Çocuk işçiliği, bir çok ülkenin yaşamış olduğu başlıca sorunlardan biridir. Bu yazımda Türkiye’de çocuk işçiliği neden önlenemiyor, başlıca nedenleri ve bu nedenlere sunulan çözüm önerilerine yer vermek istedim.
İş hayatına sekiz yaşında atılmış biri olarak, aslında hayattan emekli olmam gerektiği gerçeğini bir kenara bırakıp, aradan geçen yirmi yıla rağmen hiçbir şeyin değişmediğini görmek, açıkçası içimde bir burukluk yaratıyor. Başta kendimden pay biçerek çocukların neden çalıştırıldığı ya da çalışmaya zorlandığı, veyahut çalışmak zorunda kaldığı bir yaşam savaşının içinde mi kaldığı, gibi soruları uzun uzun düşündüm.
Türkiye’de ve Dünya’da ki Çocuk İşçi Sayısı
ILO‘nun raporuna göre çocuk işçilerin sayısı 2010 yılında 246 milyon civarındaydı, şimdiyse dünya genelinde 168 milyon çocuk işçi olduğu tahmin ediliyor.
Ülkemizde ise bu rakam 2 milyona yaklaşmış durumdadır. Ve biz ülke olarak bir türlü çocuk işçiliğinin önüne geçemiyoruz. Onlar simit satıyor, atölyelerde tornavida çekiç tutuyor, sokaklarda mendil satıyor. Yaşamın herkes için mücadele dolu ve çetin olduğu tartışılmaz bir gerçek. ama biz yetişkinler olarak oluşturduğumuz bu toplumda, minicik eller üzerine bir gelecek kurduğumuz için her birimiz bu durumun bir parça da olsa sorumlusuyuz.
Çocuk işçiliğinin önlenmesi veya bir türlü önüne geçilememesinin başlıca nedenleri var aslında. Bunlardan birincisi işverenlerin bu konuda gereken hassasiyeti göstermemesidir. Nitekim 12-13 yaşlarında çocuk işçi çalıştırıp, kendi çocuklarını özel okullarda okutmak vicdanlarını bir nebze olsun sızlatmıyor sanırım. Bu olaya bizzat şahit olduğum için yazmak istedim.
İkinci bir nedeni ise; yaşam koşulları ve geçim sıkıntısı.
Herkesin hayatı güllük gülistanlık değil sonuçta. Herkes bir şekilde hayatta kalma mücadelesi veriyor. Öyle ki babanın aldığı üç kuruş maaşın yetersizliği yüzünden çocuklar da evin bütçesine az da olsa katkıda bulunuyor. Belki de kendilerini buna zorunlu hissediyorlardır.
Çocuk işçiliğinin üçünce ve bir diğer nedeni ise kültürel yapıdır.
Bu belki de çocuk işçiliğinin toplulumuzdaki en önemli nedenlerinden biridir. Çünkü bizim toplumumuzda okula gitmek istemeyen tembel bir çocuk bari çalışsın meslek edinsin adam olsun denilerek eti senin kemiği benim usulü bir ustaya çırak olarak verilir. Aslında bu soruna ebeveyn eğitimsizliği de diyebiliriz. Çünkü bazı ebeveynlerin bu konudaki ısrarcı tutumlarına çoğu kez şahit olduğum için, ezilsin, hayatı öğrensin gibi söylemlerine de ne yazık ki kulak misafiri oldum.
Çocukları babalardan çok anneler yetiştirir. Bu yüzden bir toplum eğitimli bir kadınla ilerlediği gibi eğitimsiz bir kadınla da geriler. Babalar da her ne kadar çocuk yetiştirmeye katkıda bulunsa da sonuçta onlar da, bir anne tarafından eğitilmiştir. Yani sorunun kaynağı yine toplumsal eğitimin yeterli olmaması.
Ayrıca devletin denetim yetersizliği de bu sorunun önlenememesinin bir diğer nedenidir.
Çünkü büyük şirketler her ne kadar iş güvenliği, sigortalı işçi çalıştırma, çalıştırılan ortamın uyumlu olması gibi hususlara önem verdiği gibi çocuk işçiliğine de önem vermektedir. Bilemiyorum belki de sadece yüksek cezalara çarptırılma korkusundandır bu tutumları. Küçük işletmeler, merdiven altı atölyeler ise, yeterince denetimde olmadığı gibi çocuk işçi çalıştırmak için ideal birer yer haline gelmiştir.
