Şaka gibi ama tam 11 gündür geçmeyen bir baş ağrısı çekiyorum. Ağrıyı tarif etmek gerekirse (alkol kullananlar için) hani bir gece önceden zom olur ertesi gün kafan kazan gibi uyanırsın ya aynen öyle bir ağrı. Alkol kullanmayan muhafazakar kesim için ise azı dişlerinizden birinin zonklayarak beyne vurması gibi bir ağrı diyebiliriz.
Ağrının dördüncü gününde paniklemeye başladım. Yani baş ağrısı dediğin bir iki gün sürer sonuçta. Dört gün süren baş ağrısı mı olur? Kesin bir pislik çıkacak diye endişeye kapıldım. Abartmıyorum çünkü ağrı gün içinde durmadan devam ediyordu. Yani öyle arada durup, sonra devam eden bir şey değil.
Evet dördüncü gününde devlet hastanesinden randevu aldım. Sistem en yakın randevu tarihi olarak 14 gün sonraya verdi. On dörtttt gün. Şaka gibi. Ciddi bir şey olsa muhtemelen 14 gün içinde tahtalı köyü boylamış olurum. Ki söz konusu beyin 🧠 kadar önemli bir organ.
Sonra bu böyle olmayacak diyerek 500 lira bayılıp özel hastaneye gittim. Tansiyon ölçümü, kan tahlili, MR falan ne varsa yaptılar. Sonuçlar normal, normal, normal…
Sadece beyin kaslarında gerilme olmuş. Sebebi belli değil tabi. Doktorun sırasıyla sorduğu sorular ise şöyleydi:
– Düşme ya da kafaya bir darbe aldın mı? (Hayır)
– Bir şeye çok üzüldün mü? (Emmm hayır.)
– Stres var mı? (Var.)
Yani doktorun ki de soru.. Bu ülkede yaşayıp stressiz yaşayabilmek mümkün mü?
Önüm, arkam, sağım, solum stres. Sen stresli olmasan etrafındaki insanlarda oluyor. Her yerden stres fışkırıyor sanki. Durakta bekliyorsun, yanındaki adamdan üzerine stres sıçrıyor. İş hayatı, ekonomik sıkıntılar, memleket meseleleri ohoooo her yer, her şey sıkıntılı. Hal böyle olunca da bir yerde bedenimiz sinyal vermeye başlıyor.
İki ilaç yazıp yolladı sonra. Bir yandan ilaçları kullanmaya, bir yandan da şalteri indirip gün boyu budalalık etmeye başladım.
Keyif alarak yaptığım şeyler dışından hiçbir şeyi önemsememeye başladım. Biraz salıverdim yani.
Ağrının 12. gününde sanırım biraz da ilaçların etkisiyle %70 bir azalma söz konusu oldu. Yine de ilaçları içmeye biraz daha devam etmeyi düşünüyorum.
Ama yine de bu süreçte de farklı şeyler deneyimledim. 25 dakika MR cihazında kaldım mesela. Gözlerimi kapatıp zihnimden rubik Küpü ve sudoku çözmeye çalıştım mesela.
İnternet’te araştırdığım kadarıyla her şeyin en kötüsünü düşünmenin yanlış olduğunu öğrendim. Başım ağrıyor yazıyorsunuz, beyin tümörü diye sonuçlar çıkıyor…
Üstelik o sitelerin sağlıkla uzaktan yakından alakası da yok. Yani aslında saçma olduğunu biliyorsunuz, yanlış diyorsunuz, mantıklı davranmaya çalışıyorsunuz ama lanet olasıca siteler yine de insanın içine kurt düşürüyor. Ulan acaba mı…. Diyorsunuz.
Bu 11 günlük baş ağrısı sürecinden açıkçası kendime çıkardığım ders buydu.
1- Nette okuduğun abuk subuk şeyleri dikkate alma. Hatta mümkünse netten bir şey okuma.
2- Her ne olursa olsun akıl ve ruh sağlığını korumak için mücadele et. Enerjini sömürüp akıl sağlığını tehdit eden insanlardan uzak dur.
Neyse en azından %70’i biten bir baş ağrısı için bana geçmiş olsun madem. 😊
Umarım sağlık anlamında yazmış olduğum en kötü yazı bu olur.
Nizamettin Gümüş - 1 ay önce
Yazınızın, kırık camlar metaforu üzerinden toplumsal düzen ve bireysel sorumluluk konularını ele alması oldukça düşündürücü. Küçük bir dondurma kâğıdının, aslında…
Konu: Kırık Camlar Metaforu ve Bir Dondurma Kağıdının Tetikledikleri