Bugün garip bir düşünceye kapıldım. O düşünce de düşüncenin kendisiydi. Yani aslında düşünebilmenin büyük bir nimet mi, yoksa ceza mı olduğunu düşünüyordum. Bu soru yazımın kalbidir, bu nedenle sizde bu soruyu benimle birlikte odaklanın lütfen. Düşünce gerçekten de bir lütuf mu ceza mı? yoksa ben mi kafayı yiyorum bu soruyu kendi kendime sorarken. Öncelikle neden bir ceza olarak düşündüm onu izah edeyim. Halbuki şükür etmem gerekir değil mi?
Farkında mısınız bilmem ama Dünya’ya bizler hükmediyoruz yani biz insanlar. Aslında insanın da üstünde olan düşünceler. Düşünen, üretebilen ve ürettiğini geliştirebilen bizler. Ama aynı zamanda onu kirleten, her istediğimizi alabileceğimiz tükenmez bir kaynak, dev bir depolama alanı gibi gören de bizleriz. Her türlü kötü duygular içinde zarar veren hatta kendi ırkını yok edebilen tek canlı da bizleriz. Ne garip değil mi? Dünya’nın en akıllı, aynı zamanda kendi ırkını yok edebilecek kadar da en aptal canlılarıyız biz.
Eğer bir kedi olsaydık, sadece kedilerin olduğu bir sokağa gece yarısı çıkmaya korkmazdık. Çünkü şimdiye kadar başka bir kedi tarafından öldürülüp çöp konteynerine atılan bir kediye rastlamadım. Yine aynı şekilde gasp edilen dövülen ya da tecavüze uğrayan bir kediye de. Halbuki insan olarak başka insanlardan, daha doğrusu kötü düşünceleri olan insanlardan korkuyoruz. Çünkü bizim gibi düşünebilen ve aklından ne geçirdiğini bilemediğimiz insanlar var.
Çünkü düşüncelerin yanında duygular da var. Çoğu iyi, çoğu da kapıldığımız kötü duygular. Eminim ki bir çoğunuz düşünebilmenin bir ayrıcalık ve üstünlük olduğunu düşünüyorsunuz. İyi düşün iyi olsun ya da biz iyi şeyler yaptıktan sonra düşünmek neden kötü olsun ki diye geçiriyorsunuz içinizden. Peki diğer tüm insanların da sizin gibi düşündüğünü nereden biliyorsunuz? Şeytanın bekçileri gibi hayata sadece acı ve göz yaşı bırakan, tarihin adını kanlı harflerle yazdığı insanlar. Ya oturduğu yerden milyonlarca insanın hayatlarıyla adeta kumar oynayan insanlar. Hepsine baktığımızda ”kötü düşünce” der geçeriz değil mi?
Peki hiç düşünme yeteneğimiz olmasaydı nasıl olurdu?
O belgesellerde izlediğimiz kuşlar, sürüngenler ya da zebra sürülerinden pek de bir farkımız olmazdı değil mi? Düşünemezdik ama aynı zamanda düşünemediğimiz için sadece iç güdülerimizle doğanın bir parçası gibi yaşardık. Hayal edebiliyor musunuz? Çırılçıplak gezen insanların sadece çiftleştiğini, avlandığını ve sürü halinde yaşadığını. Tıpkı ilk insanlar gibi. Ama onlarda düşünebiliyordu, sadece medeni değillerdi o kadar. Biz söz de medeniyet dediğimiz ve bugünkü yarattığımız dünya içinde ne kadar mutluyuz ki? Kıskançlıklarımız olmazdı mesela ya da birine kin beslemezdik. Savaşlar ya da kıyımlar da olmazdı. Birilerini gasp etmez, tepelerine bombalar da yağdırmazdık.
Bugün gerçekten de düşünebilmenin bir lütuf değil de ceza olabileceğini düşündüm tüm bu duygular içinde.
Olayı bilim kurgulaştırmak istemiyorum ama sadece bir örnek vermek istedim. Çünkü 100 yıl geriye gittiğinizde bugün kocaman bir bilim kurgu içinde yaşadığımızı daha iyi anlarsınız. Bu yüzden de 100 yıl sonrasında ne olacağı bilinmez. Düşünebilen bir robot yaptığınızı hayal edin ya da başka birinin böyle bir robot yaptığını. Bu sizde endişe uyandırmaz mıydı? İnsan dışında düşünebilen başka bir varlık. Çünkü eğer düşünebilme yetisi var ise, özgür iradesi de olacaktır. Düşünüyorum öyleyse varım. düşünüyorum öyleyse yaparım gibi bir duygu durumu içine girerlerdi belki de o robotlar. Bu da apaçık bir tehdit unsuru olarak görülecektir bir çok insan için.
Demek istediğim asıl ve gerçek olan iyilik-kötülük düşünebiliyor olmamızda gizli.
