Bir bireyin kişilik oluşumunu etkileyen en önemli hususlardan biri, şüphesiz o bireyin içinde yaşadığı toplumdur. İlk olarak aile ile başlayan kişilik oluşumu, toplum yapısıyla tamamlanır. Çünkü toplum, aileyi de kapsadığından, sonkişilik gelişimi aşaması olarak görülür.
İlgili Yazı: Jung Kişilik Kuramı ve Kişilik Testleri
Toplumun kişilik oluşumu üzerindeki etkisi
Bugün sizlere iş dönüşü bir otobüs yolculuğu yazısı daha yazıyorum. Yılın son ayının ilk günü ve ilk yazısı. Mozart’ın şu şarkısı eşliğinde giriş bölümünü bitirmek üzereyim. Çocuğunu özel okuldan alıp devlet okuluna vermek zorunda kalan bir arkadaşımın anlattıkları üzerine çok düşündüm bugün. Garip olan şey ise, çocuğun okula gidince günaydın, nasılsınız arkadaşlar gibi kibar-efendi konuşmasının ardından arkadaşları tarafından (kibar feyzo) yakıştırmasının yapılmasıydı. Çocuk için yeni bir okul ve yeni arkadaşların ne kadar zor olduğundan bahsetmeyeceğim, zira bunu tahmin edersiniz diye umuyorum. Fakat şunu çok iyi biliyordum ki, çocuğun arkadaşlarından aldığı tepki neticesinde önünde iki seçenek kalıyor. Ya böyle olmaya devam edecek ve kendisine söylenen her türlü şeye aldırış etmeyecek, ki bu bir çocuk hatta yetişkin için bile zordur. Ya da arkadaşlarına ayak uydurup sözde kibar feyzoluktan vazgeçecektir. Çünkü dışlanma hissi, insana yaptığı şey doğru ya da güzel olsa bile onu yanlış bir şeymiş gibi hissettirir. İnsan da bu dışlanmaya karşı koyacak gücü bulamadığından ya da mücadele etmekten vazgeçtiğinden topluma ayak uydurmaya başlar.
Orman çocuğu adlı hikayeyi hepimiz biliriz
Bu yüzden aslında hepimiz ta çocuk yaşlardan itibaren, topluma göre şekilleniyor ve birer kimlik kazanıyoruz. Orman çocuğu adlı hikayeyi hepimiz biliriz. Bir çocuk ormanda tek başına kalır ve hayvanlar tarafından büyütülür. Neticesinde ise; çocuk büyüdüğü zaman hayvanlarla bir şekilde iletişim kurmayı öğrenir ve ormanın zor şartlarına ayak uydurur. İşte toplumda biz insanlar için bu orman niteliğini taşıyor.
Doğuda kar kış demeden okuyabilmek için yırtık ayakkabılar ile okula gitmeye çalışan çocuklar varken, batıda başka bir çocuk servisim bugün gelmedi ya da şoförümüzün arabası arızalandı diye belki de okula gitmiyor. Sonuç olarak her ikisi de içinde bulunduğu durum ve yaşam koşullarına ayak uydurup, o topluma ait bir birey oluyor. Millet olarak ortak noktalarımız ve görüşlerimiz olsa da, yaşam tarzlarımız ve yetiştiğimiz çevrenin etkisi bugünkü kimliğimizi kazanmamızda gerçekten de çok önemli bir rol oynuyor.
Muazzam bir servet sahibi olabilirsiniz ve mütevazi kişiliğiniz sebebiyle tercihen, çok orta halli bir arabaya binebilirsiniz. Fakat etrafınızdaki tüm zenginler, mersedeslere, jeeplere bindiğinden sizi varyemez ilan edip hiç tereddüt etmeden dışlayacaktır. Bu ötekileştirmeye ve dışlanmaya maruz kalmamak için istemeye istemeye gider mersedes alır binersiniz.
İnanın bu hep böyle olmuştur.
Çünkü aksi taktirde yalnız ve dışlanmışlıktan kurtulmamız mümkün olmayacaktır. Belki de tüm bunların hepsi sadece bu dışlanmışlık hissi ve yalnız kalma korkusundan kaynaklıdır. Sadece dünyayı değiştirmeyi düşünebilecek kadar çılgın/deli olan insanlar her şeye rağmen kendi doğruları ile yol alırlar. Deli dedim çünkü, insanlar sizi anormal gördüğü gibi deli yakıştırması yapmayı da kendilerinde hak görecekler.
Her bireyin toplumun bir parçası olduğu sözü bu sebeple doğru bir sözdür. Çünkü toplum biziz. Eğer bir toplum sanat ve kültüre düşkünse, şüphesiz yetişen genç nesilde aynı yolda ilerleyip kendini geliştirecektir.
Ülkeler ya da şehirler hakkında genelleme yaparken de orada yaşayan insanları öne sürerek yaparız bu genellemeyi. Örneğin, Meksikalı insanlar çok sevecen diyebiliriz. Aslında azınlığı içine alan çoğunluk ne ise, o toplumda buna göre şekilleniyor. Sonuç olarak ya çoğunluğa ayak uydurup onlardan biri olacaksınız, ya da kendi kalp ritminizle, kendi doğrularınızla azınlık olarak yaşayacaksınız..
Bazı insanlar bu çoğunluğa mecburiyetten, bazıları ise şahsi menfaatlerinden dolayı ayak uydurmayı seçer. Fakat toplumun sizi yaratmasına izin vermeyin. Kişisel çıkarlarınız uğruna yanlışa ortak olmayın! Onu besleyip daha fazla büyütmeyin! Varsın arkanızdan deli, anormal ya da kibar feyzo gibi şeyler söylesinler aldırış etmeyin. Çünkü küçük kara balık olmak herkesin harcı değildir.
