Toplum karşısında kendini ifade edememe, toplum karşısında konuşmanın zorlukları ve bu zorluklarla nasıl başa çıkabiliriz sorularını yazımda detaylı olarak anlatacağım. Çoğumuzun bu konuda az çok fikri vardır ya da bazılarımız yaşayarak bizzat tecrübe etmiştir bu durumu. Yine de ”topluluk karşısında kendini ifade edememe korkusu” ciddi bir sorun olarak kabul edilmeli ve küçümsenmemelidir. Seinfeld dizisinde bu olaydan esprili bir dille şöyle bahsedilir :
“Yapılan araştırmalara göre insanların en çok korktuğu şey % 70 ile topluluk önünde konuşmakmış. Bunu % 20 ile ölüm izliyormuş. Yani bir cenaze törenine katılanların % 70’i, tabutun önünde konuşma yapmaktansa, tabutun içinde olmayı tercih ediyor.”
Geçenlerde üniversite öğrencisi olan bir arkadaşım ile bu konu üzerine konuşuyorduk. Sunum hazırlama, herkesin karşısında konuşamama ya da topluluk içinde bir konu hakkında fikrini söylemekten çekinme gibi sorunları olduğundan bahsetmişti. Uzun zaman önce bu deneyimi yaşadığım için konu hakkındaki düşüncelerimi paylaşarak arkadaşıma elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım.
İlk etapta kesinlikle kolay olmuyor.
Avuçlarınız terliyor, konsantre olamıyor, karnınız ağrıyor, dosyalar karışıyor vs.. bir sürü hadise ile konuşmamı bir an önce nasıl bitiririm diye telaş içinde oluyorsunuz. Daha da kötüsü siz bu endişe içindeyken, karşınızda duran topluluğun gözleri sürekli sizin üzerinizde. Mimiklerinize kadar yaptığınız her şeye dikkat ediyorlar. Bunda tabi dinleyici kitlesinin de etkisi büyük, karşınızda oturan dinleyici kitlesini bu yüzden iyi tanımanız gerek.
Birinin sizi izliyor olması rahatsız edicidir.
Örneğin blog yazarken aile bireylerinden birinin yanınızda oturup yazdıklarınızı okuması gibi. Topluluk karşısında konuşma yaparken de (insanların gözü üzerinizde olduğundan) siz farkında olmadan bir baskı yaratırlar üzerinizde. Bu baskı ile birlikte telaşa kapılma, kelimeleri unutma, kekeleme ve saçmalama gibi durumlarda kalabilirsiniz. Başıma geldiği için söylüyorum bunları. Bu yüzden öncelikle korkunuzun nedenini iyi anlamalı ve kavramalısınız.
Topluluk Önünde Konuşma Korkusunun Başlıca Nedenleri
Anlatılan konuya yeterince hakim olmamak
Bir konu hakkında düşüncelerinizi açıkça belirtmeden önce ”o konu hakkındaki yeterliliğinizi” gözden geçirmenizde fayda vardır. Çünkü konuşmacı ve dinleyici arasında bir etkileşim olacağından cevabını veremeyeceğiniz sorularla karşılaşmanız da kaçınılmazdır. Örneğin bir ilaç firmasının X ilacı hakkında tanıtım yapmanız gerekiyor. Bu durumda ilk yapmanız gereken, o ilaç hakkında tüm bilgi ve donanıma sahip olmanızdır. Çünkü dinleyicilerden biri ”ilacın yan etkileri var mı, açıklar mısınız? şeklinde bir soruyu mutlaka soracaktır. Bu yüzden anlattığınız konuyu iyi bilmelisiniz. Yoksa öylece ortada kalırsınız.
Hata yaparım korkusu
Konuşmakta olduğunuz konudan koparak başka konulara sapabilirsiniz. Saçma bir örnekle kendinizi gülünç bir duruma sokabilirsiniz. Heyecanlanıp ne anlatacağınızı bile unutabilirsiniz. Kısacası hata yaparsınız. Ama unutmayın ki kimse mükemmel değildir. Mühim olan hatanın farkına varıp konuşmaya devam edebilmektir. Bu durum biraz da kişinin kendi benliğini nasıl gördüğü ve toplumu kafasında nasıl şekillendirdiği ile alakalıdır. Eğer kişi kendini ve toplumdaki yerini bilmiyorsa, toplum karşısında konuştuğu zaman yine o henüz bulamadığı kimliği ile dikkat çeker. Bu yüzden asıl mesele kim olduğunuzu bilmekte ve toplumu anlamanızda gizlidir.