Öyle çok haklısın ki, ne eğitimli bir toplum olabiliyoruz ne de denetimli bir toplum. İkisinin arasında kaldığımız için daha nice sorunlarımız mevcut. Çocuk işçiliği de bunlardan bir tanesi ki ne yazık ki fazlasıyla yer kaplıyor toplumumuzda. İşte çalışmak yerine eğitimle nice yerlere gelebilecek çocuklarımızın önü bile kesiliyor ki en sinir olduğum nokta da budur. Eğitimli bir ailede olsa o çocuk öyle mi olurdu, tembel bile olsa eğitim şarttır herkese. Ama boşuna konuşuyoruz, sitem ediyoruz. Ne eğitimli bir toplum olabiliyoruz ne de denetimlerle önleyebiliyoruz. Sanki arada kalmış sıkışmış ve gittiği yere kadar gider havasındayız. Eğitim şartları gittikçe düşen ülkemizde okuyan bir çocuğun ne kadar eğitimli olduğu da ayrı bir muamma. Lafı çok uzatmadan yine böyle can alıcı bir konuya değindiğin için kalemine sağlık. Sevgilerimle…
Yorumunla katkıda bulunduğun için ben teşekkür ederim Özlem.
Bence sıkıntımız çocuk işçiden ziyade hakkı verilmeyen çocuk işçiliğidir diye düşünüyorum. Sonuçta bütün ülkelerde çocuk işçiliği o veya bu şekilde var ancak hiçbirinde bizim ülkemizdeki gibi denetimsiz değildir herhalde. Çocuk işçilerin de alacağı maaşlar belirlenmiştir kanunlarda ancak bizde haftalık 50-100 TL'ye çalıştırılıyorlar maalesef 🙁
Yetişkinlerin hakkı yeterince verilseydi, çocuklarını çalıştırmak zorunda kalmazlardı aslında. Yani hakkı verilmeyen çocuk işçinin bir şeyi çözebileceğini sanmıyorum.
Teşekkürler.
Bence birey olarak yegane sorumluluğumuz oy vererek başımıza seçtiğimiz milleti düşündüğü safsatasıyla ülkemin insanlarının zerre kadar faydalı bir adım atmayan idarecileri başımıza getirmemiz. Demokrasi ne yazık ki şişirildiği kadar adil bir rejim değil. Çünkü bahsettiğim sorumluluğu ben oy vermediğim halde taşımak zorunda kalıyorum. Sadaka kültürü, din, iman muhabbeti, şehit şüheda nutukları çocuk işçiliğinde gelinen noktayı gözlerden saklıyor.
Çok özür dilerim ancak birinci neden olarak koyduğunuz işveren hassasiyetinin çocuk işçiliği sorununu çözeceğini sanmıyorum. Bunu önleyecek olan devletin denetimidir. Bunun gibi önemli konular işverenin insafına bırakılamaz.
Yaşam koşulları ve geçim sıkıntısı çocuk işçi sayısının artmasına önemli bir neden olsa da yaşam koşullarını iyileştirecek politikalar üretmek, geçim sıkıntısına çare bulup adil gelir dağılımını sağlamak da devletin yani oylarımızla seçtiğimiz insanların görevi.
Kültürel yapımızın bu sorunun diğer bir kaynağı olarak göstermişsiniz. Bakın buna sonuna kadar katılırım. Bu kültür biat kültürüdür. Sırf güzel konuşuyor, yakışıklı adam diyerek başımıza getirdiklerimizden çocuk işçilere çözüm yolu bulmasını beklemek sadece bir hayal.
Kanaatimce sorgulayan toplum olmadıkça çocuk işçi sorunu da çözümlenemez, kadına şiddet de, insan hakları da, basın özgürlüğü de… Kültürümüz buna müsait olmadığı için demokratik yollarla çözüme ulaşma konusunda hiç ümidim yok. Sadece Atatürk gibi bir diktatör çözüme ilaç olur. Ezber bozucu bir söylem olsa da diktatörlük geri toplumlarda demokrasiden asla daha kötü değildir.
Sevgiler…
Konuyu güzel ve akıcı bir şekilde özetlemişsiniz. Teşekkür ederim.
Konu aslında dediğiniz gibi, devletin politikaları ile çözüme ulaşabilecek sorundur. Fakat öncelikle bu sorunu masaya yatırıp üstesinden gelebilecek projeler üreterek ve gerekirse STK ları ile birlikte çalışarak çözülebilir. Diğer yandan bir üst yorumda da yazmış olduğum gibi, yetişkin bireylerin hakları yeterince verilseydi belki de çocuklarını çalıştırmak zorunda kalmazlardı diye düşünüyorum.
Eğitim ve denetim, harika özet olmuş. İkisi de yok 🙁
Özet harika da ne yazık ki hala çözülmemiş önemli sorunlardan biri olduğu gerçeği değişmedi. Değiştiremedik!
Var olan eğitim sistemi, kodlanan bilgisayar gibi görülüp hazırlanıyor o da başka bir trajedi.
Aslında bir şeyler öğrenmekten ziyade, o şeyi nasıl öğrenebileceğimiz yetisine kavuşmamız gerekiyor. Gerçek eğitim de budur. Bir doğruya ulaşmak yerine, doğruya nasıl ulaşılabileceğini öğrenmek, öğretmek.