Sosyal medya hesapları gelişen teknolojiyle artık hepimizin olmazsa olmazlarından biri haline gelmişken, Cem Yılmaz‘ın yaptığı açıklama ile Twitter ve İnstagram hesaplarını kapatmasının ardından açıkçası bu durumu ciddi anlamda düşünmeye başladım.
Yani gerçekten sosyal medya hesapları kullanmak zorunda mıyız? Kullanmasak olmaz mı? Sosyal medya hesapları kullanmamak büyük bir eksiklik mi? Herkesin sosyal medya hesaplarını kapatmak için kendine göre sebepleri vardır. Ama açıkçası tüm bu soruları uzun uzun düşündüm.
Çünkü uzun yıllar önce ben de İnstagram, Twitter ve Facebook olmak üzere neredeyse bütün sosyal medya hesaplarımı kapatmıştım. Ne yalan söyleyeyim kafam da çok rahattı. Fakat neticesinde ne oldu biliyor musunuz? Ben kullanmak istemesem bile çevremdeki insanlardan sürekli tepki gelmeye başladı. Ne bileyim tahmin edersiniz işte..
– Yok efendim android telefon kullanıyorsun ama sosyal medya hesapların niye yok?
– Sana ulaşamıyoruz facebook hesabını neden kapattın?
– Gizlilik ayarlarını kapatırsın olur biter. Hesabını niye kapatıyorsun ki… gibi şeyler işte.
Çünkü çevremizdeki insanlar, sosyal medya hesabı kullanmayan insan görmeye alışık değil. Ben sosyal medya hesabı kullanmak istemiyorum diyen birini de bu yüzden garipsiyorlar.
Bizim durum farklı, Blog yazıyoruz biz
Bir de işin içine blog yazarlığı girince bırakmak mümkün olmuyor. Herkes blog okumadığı için blog yazılarına ulaşabilmesi için bu tür hesaplara ihtiyaç duyuyoruz. Bu hiçbir blog yazarının inkâr edemediği bir gerçektir. Fakat şunu anlamıyorum. İnterneti bilinçsiz kullanan insanların açıkçası bu hesaplara ya da sosyal medya da olmaya bence hiç ihtiyacı yok. 15 yıllık internet hayatımda neler öğrendim başlıklı yazımda bu konuya da ayrıca değinmiştim zaten. Yani internette karşılaşabileceğiniz olası tehlikeleri anlattım.
Aslına bakarsanız sosyal medya hesaplarının ve paylaşılan içeriklerin, samimi olmadığı gibi sosyal ilişkileri de zedelediğini düşünüyorum. Çünkü listemizde olan ve yakın arkadaşım dediğimiz kişileri bile, arayıp sormak yerine facebook gibi sosyal hesaplardan takip etmeyi tercih ediyoruz. Kimse kimseyi umursamıyor aslında. Hatta inanır mısınız, bir gün çok sıradan bir test yapmıştım.
Facebook bir doğum günü rehberi olduğu için, kimse özel günleri hatırlama ya da aklında tutma ihtiyacı duymuyor. Nasıl olsa facebook bildirim gönderiyor. ”Bugün şu arkadaşının doğum günü hadi ona bir el salla” Duvarına gidip happy birth day falan yaz. Ben bu durumun gayet farkında olduğum için testimi de bu doğum günü bildirimleri üzerinden yaptım.
Senenin başıydı sanırım. Doğum tarihimi bir hafta sonraya ayarladım. Bir hafta sonra tahmin edeceğiniz gibi duvarıma doğum günü mesajları gelmeye başladı. Doğum günümün (yani sahte tarihli doğumun günümün) sona ermesiyle birlikte, bir kaç gün sonra doğum günümü 7-8 ay gibi ileri bir tarihe tekrar güncelledim. Ne oldu dersiniz 🙂
Aynı mesajlar hatta aynı kişiler, yine o doğum günü mesajlarını attılar. Arada bir kaç kişi hariç kimse anlamadı. Demek istediğim aslında kimse, kimse için önemli değil. Samimi de değil!
