Ne zaman hayatımıza robot süpürgeler gibi yeni bir şeyler girecek olsa, bu bende hem tedirginlik hem de heyecan yaratıyor. Sanırım bir Y kuşağı olarak ufaktan da olsa çağın getirdiği teknolojik ve sosyokültürel değişimlere biraz olsun ayak uydurmakta zorlanıyor olabiliriz.
Eğilip bükülme derdi olmadan, üçlü koltuğa uzanıp elimizdeki telefonla hangi odayı sileceğimize dair komutlar vermek ne kadar lüks değil mi? Elimizle bir sağa bir sola hareket ettirdiğimiz gırgırın geldiği şu noktaya bakın. Odalarda kendi kendine takılıyor. Rahmetli pederimin cep telefonu ile tanışmamış olduğunu düşününce, sen içerde yatarken istediğin odayı silip süpüren bir robot olacak diye anlatacak olsaydım şu an, muhtemelen hadi len eşşşoğğleşşek deyip şaplağı enseme yapıştırırdı.
Teknoloji ve getirdiği her yenilik, hele hele günlük hayatla bu kadar iç içe ve entegre haldeyken ne kadar da büyük nimet değil mi? Karşılığında ise sahip olduğumuz ekstra zaman dilimi! Bence bu daha değerli bir şey. Ve aslına bakarsanız para eden şey de bu. Robot süpürge değil, zamanı satın almak. Öte yandan robot süpürgeler gibi karşılığında para ödeyip zaman satın alabildiğimiz yeni elektrikli ulaşım araçları da teknolojinin yeni nimetlerinden. Hava kirliliğini önlemeleri bakımından oldukça çevreci olmaları ve kolay ulaşılabilir araçlar olmaları, kullanım oranlarında oldukça etkili sebepler.
Sahip olduğumuz ekstra zaman dilimini ne kadar verimli geçirdiğimizi bir kenara bırakırsak hem robot süpürgeleri hem de elektrikli ulaşım araçları sizce de hayatımızı biraz fazla kolaylaştırmıyor mu?
Çünkü her ikisi de bize, biraz daha hareketsiz bir yaşam biçimi sunuyor. Bu da obezite, kalp krizi gibi birçok hastalığı tetikleyici konumunda önemli bir rol oynuyor. Binlerce yıl önce kutuplarda mamut avlayan, keçi boynuzuna kestiği sivri taşları düzgün bir şekilde yerleştirip, kendi orağını yapan insanlıktan, ”tüh bugün eksik adım atmışım” diye telefonun ekranındaki dijital sayılara göre hareket eden insanlar olduk.
Yani bir düşünsenize…
Asansörler, elektrikli scooterlar, robot süpürgeler derken bu işin sonu nereye varacak dersiniz. Üstüne bir de masa başı bir işte çalıştığınız hayal edin. Teknolojinin gelişmesi, hareketsizliği ve uyuşukluğu da beraberinde getiriyor ve bizi her gün biraz daha fazla tembelleştiriyor. Canınızı sıkmak istemem ama bazı gerçekleri de görmek gerekiyor. Hele hele o gerçekler kabak gibi önümüzde duruyorsa.
Buyurun hareketsiz bir yaşamın beden sağlığına olumsuz etkileri nelerdir bakalım. (Bu kısımlar alıntıdır. Ben doktor değilim blog yazarıyım 🙂 )
- Kardiyovasküler Sağlık Sorunları: Hareketsizlik, kalp-damar sağlığını olumsuz etkileyebilir. Düzenli egzersiz yapmayan kişilerde yüksek tansiyon, kalp krizi, inme ve diğer kardiyovasküler hastalıklar riski artabilir.
- Obezite: Hareketsiz bir yaşam tarzı, kilo artışına yol açabilir. Fiziksel aktivite eksikliği, vücut yağının birikmesine neden olabilir, bu da obezite riskini artırır.
- Kas ve Kemik Sorunları: Hareketsizlik, kas kaybına ve kemik yoğunluğunun azalmasına neden olabilir. Bu, osteoporoz gibi kemik hastalıklarının riskini artırabilir.
- Metabolik Sorunlar: Düzenli fiziksel aktivite eksikliği, insülin direnci, tip 2 diyabet ve metabolik sendrom gibi sorunların riskini artırabilir.
- Ruhsal Sağlık Sorunları: Hareketsiz bir yaşam tarzı, depresyon, anksiyete ve stres gibi ruhsal sağlık sorunlarının riskini artırabilir. Fiziksel aktivite, endorfin salgılanmasını teşvik ederek ruh halini iyileştirebilir.
- Sindirim Sorunları: Hareketsizlik, sindirim sisteminin işleyişini olumsuz etkileyebilir. Bu, kabızlık ve sindirim sorunlarına yol açabilir.
- Uyku Sorunları: Düzenli egzersiz yapmayan kişilerde uyku sorunları daha sık görülebilir. Fiziksel aktivite, daha iyi bir uyku kalitesine yardımcı olabilir.
- Enerji Seviyeleri: Hareketsiz bir yaşam tarzı, enerji seviyelerini düşürebilir. Düzenli egzersiz, enerji artışına yardımcı olabilir.
- Bağışıklık Sistemi: Hareketsizlik, bağışıklık sisteminin işleyişini olumsuz etkileyebilir, enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale gelmenize neden olabilir.
Bir ek bilgi daha:
2019 verilerine göre Dünya genelinde kalp hastalıklarına bağlı ölüm oranı: %33 – yılda 18.5 milyon kişi. Hemen ardından ikinci sırada en çok ölüm nedeni ise: %18 ile kanser – yılda 10 milyon kişi. – Bkz.
İşin garip tarafı şu ki, bilgi davranışı değiştirmiyor. Sigaranın kanser yapacağını bilirsiniz ama içmeye devam edersiniz. Hareketsiz bir yaşamın kötü olduğunu bilirsiniz ama hareketsiz yaşamınızı sürdürmeye devam edersiniz.
Peki gelecek nasıl olacak? Nasıl şekillenecek dersiniz?
Yeni dünya bize her geçen gün daha hareketsiz bir yaşam biçimi sunarken, yanında büyük boy hamburger, onun da yanında soğan halkası ve yine büyük boy kola ikram etmeyi de unutmayacak. Biz de tarihten bu yana tekrar ettiğimiz gibi her kötü alışkanlığı elimizin tersiyle itmemiz gerekirken bolca alıp tüketecek ve Wall-e nin kaçak girdiği uzay gemisindeki insanlar gibi güzel güzel şişmanlayacağız. Sonra her evin minik bir odasında özel spor odaları yapacağız. Fakir zengin her evde olacak. Koşu bantları üstünde, VR gözlüklerimizle olmayan caddelerde koşarken, olmayan sonbahar yapraklarına basacağız. Ve insanlar günlük hayatlarındaki yetersiz hareketliliği bu şekilde tamamlarken, aç ruhlarını da simülasyon bir dünyada doyurmaya başlayacak.
Ya da kıçımızı kaldırıp iki merdiven çıkacağız. 🙂 Ve tüm bunlar aşırı fantastik bir bilim kurgu filminin alıntılarıymış gibi kalacak. Ya da bir blog yazarının aşırıya kaçmış ütopik düşünceleri.
Maalesef ki hayatımız teknoloji ile çok değişiyor. Hem olumlu hem olumsuz. Olumsuz yönlerinden çok olumlu yönleri göze görünse de zaman geçtikçe neyin ne olduğunu anlayacağız…
Bence maaleseflik bir durum yok. teknoloji ve robotlar bizler için var…