Düşünüyoruz, aklımız var, seçimler yapıyoruz ve bu seçimlerimizle dünya ve ahiret hayatımızı bize verilen irade gücü ile belirliyoruz. Düşünmek insan olmanın gereği, yaradılış kodlarımızın en önemlisi. Ceza olan yanlış tercihleri ve niyetleri ile aklını kullanmamak. Aslında az düşünmekten ya da düşünmemekten geliyor olumsuzluklar. Akıl ve irade gücünü yaradılışına uygun kullansa insanoğlu verdiğiniz örnekleri yaşar mıydı? Yine yaşardı ama bugünkü kadar çok olmazdı. Düşünmek, sorgulamak, tefekkür etmek maddi ve manevi güzellikler hep bunların sonucunda çıkıyor. Düşünmemekten korkmalı.
Gerçekten bazen kendimi ne kadar anlatabildim diye düşünüyorum. İyileri ya da kötüleri boş verin. Sadece düşünceye ve düşünebilmeye odaklanın.
Hatta şöyle bir örnek vereyim.
İyi ve kötü düşüncelerin tamamını bir denize dökün. Sonrasında hepsi yok olup gitsin. Ortada ne iyi ne de kötü kalsın.
Düşünce kalmasın.
Düşünce insanın ayırt edici özelliği. İyi veya kötü düşünmek insanın tercihidir. Bu tercihe göre lütuf ve ceza görür. Düşünememe durumunda lütuf ve ceza anlamsızdır.
Lafı dolandırmayacağım düşünmek cezadır kardeşim. Hele ki çok düşünüyorsan, cezalardan ceza beğenme zamanı gelmiştir. Nasıl ki çöpçü balıkları dibe çöken pislikle beslenir, düşüncelerimizin de dibine inmek o pisliğe bulaşmak gibidir. Bknz. Ben. Çok düşünüp mutluluğa ulaşanı görmedim ben. O dipte öfke, kin, hazımsızlık, haksızlık, üzüntü, acı bulunur. İnsanın dibine bunlar çöker.. Ne demişler düşün düşün boktur işin.
ne kadar çok düşünürsen o kadar mutsuz olursun. tabi ki düşünebilmek bir ceza 🙁
Bu görüşü ben de savunuyorum. Ne kadar çok düşünürsen o kadar çok anlar, ne kadar çok anlarsan da o kadar çok acı çeker insan.
Her gün hepimizin sorguladığı konuya değinmişsin.Kimi insanın; "ey Allah'ın hikmetine bak" diye savuşturduğu anlık ve sıradanlaşmış rutine yaydığı, kiminse sonuna dek sorgulayıp içinden çıkamadığı cevapsız kalan sorular.Kedi örneği benim de aklıma karıncaları getirdi.Ekmek kırıntısını hep birlikte yuvaya taşıyan canlılar.Belki de düşünebilme ve irade yetisi onlara verilmeliydi 😉
İlk insanlara bakacak olursak Hz.Adem ve Havva ilkel diye düşünmemek gerekiyor ve bilindiği gibi oğlu Kabil Habil'i öldürdü. İnsan diğer canlılardan üstün yaratıldı. Çünkü düşünebiliyordu iradesi vardı. Sorun şu ki insan hangisine meyledecekti. Kötüye belkide, belkide iyiliğe ya Habil olacaktın ya Kabil. İkisinde senin içinde senin zihninde işte insanlığımızda burda ortaya çıkıyor hangisini yücelttiğimizde. Güzel bir noktaya değinmişsiniz.
Beni asıl rahatsız edende zaten bu sevgili Büşra. Madem insan üstün olarak yaratıldı. Kendimizden aşağıda gördüğümüz o hayvanlar bile kendi ırkları ile kardeşçe yaşayabiliyorken bu üstün varlık yani insan bunu neden başaramıyor?
Çünkü hırs var, çünkü kıskançlık, öfke var.
Çünkü düşünebiliyor.
Efendimiz'in bir sözü "İnsan meleklerde ki idrakten ve hayvanlar daki tensellikten yaratılmıştır. İnsan isterse meleklerden üstün olabilir isterse hayvandan aşağıda olabilir. Yani bizi aslında üstün yapan düşünme yeteneğinizi nasıl kullandığımız. Neden hayvanlardan aşağı oluyoruz çünkü ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Dünya hayatının geçici olduğunu düşünmüyoruz, ölümü gerilerde bırakıyoruz sadece son nefeste düşünüyoruz. Yani çok geç kalıyoruz.
Düşünerek doğruyu da bulabilirsin, yanlışı da… İnsanın seçim hakkı var ki bu da en büyük sınavı aslında. Düşünceyi "doğru" için kanalize edebilmek gerek. Yoksa bizim beynimizdeki kötü olan yanların çoğu ilkel yani hayvani yanlar. Suçu sadece düşünebilmekte bulmak kısır bir yaklaşım olur.
Kedilerle ilgili soruya benzer bir soruyu bugün ben kendime sormuştum. Yol kenarında tatlı mı tatlı bir kedi görünce aklım başımdan gitti. Kedi sevgisi aşırı derecede… Düşünebilmek ve bilince sahip olmak neyi değerlendirdiğimize göre ve hayal ettiklerimize göre ceza ya da "lütuf" olarak değişir. Galiba şu anki toplumsal, dini, felsefi, siyasi vs. düşüncemizle bir ceza…
ne kadar çok düşünürsen o kadar baş ağrıttıpı için bence ceza