Düşünsenize 25 yaşındasınız ve gece geç saatlerde arkadaşlarınızla bir mekanda takılıyorsunuz. O anda telefonunuz çalıyor ve telefondaki ses size ”ne zaman geleceksin, çok geç kalma” diyor. Arayan kişi muhtemelen anneniz ya da babanız. Bunu duyan bir kaç arkadaşınız ise, şaka ile karışık ”sütünü içte yat ana kuzusu” gibi söylemlerde bulunuyor.
Yahuu işte bizim valde… deyip geçiştiriyorsunuz.
Sonra arkadaşlarınızdan biri çıkışıyor…
Ya hiç sorma bizimki de öyle, hayır yani kocaman insanlarız çocuk değiliz ki…
Çocuk haklı! Ne diyebiliriz ki?
Sonra bu muhabbet farklı bir boyuta taşınıyor.
O da şu : Ebeveynlerin çocukları üzerinde kurduğu otorite ve bu otoriteye bağlı oluşan baskı.
Çaylar, kahveler söyleniyor, nargiledeki ateş tazeleniyor ve muhabbet koyulaşıyor.
O esnada arkadaşlardan biri yine kendini tutamayıp içini dökmeye başlıyor :
Hepimiz daha çocukluktan itibaren öz güveni eksik bireyler olarak yetiştiriliyoruz. Ayakkabımızı nasıl bağlayacağımızı bilmiyoruz, okula giderken anne babamızın elini tutuyoruz, sürekli bir denetim ve kontrol altındayız. Yetişkin birer birey olduğumuz halde hala ”nerede kaldın, eve geç kalma, hava karardı” gibi şeyler duyuyoruz. Ama büyüdük artık!
Çocuk yine haklı! Ne diyebiliriz ki?
Zaten masadaki herkes aynı kafada olduğundan, yine aynı kafalar haklısın der gibisinden öne arkaya sallanmaya başlıyor.
Peki hep bu çocuk mu haklı?
Olayı tek taraflı düşünmedik mi sizce?
Ebeveyn tarafından uygulanan baskı da, içinde yaşamış olduğumuz toplum düzeninin hiç mi payı yoktur acaba?
Şimdi kaydı başa.. hayır aslında sona sarıyoruz ve 30 yıl ileri gidiyoruz.
Artık 55 yaşında bir insansınız.
Evlenmiş bir kaç çocuk sahibi olmuşsunuz. En büyük çocuğunuz, yirmili yaşlarda aklı başında akıllı bir çocuk.
Sizin hayat konusunda belirli bir tecrübeniz ve birikiminiz var. İçinde yaşamış olduğunuz toplumu iyi tanıyorsunuz.
Hatta o kadar iyi tanıyorsunuz ki; yan baktın diye adam öldürenler olduğunu biliyorsunuz.
Daha çocuk yaşta tecavüz edilen ve sonrasında öldürülen çocuklar olduğunu biliyorsunuz.
Hayvanlara olmadık eziyetleri eden ve öldürmekten zevk alan sadist ruhlu psikopatların olduğunu biliyorsunuz.
Yardım etmek amacıyla kandırıp dolandıran üçkağıtçıların, sokaklarda kol gezdiğini biliyorsunuz.
Ve korkuyorsunuz…
Bu yüzden üzerine titrediğiniz evladınızın zarar görmemesi için onu uyarıyorsunuz. Hatta kendisinin bunu bir baskı olarak gördüğünü bile bile elinize o telefonu alıp ”ne zaman geleceksin, geç kalma” diyorsunuz.
Çocuğunuz telefonu kapatıyor ve kendi kendine şöyle diyor :
Yeter büyüdük artık!
Merhabalar.
İsterseniz 90 yaşında olun, eğer bir büyüğünüz , ya da eşiniz, ya da çocuklarınız size “Eve Geç kalma!” diyorsa çok doğru söylüyor. Haklı sebepleri de olsa, burada zamanında evine gidemeyen ve geç kalan haksızdır. Bu söze asla gücenmemesi ve söyleneni yerine getirmesi gerekir.
Selam ve dualarımla.
Her iki jenerasyona da haklılık payı vererek güzel bir yayın hazırlamışsın. Ben kızıma; yaşı kırkın üstünde olduğu için ve sadece aksiliklerde korktuğum için, üstelik İstanbul’da yaşamak zorunda olduğumuz için daha önceleri sadece araba kullanma ve arkadaşlarından geç gelme konusunda uyarma ihtiyacı duyduğumda tepki aldım. Belki haklıydı. Nasihatten kendim de nefret ederim, ondandır etmem. Şimdi onlar çıkar çıkmaz dua okumaya başlıyorum. Allah herkesi bu tip acımasız insanlarda korusun. Eline sağlık oğlum 🙂
Tıpkı kızınız gibi benim de kendi anneme sitem ettiğim zamanlar olmuştur. Ama sonra düşününce yeterince empati kurmadığımı anladım. Bu yüzden aslında annemin yaptığı şeyin baskı değil de, koruma iç güdüsüne bağlı bir davranış olduğuna kanaat getirdim. Bizler daha ham meyveyiz. İnsan ne kadar okursa okusun ya da çok yer gezerse gezsin, bazı şeyleri kavrayabilmek için kesinlikle belirli bir yaşın getirdiği olgunluğa erişmesi gerek diye düşünüyorum.
Yazının başındayken “iyi hoş baskı var da, birde anne baba gözünden baksaydın çıplak yazar kardeş” diye düşünürken; dereyi görmeden paçayı sıvamanın vermiş olduğu hissiyat ile karşı karşıya kaldım 🙂 Ben de ilk başlarda “ulan kaç yaşına geldik, her şeyi ana babaya mı bildireceğim” diye düşünürken, toplumu tanımaya başladıkça onlara hak vermeye başladım. Ruh sağlığı bozuk insanların oluşturduğu bu toplumda en iyi seçim eve geç kalmamak olur sanırım.