• Ben Kimim?
tweet
paylaş
News

Kişisel Blog ve Öyküler

Uykudan uyandığım bazı sabahlar, dünyayı değiştirebileceğimi düşünürdüm. Sonrasında çorabımın diğer tekini ararken bulurdum kendimi.
Nereden, nasıl geldin bilmiyorum ama burada bir şey yok ki.. :(
Tüm Sonuçları Gör
  • Günlük
    • Aforizmalar
    • Gece yarısı sayıklamalarıMrn
    • Bloggess
  • Deneme
  • Eleştiri
  • Mizah
  • Hikaye
  • Yazar Atölyesi
  • Sinemaskop
    • Ödüllü Kısa Filmler
    • Netflix Yabancı Dizi Önerileri
  • Yaşam ve İnsan
  • Araştırma
Çıplak Yazar - Kişisel Blog ve Öyküler

Hasta olan Toplum mu, yoksa Siz misiniz?

7 Mayıs 2016
Deneme, Genel
4 dk.
1

İnsanın uyanması, uyumasının ardından gelen bir süreçtir. Kendini bulması da, kendini kaybetmesinden sonra gelen bir süreç. Bir şeyi anlamanın ve kavramanın yolu o şeyin içinde kaybolmaktan geçer. Ama kaybolduktan sonra yola devam etmezsen kendini bulamazsın.

O halde bulmak için kaybetmeli insan!

Bu tıpkı bilmediğimiz bir sokağın nereye çıktığını görmek için attığımız adımlara benzer.

Ben kimin sorusu? Belki de tüm düşünürlerin gece yarıları uykularını kaçırmıştır. Bu elbette kendini kaybediş süreci olduğundan kişi aynı zamanda arayış eylemi içindedir. İnsanlar size kim olduğunuzu söyleyemez, sizi size anlatamazlar. Çünkü tüm çıplaklığınızla sizi en iyi yine siz bilebilirsiniz.

Kendini bulmanın yolu :

Kendini bulmanın yolu kendini kaybetmekten geçiyorsa, bu kayboluşun içinde geçirdiğimiz her saniye bizi kendimize bir adım daha yaklaştırır değil mi?

Her adımda biraz daha fazla kabullenmeye başlarız kendimizi, yoksul ya da sefil biri olduğumuzu, yalancı ya da hırsız olduğumuzu, aşık olduğumuzu, TV karşısında oturup kıç büyütmekten başka bir işe yaramadığımızı, çıkarcı olduğumuzu.. kısacası ne isek o olduğumuzu.

İyi ya da kötü yanlarımızla birlikte kendimizi bütünüyle kabul ederiz. Ben buyum, düşüncelerim budur, hayatımı böyle kazanırım, deme cesaretini buluruz kendimizde.

Fakat ne olursa olsun kabullenmemiz gereken önemli hususlardan biri de, kim ve ne olduğumuzun farkında olmadan toplumun parçası olduğumuzdur. Biz istesek de istemesek de.

Ait olmak ama ait hissetmemek :

Ancak toplumun parçası olmamız yine de kendimizi o topluma ait hissetmemizi gerektirmez.

Bu yüzden kendimizi topluma ait hissetmemekle birlikte toplumsal çemberin dışına çıkamamak, çemberin içinde olmakla birlikte yine de yalnız olmak; işte beyni uyanışa zorlayan çelişkilerden biridir bu. Kimsenin sormaya cesaret edemediği soruları sorarken ya da yazmaktan çekindiği konuları yazarken buluruz kendimizi.

Öyle ki; İsa’nın çarmıha gerilmesi gibi acı içinde, kıvranışlar ve serzenişler ile cevapları bulmakla boğuşuruz. Geçmişten gelen düşünceler kulak çınlaması gibi rahatsız eder içimizi.

Toplum dediğimiz şey aslında nedir?

Kötülüğün en uç noktasında dururken, iyiliğin ne olduğunu anlamaya başlarız. Kayboluş sürecini tamamlayıp kim ve ne olduğumuzun farkına varırız. Gözümüzü açtığımızda farklı bir gezegende dolaşan birer uzaylı haline gelmişizdir çoktan. Çünkü toplum artık sizi içine almamaya başlar. Çünkü ilk olarak sizin onu yarattığınızın farkına varmakla beraber sonrasında onunda sizi yaratığının farkına varmışsınızdır. Yaratılan şey ise hiç bir zaman onu yaratandan üstün olamaz. Toplumu biz yarattık, bizi de toplum.

Yaptığımız her eylemin ardında toplumun göremediğimiz birer baskısı gizlidir. Bu yüzden her davranışımız kendimiz olmaktan çok başkalarının olmamızı istediği gibi biri olma çabasından başka bir şey değildir.

Hasta olan toplumun kendisidir!

Ben hasta değilim. Toplum hasta. Sizler hastasınız; ”kendini olduğun gibi kabul et” diye nasihat ettiğiniz insanları, öncelikle siz oldukları gibi kabul etmeyi beceremediğiniz için. Yarattığınız oyunlar, metalar ve yapmacıklar dünyası herkesi hasta ediyor, kendiniz gibi..