Dinleyicinin nabzını tutma
Hani bazı öğretmenler vardır. Tahtaya saatlerce yazar sonra kendi yazdıklarını okur, sonra da anlamadığını bildiği öğrencilerine, anlamadığınız bir şey yoksa geçiyorum diye sorar. Bu tamamen yanlış bir harekettir. Anlatıp geçeyim, konuşmamı bitireyim gerisini boş ver mantığını öncelikle kafanızdan atın. Çünkü iyi bir konuşmacı dinleyicisine de kulak verir. Siz konuşurken bazıları uyur, bazıları sıkılır, bazıları dinliyormuş gibi yapar ama dinlemez. Bunları kesinlikle göreceksiniz. Bu yüzden top sizde olduğundan onların sizi dinlemesini sağlamakta yine size düşüyor. Örneğin STK’nda gönüllü olarak çalışıyor ve sigaranın zararları ile ilgili konuşmalar düzenliyorsunuz. Önce sizi dinleyen kitleye kulak verin. Peki bunu en kolay nasıl yaparsınız? Aranızda sigara kullanan kaç kişi var?, Sigarayı bırakmayı deneyen oldu mu? İçmeyince kendinizi nasıl hissediyorsunuz? gibi sorularla dinleyici ile güzel bir köprü oluşturabilirsiniz. Böylelikle hem dinleyicinin nabzını tutmuş hem de rahat bir şekilde gereken bilgiyi aktararak konuşmanızı tamamlamış olursunuz. Kısacası dinleyiciye sunum yapacağım, konuşmama dikkat edeyim gibi endişelere kapılmak yerine güzel bir sohbet ortamı oluşturmayı deneyin.
Duyguları kontrol etme (Psikolojik olarak konuşmaya hazırlık)
Bazı insanlara baktığınızda topluluk karşısında kendini rahatlıkla ifade ederken, siz konuşmanız için gerekli tüm hazırlıkları ve araştırmaları tamamlamanıza rağmen beceremezsiniz. Bu durum biraz da sahip olduğumuz farklı kişilik türlerinden kaynaklanmaktadır. Kişilik tipleriyle ilgili detaylı bilgiyi Jung Kişilik Kuramı ve Kişilik Testleri başlıklı yazıda bulabilirsiniz.
İçedönükler, ruhsal enerjiyi dünyadan alır ve kendilerine yönlendirirler. Dış dünyadan çok, düşünce ve hislerden oluşan kendi iç dünyalarıyla ilgilidirler. Fazla düşünceli ve kararsız kişilerdir. Kalabalık yerine, kendi başlarına kalmayı tercih ederler.
Dışa dönükler, ruhsal enerjilerini dış dünyaya yani nesneye yönlendirirler. Cana yakın, içten, değişime açık ve uyumlu bir kişilikleri vardır. Hareketten hoşlanırlar, çevrelerinde başka, insanlara ihtiyaç duyarlar. Sessizlik ve yalnızlık onlara göre değildir.
Dolayısıyla glossofobi hastalığına içe dönük kişilerde daha fazla rastlanması olağandır.
Peki duygularımızı nasıl kontrol edeceğiz?
Psikolojik olarak kendimizi konuşmaya nasıl hazırlamalıyız? İyi bir konuşma için en iyi ön hazırlık o konuşmaya psikolojik olarak hazırlanmaktır. Çevrenize bir bakın, hitap edeceğiniz topluluğu görmeye çalışın. ilk kelimeler ağzınızdan çıktığında heyecanlı olmanız çok normaldir. Aksine anormal olan heyecanlı olmamanızdır. Basma kalıp giriş sözlerini bir kenara atarak kendiniz olmaya çalışın. İnanın bu dinleyicinin daha çok hoşuna gider. İlk heyecanınızın ardından konuşmayı hemence bitirerek uzaklaşmak isteği oluşacaktır içinizde. Fakat pes etmeyin derin bir nefes alarak, içinde bulunduğunuz durumla savaşmayı tercih edin. Çünkü heyecanla yapmış olduğunuz ilk konuşmanın ardından bu korkuların yersiz olduğunu daha iyi anlamış olacaksınız.
