”İnsan endişeden yaratılmıştır” sözünü hep sevmişimdir.
Zira bir sözü öyle hemen kolayca beğenip benimseyenlerden değilim. Düşününce ne derin bir söz diye geçiriyorum her seferinde içimden. Ne çok endişe içinde yaşıyoruz diyorum. Ardından kendi endişelerimi düşünüyor ve tek tek sıralıyorum. Ancak bu sıra öylesine kamaşık bir denklem haline geliyor ki, pi sayısına nal söktürür mü diye merak ediyorum. Ne bileyim gelecek endişesi, hastalanınca ne zaman iyileşirim endişesi, yarın iş yerinde işleri nasıl yetiştireceğim endişesi, girdiğim sınavdan kaç puan alacağım ya da geçebilecek miyim endişesi…
Sürekli bitmek bilmeyen bir endişe içinde yaşıyoruz gerçekten. Ama Araştırma bir şey daha var biliyor musunuz? Bu endişeler yaşamak için gerekli olan ve bizi ayakta tutan şeyler mi, yoksa aksine hayatı daha da köreltip çekinilmez bir duruma getiren şeyler mi? İşte bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyorum. Çünkü sürekli bir endişe içinde olmak; kötü bir ruhsal hastalık gibi insanı rahatsız edip durur. İnsan bununla nasıl yaşar diye düşünmeden edemiyorum. Tersini düşününce ise; hiçbir endişe yoksa orada bir hareket, uğraş, beklenti de yok demektir, ki bu da sanırım daha kötüsü.
Hemen herkesin endişeleri olduğu tartışılmaz bir gerçektir!
Ancak bu endişelerden biri var ki, insan davranışları arasında default olarak kodlanmış ve değiştirilemeyen beğenilme duygusunun yaratmış olduğu endişedir. Bu endişe ister istemez az da olsa korku ile harmanlanıp, sonrasında ortaya bir üst level, yani beğenilmeme korkusu olarak çıkıyor. Bu yüzden beğenilme duygusu için, beğenilmemenin korkusuyla var olur diyebiliriz. Dolayısıyla insanların beğenilme duygusunun altında yatan asıl sebep de bu korkuya dayalıdır ve insanların çoğunda bu korku mevcuttur.
Eğer insan olarak ”kendi davranışlarımızı belirleyen en önemli ve güçlü faktör ne” diye soracak olsaydık, beğenilme duygusunun ilk üçe gireceğine bahse girebilirdim. Ancak bunun için insanın kendi iç dünyasına bir ayna tutması gerekiyor. Hayır benim hiç öyle endişelerim olmadı, olamaz da zaten diyebilirsiniz ama insan bazı şeyleri kendine itiraf etmeye engel olamaz. Çünkü bir şeyi sizin bilip başkalarının bilmemesi, o şeyin hakikat olmadığı anlamına gelmez.
Endişelerimiz, yaşamın değişkenliği ile doğru orantılıdır. Bundan yüz yıl önce farklı, günümüzde ise farklı endişelerimiz var. Dolayısıyla gelecekte insan olarak ne tür endişeler içinde olacağımız da bilinmemektedir. Belki bir kaç varsayımda bulunabilirim ama durduk yere yersiz bir endişe içinde olmak pek akıllıca gelmiyor. Zaten hali hazırda var olan binlerce endişe içinde boğulurken, gelecekte var olması muhtemel endişeler için şimdiden kafa patlatmak saçma olurdu. Gerçi günümüzde bile ”saçma” diyebileceğim bir yığın endişe içinde yaşadığımız ortada.
Mesela sosyal medyada beğenilmeme endişesi diye bir şey var.