İnsanlar bencilliklerini paylaşımcılık, çıkarcılıklarını özveri, ikiyüzlülüklerini içtenlik, yapaylıklarını doğallık imitasyonu iğrenç maskelerini yüzlerine takarak gizleme sanatını da ellerine su dökemeyeceğim bir ustalıkla icra etmeyi öğreniyor ve öğretiyorlar. Bu süper şahane zeki insanlarımız bu şekilde birbirlerini kandırıyorlar ya da kandırdıklarını zannediyorlar. İşin en kötüsü bu kandırmacaya en başta kendileri inanıyorlar. Kendileri gibi olmayan insanları da bu illüzyonun içinde kendileri gibi yaşamaya zorluyorlar.

Bu sebeple üstü kapalı olan bu zorlanmaya direnen ve uyum sağlamayan insanlara ise veba mikrobu gözüyle bakmaya başlıyorlar, onlardan kaçıyorlar, onları kapalı kapılar ardında tedavi edilmesi gereken ”hasta” insanlar olarak görüyorlar. Çünkü kapitalist ve popülist dünyanın hazmedemeyip kustuğu bu mutsuz insanların yüzünde, kendilerinde olduğu gibi 32 dişi birden gösteren profesyonel yapaylıktaki sırıtışı göremiyorlar ve bu onları müthiş derecede rahatsız ediyor. Çünkü onları gördükçe kendi sahte mutlulukları ağır bir darbe alıyor, bilinç altlarına gömüp unuttukları kötü anıları karanlıktan çıkıp gelen bir yarasa gibi hatırlayıp korkuyorlar. Dünyanın kötü yönleri, unuttukları görmezden geldikleri ne varsa bir tokat gibi yüzlerine şırraaak diye iniyor.

Korkarlar tabii, kendilerini rahatsız eden gerçeklere gözlerini, kulaklarını, akıllarını ve kalplerini kapatırlar. Gerçeğin okyanusu gözlerinin önünde ufukların ötesine uzanırken, onlar kıyıdaki su birikintisine bile ayaklarını sokmaya korkarlar.

Bu yazı geçmişten gelmiş ve S.G. e adanmıştır.

Ayrıca bu yazıları da okumak isteyebilirsiniz :

  • Toplumun kişilik oluşumu üzerindeki etkisi
  • Kadın ve erkeğin aldatması durumunda toplumun bakış açısı
  • Kabulleniş ve başkaldırış
Paylaş1Tweet1PinGönderPaylaş

Bu yazıyı Sevdin mi?

O hâlde yeni yazılar için abone ol ve takipte kalmaya devam et.

Sadece yeni yazı olduğunda 1 adet eposta alırsınız.

Çıplak Yazar

Çıplak Yazar

Amatör hikaye yazarı ve sıradan bir dünya vatandaşı. Evrime, dostluğa, sevgiye, paylaşmaya ve hayattaki iyi şeylere inanır. Ölümü sık düşünür ve bu yüzden hatırlanmaya değer güzel anılar biriktirmek için yaşar.

Kim neler demiş? 1

  1. Mustafa Sönmez says:
    5 sene önce

    Kısacası insan "kendi" olmaktan vazgecmemeli… Toplumsal yanlışlar bazen gelenekleşiyor ve mutlak doğru oluyor. Bu doğru bilinen yanlışları düzeltmek ise toplumdan dışlanmanın nedeni oluyor. Ama boş ver zaten güzel ifa ettin konuyu.

    Cevapla

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Kim Derdi Ki Yıllardır İzlediğimiz O Bilim Kurgu Filmlerinin Bir Gün İçinde Olacağız Diye!

18 Mart 2021
435

Anton Çehov Hikâye Yazım Tekniği Üzerine Bir İnceleme

6 Şubat 2021
507

Bir Saadet Zinciri Anısı: İlk ve Son Tanışmam Nasıl Oldu?

29 Ocak 2021
419

Sülün Osman’a Şapka Çıkarttıracak Dolandırıcılık Hikayesi

23 Ocak 2021
444
Nereden, nasıl geldin bilmiyorum ama burada bir şey yok ki.. :(
Tüm Sonuçları Gör

Reklamınız burada gözüksün!

Markanız bu alanda gözüksün istiyorsanız, detaylı incele butonunu tıklayarak daha fazla bilgi alabilirsiniz.

Detaylı İncele

Sayfalar

  • Arşiv
  • Misafir Yazarlık
  • Destek Ol
  • Ben Kimim?
  • Reklam Hizmetleri
  • Mesaj

Sponsor Yazılar

Video Oyun Hayranlarının İzleyebileceği 10 Harika Film

Ücretsiz Hızlı ve Limitsiz VPN İndir – 2021

Zorlayıcı Bilmeceler ve Cevapları

En Ucuz Uçak Bileti Nasıl Bulunur?

Sponsor Bağlantılar

Soğuk Hava Deposu Fiyatları Uluslararası NakliyatKocaeli Evden Eve Nakliyat Reklam

© 2016 - 2020 Çıplak Yazar - Kişisel Blog & Kısa Hikayeler İçerikleri paylaşırken lütfen kaynak gösteriniz!

Nereden, nasıl geldin bilmiyorum ama burada bir şey yok ki.. :(
Tüm Sonuçları Gör
  • Gündelik
    • Aforizmalar
  • Deneme
  • Eleştiri
  • Mizah
  • Hikâyeler
    • Hikâye Arşivi
    • Sesli Kitap Arşivi
    • Sadece 100 kelime!
  • Yazar Atölyesi
  • sinemaskop
    • Sinema Yazılarım
    • Kısa Filmler
    • Yabancı Diziler
  • Yaşam ve İnsan
  • Araştırma
  • Mesaj Gönder