek isterken, are you upset deyin ne olacak sanki…
Siz İngiliz değilsiniz ki?
Hem yabancı biri Türkçe konuşurken sizin aksanınız gibi kusursuz ve düzgün bir Türkçe’yle mi konuşuyor? Olaya biraz da bu açıdan bakmayı deneyin..
Bir kere hata yaparsınız, iki kere yaparsınız, on kere yaparsınız. Ama en sonunda nerede hangi kelimeyi kullanmanız gerektiğini de öğrenirsiniz. Yeter ki o korkuyu ve çekingenliği içinizden atın.
Yanlış anlaşılmalar elbette olacaktır. Ama en azından karşınızdakine ”İngilizcem çok iyi değil” uyarısında bulunursanız, kimse sizi yadırgamaz. Ya da sen ne diyorsun lan falan demez.
Ne istediğini bilmek!
Bir de ne istediğiniz çok önemli. Yani siz gerçekten İngilizce konuşmayı öğrenmek mi istiyorsunuz, yoksa amannn ben gramer öğreneyim sınavlardan geçeyim bana yeter diye mi düşünüyorsunuz. Bir şey öğrenmek istemeyen birine zorla öğretemezsiniz çünkü. Bu durumda sorun biraz da kişinin ne istediğiyle alakalıdır. (Konuyla ilgili olarak nette bulduğum şu videoyu da izlemenizi öneririm.)
Kısa bir hikaye :
Antalya’da turistlere dondurma satmaya çalışan bir adam dondurma satarken ay skrimm, ay skrimm (ice cream) diye bağırır.
O anda adamı gören yabancı turistlerden biri yanına gelerek sorar.
Why you scream?
Çünkü ”I scream” dediğini sanmıştır.
ihracatçı olduğumdan yabancı dil meselesi oldu mu bana gelinir, yıllardır şunu anlatamıyorum, konuşmak sadece gramerle olmaz, gramer diye diye kasmayın kendnizi biri what are doing d,ye sorduğunda ı am doing breakfast demek zorunda değilsiniz, yalnızca breakfast dediğinzde de sizi anlayacaklar diyorum ama ıı ııhh yok
Kesinlikle çok haklısınız Meltem Hanım. Özellikle yurt dışında kaldığım süre içinde bunu çok yaşamıştım. Uzun cümleler kurmak yerine tek kelime ile bir şekilde derdimi anlatıyordum.