Bin takipçiniz olan instagram hesabınızda yüklediğiniz son fotoğraf için tek bir beğeni bile almamak sizi hasta edebilir. Bu komik gelebilir ama eğer bir test yapacak olsaydık, endişeden ölenlere bile rastlayabilirdiniz. Hayır abartmıyorum! Çünkü ”ben senin instagram fotoğraflarını beğendim/sen neden benimkileri beğenmedin” şeklinde sitem dolu sözlerle geri bildirimde bulunan insanların var olduğunu düşünürsek, bu insanın endişeden ölebileceğini söylemek yanlış olmaz. Ya da uzun saatler harcayıp, alın teri ve emekle ortaya çıkardığınız bir eserin kötü eleştirilere maruz kalması da yine sizi hasta etmeye, rahatsızlık duymaya hatta depresyona bile sokabilir. Hastalık sebebi ise yine ”beğenilme arzusunun yarattığı endişe” ye dayalıdır. Bu yüzden insanı hasta edip depresyona sokan beğenilmeme korkusunun tersi olan aşırı beğenilme durumunda ise; haz ve bağımlılık olan farklı bir hastalık vardır.
Beğenilme arzusunun kadın-erkek yönü
Diğer yandan kadınların erkeklere nazaran daha fazla beğenilme arzusu içinde olduğu gerçeği ise; bahse girebileceğim ikinci şey olurdu. Çünkü kadın, erkeğe nispeten temel olarak düşünce yapısının farklı olmasıyla birlikte giyim-kuşam gibi bir çok alanda daha fazla titiz ve düzenlidir. Bazıları bunu ”kişisel bakıma özen gösterme” olarak yorumlasa da aslında durum sadece kadınların beğenilme duygusunun erkeklere oranla daha fazla olmasından kaynaklanmasıdır. Dolayısıyla bir kadın, bir erkeğe göre daha fazla beğenilme duygusu içinde olduğundan, bu beğenilme duygusunun beraberinde getirmiş olduğu daha fazla endişe ile birlikte yaşar. (Bunu istediğiniz kadar tartışabiliriz)
Beğenilme duygusuna iki yönlü yani dişi-erkek genel olarak baktığınızda aslında işin özü, çiftleşmeye dayalıdır. Çünkü her iki cinsin de temelde yapmış olduğu bir çok şey (her şey demiyorum buraya dikkat) çiftleşme arzusuyla oluşur. Örneğin bir kuş karşı cinse kendini beğendirmek için tüylerini kabartır, kuyruklarını titretir ve öter. Yani aslında amaç, karşı tarafı etkilemek ve dikkatini çekmektir. İnsanlarda da durum farklı değildir. Ortada özel bir durum söz konusu değilken durduk yere estetik ameliyat olan kadınlar, bunu sahip oldukları beğenilme güdüsüyle yaparlar. Aynı şekilde spor salonlarında ter atıp kas yapan erkekler bunu diğer erkekler için değil, kadınlar için yaparlar. Çünkü fit bir vücuda sahip olan erkek, götü göbeği salmış bir erkeğin vücuduna göre çiftleşmek (elektrik almak) için ilk tercih sebebidir.
Tüm bunları elbette toplumsal ahlak kuralları çerçevesinde değerlendirecek olursak, yanlış bir düşünce gibi görünse de, insanın özünde olan şeyin ”beğenilme duygusu” olduğu gerçeğini değiştiremeyiz.
Görselde bulunan kondansatörün dikkatimi çekmesi ile okumuş olduğum bir içerik olmasına rağmen birçok insanın arzularının sesi olmuşsunuz.
Yorumunuz için teşekkür ederim. Aslında çoğu bildiğimiz şeyler. Ama bazı konularda eleştiri beklediğimi itiraf edeyim.
“İnsan üç beş damla kan ve bin bir endîşedir.” diye cevap verir, Sadi Şirazi, ‘insan nedir?’ sorusuna. Hakikaten endişenin yeri çok fazla. Başkalarınca beğenilme arzusu bu endişelerimizin ana kaynaklarından biri günümüzde.
Güzel yazı olmuş. Emeğine sağlık. Bu arada siteni çok beğendim. Takibe aldım.