Ritmini bulan delilerden olmanız dileğiyle..
yorum kısmı çok aşağıda kalmış, yorum yapamıcam diye ağlıyordum tam gözlerimden yaşlar süzülmüştü ki, neyse burayı buldum 🙁
vay keratalara bak sen "kibar feyzo" ha. ben de küçükken fazla titizdim, titiz uyuz derlerdi bana. sümüklü erkeklerle oturmak istemezdim. aslında yanlarından geçmeye bile tahamülüm yoktu. bi de bitli perihan vardı, offf. hepinizi mahvedicem deyip önce abime dövdürdüm o erkekleri, sonra kızları da hocaya şikayet etmekle tehdit ettim. aslına bakarsan bir kaç kez de şikayet ettim.
sonra sınıf başkanı oldum -zoraki-. beni seçmezlerse abimden yiyecekleri dayaktan korktular sanırım. neyse, çok kötü bir çocuktum ben.çok konuşan, çok cırlayan ve çok sevilmeyip herkesin sevmiş gibi yaptığı.. ve işin kötüsü bunu anlıyor olmamdı. bu yüzden sevemedim kimseyi gerçekten. hiç dostum, arkadaşım olmadı. benim huysuzluğumdan da olsa, öyle büyüdüm. büyüdükçe insanlık dersi almaya başladım kendi kendime. düzeldim.
çocuklar garip varlıklar. şimdi burada ne dersek diyelim, onlar kibar feyzo demeye, aksaklıklarla dalga geçmeye, itip kakmaya devam edecekler. galiba burada iş aileye düşüyor. olabildiğince sevmeli, o çocukların söyledikleri mantıksız geldiğinde aptal yerine koymayı öğretmeliler. en azından tavırları ile 🙂
Aptal yerine koymayı öğretmeliler sözünü acaba öğretmemeliler yazacaktınız da yanlış mı yazdınız?
ayrıca müzik harika.
Ayrıca teşekkür ederim.
Kimlik ve kişilik kişinin inanç değerleriyle birebir ilişkilidir. Elbette ailenin büyük etkisi olmakla birlikte toplumun etkisi kaçınılmazdır. Fakat yine de ailenin ve toplum anlayışının hilafına nice sıradışı insanlar yetişir. Bir dizi aynı yöne cephesini dönmüş martıların içinden biri tam aksi istikamette yönünü dönebilir. Belki de yol kalabalıkların yolu değildir. Belki de o yol çıkmaz sokaktır. Bazıları sürü psikolojisinin dışında kalabilir. Belki de onun göstereceği yol kendince doğrudur.
Gayet güzel bir yazı ve uyarı niteliğinde son cümleniz asıl olması gerekeni özetliyor. Biraz da deli olmak gerekiyor. Delilik olmasa bu dünyanın yükü hiç de çekilir değil…
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
İnançlar demişken belkide o toplumda kişilik oluşumu açısından en büyük rolü oynuyorlar. Bazıları sünnet olurken bazıları ise vaftiz ediliyor. O inançların gerektiği şekilde büyüyor birey.
Fakat hiçbir etki altında kalmadan kişilik kazanmış bir bireyin günümüz modern insanına göre daha özgür bir ruha sahip olduğuna inanıyorum.
Bana göre dışlanmayı ve azınlık olmayı hak edecek bir çoğunluğun içerisinde cehennemi yaşıyoruz ülke olarak. Ve ben birey olarak bu çoğunluğa dahil olmaktansa kara balık yada kara kaçan yada kara çiyan gibi benzetmeleri tercih ederim. Aksi kendimize madik atmak olur 🙂 / Kendi doğrularına sahip çıkan bireyler yetişmesi dileğiyle..
Ülke sorunlarına kafa yormaktan ve üzülmekten bıktım inan. Daha iyi günler göreceğiz umudu ile uyurken daha kötülerine uyanıyoruz.
Ama şuna inanıyorum ki, bu ülke bu durumdaysa o yanlış içinde olan çoğunluğun yüzündendir.
Öyle güzel noktalara değinmişsiniz ki bunların üstüne diyebilecek bir şey bulamadım. Son söylediğiniz cümleyi öyle çok beğendim ki sanırım bunu günlük hayatımda da kullanacağım. Yorumumu bitirmeden önce eklemek isterim ki müzik çok güzeldi 🙂 Ellerinize sağlık bu güzel yazı için :))
Bu güzel yorumun için asıl ben teşekkür ederim. Az evvel son söylediğim cümle neydi diye şimdi tekrar baktım ve kendi kendime güldüm.
Yazınız bana Franz Kafka'nın Dönüşüm'ündeki Gregor Samsa'yı hatırlattı. Topluma uymadığınızda tıpkı Gregor Samsa gibi toplumun, hatta ailenizin gözünde bir böceğe dönüşüyorsunuz. Toplum için pis, değersiz, yok edilecek bir varlık, bir böcek.
Doğrusu çarpıcı bir benzerlik yakaladığın için seni tebrik etmek istiyorum. Dönüşüm kitabını ince bir kitap olmasına rağmen yarıda bıraktım. Çünkü ben okudukça kendi silik hayatım geldi gözümün önünde. Kendim de bir böcek olduğumu anladım.
Severek okudum her cümleyi. Aslında bana deli denmesindeki ince çizgiyi yakaladım. Kaleminize sağlık 🙂
Önemli olan başkalarının değil, senin kendine ne dediğin.
Bu yazı gerçekten önemli bir yazı.Yazdığınız her satıra canı gönülden katılıyorum 🙂