Bugün R10 forumda birisi bu soruyu sormuş. Aşka inanır mısınız diye. On yıl önceki ben olsa inanırım derdi. Yirmi yıl önceki ben olsa, bilmiyorum ki o nedir derdi.
Şimdiki ben olsa, o da sanırım şunları söylerdi:
Aşka duygusal açıdan çok mantıksal açıdan bakmaya başladım. Hani meşhur mantık evliliği mi aşk evliliği mi sorusu vardır ya… Bana kalırsa ikisi de zaten aynı kapıya çıkıyor. Şöyle ki aşık olduğunuz ya da aşık olduğunuzu düşündüğünüz insan, sizin beklenti ve kriterlerinize yüksek oranda uyum sağlıyor. Bu uyum hiçbir zaman %100 olamıyor tabi. Öyle bir şeyin olmasını da mümkün olarak görmüyorum.
Bu yüzlerce kriterin başka birinin yüzlerce kriteri ile yakın oranlarda eşleşmesine, daha sonra da hormonların harekete geçmesine bence biz aşk diyoruz.
Yani biraz haddimi aşarak aşkın formülü verecek olsam şunları sıralardım.
- – Hayata bakışınız %80 uyum,
- – Ortak zevklerin uyumu %70,
- – Kültür seviyesi uyumu %70,
– Kişinin geçmişi, yetişmiş olduğu toplum ve aile yapısıyla bağlantılı olarak arka planda oluşan ideal erkek/kadın uyumu. Bu da bayağı bir yüzde ediyor. Hepsinin ortalamasını al %60 altında kalınca hoşlanma, 60-70 arası şans verilebilir ilişki, 70 üzeri ideal ilişki. O da eşittir aşk. 😄
İşte tüm bunlar bir araya gelince aşk oluyor işte. Aynı tür dondurmayı sevmiyorsunuz belki ama damak zevklerinizin farklı olabileceğini ve bu tür bir dayatmanın saçma olabileceğini biliyor ve bu konuda hemfikir olabiliyorsunuz. Yine gizliden bir uyum var.
Küçükken deftere çizdiğimiz kalp resmi gibi işte. Biz hep şöyle çizeriz ❤️ ama orijinali fasulye gibidir falan ya bu da öyle bir durum.
Neyse onu bunu boş verin de siz inanıyor musunuz? 🙂
Nizamettin Gümüş - 1 ay önce
Yazınızın, kırık camlar metaforu üzerinden toplumsal düzen ve bireysel sorumluluk konularını ele alması oldukça düşündürücü. Küçük bir dondurma kâğıdının, aslında…
Konu: Kırık Camlar Metaforu ve Bir Dondurma Kağıdının Tetikledikleri