Teşekkür ederim Gökay.
Teşekkür ederim Gökay (Y)
”ben senin instagram fotoğraflarını beğendim/sen neden benimkileri beğenmedin”
Bu ifade başlı başına bir konu içeriği olabilir.
Beğeni karşılıklı bir alış veriş midir? Bir taraf iyi diğer taraf kötü yapmış olamaz mı? Günümüzde, insanların arasındaki anlayışın hala ne durumda olduğunu görüp “endişe” duyuyorum.
Selam ve sağlık ile …..
Evet. Beğenilme arzusunun karşılıklı bir alış veriş olduğunu düşünüyorum. Bir taraf iyi, diğer taraf kötü yapmış olsa bile, insanlar etrafında kendilerini onaylayıcı insanları barındırıyor. Yani kendi beğenilme arzusu içinde olduğunundan, karşısında da kendi gibi bir insan olmalı ki birbirlerini tamamlayabilsinler.
” Siz Picasso’nun yaptığı resmi beğendiniz diye, Picasso’ da sizin yaptığınız resmi beğenmeli.” diyorsunuz.
“Diğer taraf kötü yapmış olsa bile.”
Kötüyü beğenmek yanlış yönlendirme ve samimiyetsizlik olur…
…………………………………………………………………..
Köklü bir itirazım yok… Sadece düşünüyorum..
Sevgi ve selam ile kalın.:)
Hayır, sanırım anlatamadım.
Benim demek istediğim. Karşılıklı bir beğeni içerisinde olup, birbirinin arzularını tatmin eden insanlar, genellikle birbirini bir şekilde buluyor.
Sn.Çıplak Yazar; Yazınızın içindeki bir noktaya yorumlar yaparken bütünü için beğenilerimi söylemediğimi fark ettim. Bu nedenle dönüş yapıtım.
Yazınız insan halleri ve psikolojisi için güzel bir çalışma olmuş. İnsan olarak ne çok zaaflara sahibiz.
Kaleminize sağlık…
Çok teşekkür ederim. İnsanız yanılır, şaşarız. Bu yüzden kendi yazımın insan davranışları ve psikoloji üzerine bir çalışma olduğunu düşünmüyorum.
Ben naçizane belirli konularda düşüncelerimi yazıyorum o kadar.
Aslında beğenilmeyi arzulamak çok da “tu kaka” bir şey değil. Hiçbir insan tanımıyorum ki beğenilmeyi arzulamasın içten içe. Bu beğeni ihtiyacı, narsizme doğru yol aldığında problem ortaya çıkıyor. Her şeyinin beğenilmesini, el üstünde tutulmayı, her şeyde en iyisi sensin denilmesini gerçek olarak algılayacak insanlarla dolu etrafımız. Hangimiz “Durumumu beğenir misin?” ya da “Son fotoğrafımı beğenir misin? “cümlesi ile karşılaşmadık ki?
Evet beğenilme arzusu kötüdür diyemeyiz.
Öfke, baskın gelme, cinsellik güdüleri gibi bu da insanın özünde bulunan ve engellenemeyen bir arzu.
Herkes istemeden de olsa bu duyguya kapılıyor. Ne kadar kontrol altında tutabilirsek, bizim için o kadar iyi.
Çağrı Bey;
Kişisel beğenilme için sözüm yok.. Ticari amaçla yapılan işlerde de beğeni dikkate alınır. Fakat bunun dışında doğru olduğunu düşündüğünüz fikrinizi beğenilme kaygısıyla insanların beğeneceği şekilde değişime uğratırsanız durum yanlışa gider.
Aşk romanları beğeniliyor deyip içinizden geçtiği halde hiç savaş romanı yazmamış sanız, beğeni sizi kontrolüne almıştır.
Selam…
Bunu hep söylemek istemişimdir. İyi denemeydi Montaigne 🙂 Bloğunuzda gezinmek keyif veriyor.