Son sözler;
Toplum dediğiniz siz bireylersiniz. Siz olmadan toplum da olmaz. Her birey sizin gibi bir bütünün parçasıdır. Bu yüzden düşüncelerinizi açıkça söylemekten hiç bir zaman korkmayın. Ama bunu yaparken hitap ettiğiniz insanları kendinizden üstün ya da aşağı görmeyin. Çünkü her iki durumda da kimse sizi dinlemek istemeyecektir.
2010 yapımı Zoraki Kral adlı film tam da bu konuyu işleyen güzel bir filmdir. Boş vaktinizde izleyebilirsiniz.
Ayrıca şu yazımı da okuyabilirsiniz : Toplumun kişilik oluşumu üzerindeki etkisi
Çok güzel bir konuyu ele almışsınız. Ben topluluk önünde konuşmaktan çok telefonda tanımadığım bir kişiyle konuşurken geriliyorum. Belkide yüz yüze konuşmak daha kolay geliyor ondan bilmiyorum artık. Bu arada Zoraki Kralı izlemiştim gerçekten çok güzel bir film di. Bu güzel yazı ve film önerisi için teşekkürler 😊.
Telefonda konuşurken ses tonunuzu çok iyi ayarlamanız gerekiyor. Bir de fazla gerilmenize gerek yok sonuçta karşıdaki kişi de sizin benim gibi bir insan. Her gün en az 50 telefon görüşmesi yaptığım için iyi anlıyorum sizi.
Güzel ve kaçıpta yakalandığım bir durumdur. Okulda tahtaya kalkmaktansa sıfır almayı yıllarca tercih eden ben, işim gereği yüzlerce kişiye sunum yapmak zorunda kalınca mecburen bu fobimi yenmiş bulunmaktayım. Ben kendimi karşımdaki de benim gibi kendi halinde bir insan düşüncesiyle rahatlatmıştım. Senin önerilerin de çok güzel ama ne kadar hazırlıklı olursam olayım 'şuna öyle bişey sorayım ki kalsın öylece' diyen gıcıklarda çıkmıyor değil. Buarada filmi izlemedim en kısa sürede izleyeceğim.
O durum gerçekten çok zor yağmur. Ama biliyor musun bilerek öyle dur şunun fiyakasını bozayım dur şunu rezil edeyim gibi soru soran insanlara ben hep şu cevabı veriyorum. Sorunuzun cevabını bilmiyorum. Peki siz birine bilmediğini bildiğiniz bir soru sormanın kabalık olduğunu biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Ama şimdi öğrendiniz. :))
Güzel bir yazı.Ben de bu konuyla ilgili blogumda test paylaşmıştım.
Teşekkür ederim. Müsait bir zamanda yazınızı okuyacağım ben de.
ben de bir ekleme yapabilir miyim?
tüm bunlara rağmen hala mı heyecanlısınız ve nabzınız dört buçuk atıyor? o zaman konuşmaya on onbeş dk kala çeyrek "dideral" alın efenim. ne kadar işe yaradığını göreceksiniz 😉
Önce dideral neymiş ona baktım bu yorumu okuyanlar için de hemen buraya yazayım.
(Tiroid bezlerinin fazla çalışması durumunda yaşanan kalp çarpıntılarında kullanılan yararlı bir küçük pembe hap)
Faydası olabilir ama bu sefer de insan sürekli o hapı kullanma ihtiyacı duymaz mı kendisinde?
Benim önerim, ayda yılda bir topluluk karşısında sunum vs. Yapacak olup da performans anksiyetesi nedeniyle sıkıntı yaşayanlar içindi. Çok sık konuşma yapanlar, altta yatan başka ciddi bir sorun yoksa bir süre sonra alışıyor zaten.
Tabi senin önerilerin gayet yerinde ve bu konuda yol gösterici niteliğinde. Eline, emeğine sağlık 😉
Blogumda guzel bkr cekilis war katilmak isterseniz buyrun. Yaziniz cok basarili ve bilgili olmus.. Tesekkur ederiz
Çekilişlere katılmıyorum ama ince davetiniz için teşekkür ederim.