Monoton bir hayat nasıl olurmuş? Bakın görün iyice anlayın, sonra da halinize şükredin.
Saat 07:00 Monoton Uyanış
Her zaman olduğu gibi çalmakta olan alarm sesi ile karanlık bir güne uyandım. Karanlık diyorum çünkü, güneş almayan bir odam olduğu için, uyandığımda hala geceymiş hissine kapılıyorum. Aslında dün gece geç yattığım için, sabah da kalmakta zorlandım bugün. Denk gelenler var mıdır bilmiyorum ama, çok gerekliymiş gibi bir kaç haftadır devam eden bir radyo yayını yapmaya başladım. Tabi ki, teknik konularda yeterli olmadığımı bildiğim için ve bir şeyleri öğrenmeye zamanım olmadığı için, radyo yayınına da bodoslama bir giriş yaptım desem yeridir. İtiraf etmek gerekirse de, ilk başlarda hiç tanımadığım insanların beni dinlemesinden rahatsız olur muyum diye endişeye kapılsam da, gün içinde hiç tanımadığım insanlarla bile en az elli telefon görüşmesi yaptığımı düşünerek, kendimi bu duruma psikolojik olarak biraz da olsa hazırladım.
Saat 07:15 Alarm Erteleme
On beş dakika önce çalan alarmı, ikinci kez ertelemek için henüz beş dakikam olduğunu biliyorum. Çünkü alarm hatırlatmalarını, on dakikada bir olarak ayarlamıştım. Sabahın bu karanlık ve erken saatinde, gece keşke erken uyusaydım diye kendi kendime söylenerek yerimden kalktım ve üzerimi giyinmeye başladım. Odamın soğuk olması nedeniyle hafiften titreyerek zoraki de olsa hazırlandım. Gece hohhh yapınca ağzımdan çıkan buharı, gündüz göremesem de, odam hep soğuktur benim.
Saat 7:30 Evden Kaçış : Monoton Koşusu
Bu sabahların bir anlamı olmalı ama yok maalesef! Evden her çıkışımda kendime şu sözü ısrarla söylüyorum. İyisin iyi. Bu gün de iyi olacak. Kendini motivenin en ucuz hali bu olsa gerek. Sonra ardından sokağın köşesine kadar koşuyorum. Bu koşu 1 dakikalık bir zaman dilimini kapsıyor. Sonra derin nefesler. Nefes al-Nefes ver. huhhh. Caddeye vardığımda göz ucuyla yolun sonuna doğru, otobüsün gelmekte olup olmadığını kontrol etmek için bakıyorum. Eğer görünürlerde yoksa, simitçiye uğrayıp ayak üstü bir şeyler atıştırıyorum.
-Ne vereyim abii diyor simitçi dükkanındaki tezgahtar adam.
Bir poğaça peynirli.
Aslında güne hep bir adet poğaça ile başlarım. Arada bir değişiklik yaptığımdan, sigara böreği de alıyorum. Tezgahtar adam da bu değişikliği bildiğinden soruyor zaten.
Saat 7:35-40 Monoton Otobüs Bekleyişi
Bir yandan simitçi ile laflıyor, bir yandan da gözüm dışarıda gelecek olan otobüsü bekliyorum. Derken sarı renkli halk otobüsü beliriyor. Otobüsümü görür görmez yolun karşısına geçiyorum. Fakat gelip geçmekte olan arabaların çok hızlı olmaları nedeniyle, yolun altından tünel kazarak geçiyorum karşıya. Neyse ki otobüse bindiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Zira arkasından koşup ısrarla binmek istediğim zamanları düşününce, önümde duran otobüsün büyük nimet olmadığını söylemek nankörlük olurdu.
Saat 08:05-10 Monoton İşe Başlama ve Gün Bitimi için Dua
Bu saatlerde işe başlamış oluyorum. Bir bardak ince belli bardak ve dün geceden sarmış olduğum tütünle güne başlıyorum. Uyanamamış olmanın sersemliği yüzüme öyle yansımış olmalı ki, aynada kendimi görünce bir iki tokat atasım geliyor. Sonrasında ise akşama kadar bir şeylerle uğraşıp duruyorum. İş beni bitiyor, ben işi.
Saat 19:40 Ve Monoton Gün Sonu
Genellikle bu saatlerde çok sevdiğim iş yerimden ayrılmak zorunda kalıyorum. Tekrar otobüs durağına gidiyor ve otobüsün gelmesini bekliyorum. Zaten benim otobüs maceralarım çoktur. Bazen çabuk gelse de, bazen de yirmi dakika kadar, beklemek zorunda kalıyorum. Yirmi dakika da yolculuğum sürse ortalama 20:30 – 20:40 gibi evde oluyorum.
Eh madem eve geldim o halde artık üstümü değişip sofraya oturma vakti geldi. Sofraya oturup yemek yiyorum ve akreple yelkovanın birbirini kovaladığını görüyorum. Çünkü saat 21:30 – 22 olmuş oluyor neredeyse. Eh artık günün geri kalanında kendim için bir şeyler yapabilirim diye seviniyorum.
Gerçekten de gülüyorum ağlanacak halime. Sonrasında bu monotonluktan nasıl kurtulurum düşüncesi içinde farklı arayışlar içine giriyorum.. Hadi biraz bloguma göz atayım, hadi biraz yayın yapayım derken, gözlerimi ağırlaştıran o tatlı yorgunluğa teslim ediyorum bedenimi. Uyuyorum.
Saat 07:00 Monoton Uyanış
Her zaman olduğu gibi çalmakta olan alarm sesi ile…
Sanırım birçok kişinin hayatını anlatan bir yazı olmuş. Satırları okurken, çalıştığım zamanlar geldi aklıma. Beni o günlere götürdü. Ellerine sağlık.
Benim geçmişte aklıma gelecek bir şey olmadı ama, çünkü hala bu durumdayım.
Eh hepimiz gibi ..Radyo yayını hariç:)
O da bir kaçış işte napalım.
Çok güzel yazılarınız var. Kendim yazmışım gibi tanıdık geliyor cümleler bana. 🙂
Aynı dili konuşanlar değil, aynı şeyleri hisseden insanlar birbirini daha iyi anlar. Teşekkür ederim.
Hafta Sonları için de bir yazı gerekiyor sanırım.
Hafta sonları farklı neler yapılabilir gibi bir konu da fena olmaz 🙂