Acısını sosyal medyada yaşayan insanlar
Bir de acısını sosyal medyada yaşayan tipler vardır hani. Hep oradadır onlar. Yedikleri, içtikleri, gezdikleri, sıçtıkları her şeyleriyle tamamen sosyal medyaya adapte olmuş insanlar. Delilik bu bee, resmen delilik! Bir bakıyorsunuz ninem öldü deyip cenaze fotoğrafı paylaşmış birisi. Bu nedir yahuu! Biz de buna karşılık yorumlarda çelenk falan mı koyalım yani? Aslında o da bu durumun farkında olduğundan facebooktan bu haberi paylaşmasa arayıp soranı olmayacak belki. Yorumlara da genellikle çelen yerine, (çelenk biraz alay etmek gibi olur çünkü) ağlayan ya da üzgün emoji falan koyup Allah rahmet eylesin derler olur biter.. Çünkü paylaşan da zaten bunu istiyor.
Örnek Çok Ne Vereyim Abime?
Başka birine bakıyorsunuz, adam kaza geçirmiş hastanede serum merum ne varsa takmışlar bir tarafına. O halde bile fotoğraf çekip paylaşıyor. (Çok şükür daha ölmedik, bize bir şey olmaz, kazayı ucuz atlattık) Ulan manyak, aileni bir ara haber ver. İyileşmene falan bak. Deli misin sen?
Palahniuk diyorsa doğru diyordur!
Şu anda aklıma Fight Club kitabındaki (bu kitabın nasıl yazıldığını merak ediyorsan tıkla) şu sözler geldi: Çünkü tam anlamıyla o sosyal medya insanlarına bu şekilde seslenebilmeyi isterdim.
Chuck Palahniuk – Eğer bunu okuyorsan, bu uyarı senin için. Bu anlamsız yazıda okuduğun her kelime hayatından harcanan diğer bir saniye demek. Yapacak başka işlerin yok mu? Hayatın gerçekten bu kadar boş mu da bu anları daha iyi geçire bileceğin bir yol düşünemiyorsun? Yoksa saygı ve inanç beslediğin otoriteyi ortaya koyanlardan çok mu etkilendin? Okuman gereken her şeyi okur musun? Düşünmen gereken her şeyi düşünür müsün? Sana alman gerektiği söylenen her şeyi satın alır mısın? Apartmanından dışarı çık. Karşı cinsten biriyle tanış. Lüzumsuz alışverişi ve mastürbasyonu bırak. İşinden ayrıl. Bir kavga başlat. Yaşadığını kanıtla. Eğer insanlığını ispat edemezsen, bir istatistik olarak kalacaksın.
Artık uyarıldın!
Bir yerlerde facebookun ölü kullanıcı sayısının, aktif kullanıcı sayısından fazla olduğunu okumuştum. Siz de istatistik olarak kalmayın yani.
Akıllı Adamın Hali Başka
O yüzden Cem abi en iyisini yapmış. Ne uğraşacaksın abicim bunca manyağın bulunduğu bir ortamda. Arif ve 216 ya odaklan sen. Güzel filmler çek, senaryolar yaz bize. Pek Yakında filmini çok sevmiştim. Hatta o film için yazı bile yazmıştım. Yeni film olursa ona da yazarım. Yani bu sosyal medya falan iş değil.
Yeminle şu blog olmasa tüm hesaplarımı gözümü kırpmadan kapatırım. Bir de uzun süre bir şey paylaşmayınca insanlar öldü falan zannediyor. O da ayrı bir konu.
İnsanları anlamıyorum, sürekli fotoğraflarını,yediklerini,gittikleri yerleri çekip atıyorlar ve artık durum öyle bir hal aldı ki paylaşmadığında dışlanıyorsun. Bu çok can sıkıcı bir durum artık birilerinin buna dur demesi, önceden gençlerde online oyun hastalığı vardı şimdilerde ise büyük küçük, genç yaşlı demeden herkes sosyal medya bağımlısı olmuş. Yemek masalarında herkesin elinde telefonlar, arkadaşlarla buluşuyorsun sözde ancak kafede herkes biriyle mesajlaşıyor yada facebookta geziyor ne kadar saçma ? Ben sosyal medya uzmanıyım, çok sayıda siyasi,kuruma hizmet veriyorum. şirketim var Facebook’a en son 3 ay önce paylaşım ya atmışımdır yada atmamışımdır. Zaten twitter’a yılda 1-2 kez giriyorum. Eğer kendime vakit ayırıp sosyal medyanın içerisine dalarsam işlerin hepsii arka plana atacağıma eminim
Sizinki de bayağı tuhaf bir durummuş. Yani işin içinde olup kullanmamak bana hayli garip geldi. 🙂
Zorunda değiliz ama iş öyle bir noktaya geldi ki kullanmayınca sanki ölmüşsün de üzerinden 30 yıl geçmiş artık komple unutulup gitmişsin gibi bir algı oluşuyor. Kendini kaptırmadığın sürece bence problem yok ama o sahte dünyaya kendini kaptırıp sadece orası için yaşarsan geçmiş olsun; yıllar sonra elinde kocaman ve boşa harcanmış bir zamandan başka bir şey olmaz.
Çok doğru dedin Salih. Bazen etrafıma bakıyorum da milletin elinden telefon düşmüyor. Otobüste, metroda banka tek başına otururken herkesin elinde telefon. Ya facebookta ya da instagramda falan. Ne bileyim kara delik misali herkesi içine çekiyor sosyal medya. Kullanmasan da dediğin gibi öldü falan sanılıyor. Aslında işin trajikomik tarafı da bu.
Sosyal medya hayatımıza entegre olmuş durumda. Bunu yararımıza kullanmayı başarabilirsek aslında faydasını görürüz. Kendimden örnek vereyim. Tasarladığım çantaları sosyal medya aracılığı ile dünyanın her yerinde ulaştırabiliyorum. Yani her şeyde olduğu gibi sosyal medya işinde de doğru ve amaca uygun kullanmak gerek. Böyle olduğu vakit zarardan çok faydası var.
Bak o konuda haklısın. Çünkü sosyal medya bir çok kişinin ekmek kapısı. Hatta Sosyal Medya Uzmanı diye bir tabir var artık günümüzde. Ben onlara zaten bir şey demiyorum. Sadece bilinçsizce kullanan bir kitle var. Aslında hiç ihtiyacı olmamasına rağmen kullanan bir kitle. İşte ben onları anlamıyorum.
Blog yazdığım için etkileşimleri de hep sosyal medya platformlarından aldığım için kapatamıyorum. Ara ara bende gittiğim yerleri paylaşmıyor değilim yalan yok, ama herşeyi dozunda yapıyorum. Benim sosyal medyadan örnek aldığım bir çok blog yazarı, mühendis, öğretmen vb ağabeylerim ablalarım var. Sık sık bilgiler alırım, hal hatır sorarım. Yeni blog yazarlığına başlamış kişiler mesaj atar onlara yardımcı olurum.
Ama doğum günü sıkıntısı bende de mevcut durumda. Yıllardır samimi iç içe olduğum, beraber yeyip içtiğim insanlar aramıyor, sormuyor, iki cümlelik “mutlu yıllar” yazısını yazmaya eriniyor. Fakat pek tanımadığım fazla konuşup samimi olmadığım insanlar can ciğer oluyor, mesaj atıyor, hal hatır soruyor. Fazla uzattım ama, insanın içinde varsa zaten seni düşünür, yoksa da yapacak bir şey yok, onun karakteri öyleymiş. Biz yolumuza bakmaya devam edelim.
🙂
Onu zaten yazımda da belirtmiştim Yalçın. Yani biz biraz da blog var diye kullanıyoruz. Ama gerçekten blog olmasa kullanmazdım.
Diğer bloglarla etkileşimde olduğuna da şüphem yok. Bu etkileşimi daha da ileri seviyelere taşıyacağına ve ilerde binlerce kişinin ziyaret ettiği bir blog yazarı olacağına eminim. Ama sana bir şey deyim mi? Bence sen kendindeki cevherin farkında değilsin. Bazen yazılarına ve konulara yaklaşımına bakıyorum. Bu çocuk çok iyi ya diyorum. Blog yazmayı bırakma o yüzden.
Sosyal medya kullanım alanına göre çok önemli aslında ama artık o kadar basit bir hale geldi ki insanlar yedikleri, içtikleri, gittikleri ve afedersiniz sıçtıkları yerleri bile sosyal medyada paylaşıyorlar. Bir ara ben de sizin gibi tüm sosyal medya hesaplarımı kapatmıştım ama aldığım tepkiler sizinkiyle eş değerdi. ‘Nerelerdesin? Facebook neden kapalı haber alamıyoruz?’ gibi gibi. İçimden de ‘bana ulaşmanıza çok da gerek yok’ düşüncesini geçirmedim diyemem. Bir aralar sıkı Twitter kullanıcısıydım ama neredeyse 1 yıldır doğru düzgün kullanmıyorum, o yüzden de Cem Yılmaz’ın böyle bir karar aldığını sizin sayenizde öğrendim. Cem Yılmaz çok ama çok güzel bir karara imza atmış bence, ne yapacak adam kafası rahat insanların yaptığı pis yorumlardan uzak kalır en azından. Ben yinede sosyal medya kullanımının önemli olduğunu düşünüyorum ancak yerine göre kullanımı daha sağlıklı olacaktır herkes için.
Bana ulaşmanıza gerek yok yerine, ulaşmak isteyen her türlü ulaşır diye düşünüyorum ben. Yani ille de bir sosyal medya hesabı olması şart değil.
Sosyal ağları kullanmanın bir zorunluluk ve gereklilik olduğunu düşünmeyenlerdenim. Amaç, bir blog yazarı olarak yeni yazılarımızı daha çok insana ulaştırabilmekse sosyal ağ bunun için etkili bir araç. Ama bu yöntemi tercih edip etmemek de bize kalmış. Herkesin eleştirisine kulak verecek olsak hayat yaşanmaz. Facebook hesabım yok diye insanlar beni eleştirse bile sonuçta kimse kafama silah dayayıp da bunu illa kullanacaksın demiyor. Ben bir dönem sosyal medya kullanımı ciddi anlamda disipline ettim. Kimin ne dediğini de umursamadım. Teslim olduğum tek nokta Whatsapp olmuştu. Sıkılıp o uygulamayı da telefonumdan silince ilk ve en sert tepkiyi annem verdi. Çünkü uzaktaki oğluyla rahatça fotoğraf alışverişi yapabilmek istiyordu ve kullanabileceği en pratik uygulama da Whatsapp’tı. Oysa ben rehberimdeki diğer insanların bana WhatsApp’tan yazmalarına, benimle sadece oradan iletişim kurmalarına gıcık oluyordum. İnternetimi 24 saat açık tutmak zorunda değilim ve bana oradan yazılan iletiyi görmediğim açıkça belliyken insanların bana SMS veya telefonla arayarak ulaşmayı tercih etmemesi de ayrıca saygısızlık gibi geliyor.
Sosyal medyanın kaosundan boğulduğumuzu hissettiğimiz an ciddi bir filtreleme ve sadeleştirme yoluna gitmek sağlıklı bir adım oluyor. Tavsiye ederim.