1993 senesinde ilk çocuğumuz olmuştu.
İnsan anne olunca gerçekten de tuhaf oluyormuş, hiç öyle filmler de gördüğünüz gibi değil, çünkü daha derinlerde bir duygu bu. Yani illa ki bir çocuk sahibi olmalısınız anlatabilmek için. Eşim ile 1990 ın kasım ayında evlendik, ama birbirimizi öylesine delice seviyorduk ki, öncesinde 6 yıllık bir birlikteliğimiz vardı. Sadece kağıt üzerinde resmi belgeler yoktu, oysa biz çoktan birbirimizin adamı ve kadınıydık.Önceleri çok zor gelirdi onu görmeden bir gün geçirmek.
Ne zaman gece olsa,
Ne yatağa yatmak, ne de gözümü kapatmak gelirdi içimden.
Saçlarımı okşamak için başucumda bekliyormuş gibi hissederdim.
Bir el değecek diye beklerdim yanaklarıma.
Değmezdi..
Belki inanması güç gelebilir ama, yan yana uyurken bile, rüyalarımızda yeniden sarılırdık biz. Sabah uyandığımızda birbirimize ”rüyamda seni gördüm, ben de seni” derken bulurduk birbirimizi.
Böyle bir aşk var mıymış demeyin şu anda işte öğrendiniz var olduğunu.
İnanılmaz yoğun bir iş temposu olduğundan ne kızımıza ne de bana fazla vakit ayıramazdı eşim. Özel günlerimizi ise hep unuturdu. Bazen düşünürdüm, hem böyle delicesine seven bir adam, hem de sürekli özel günleri hatırlamayan bir adam nasıl olur da sürekli özel günümüzü unutur.? Sevgisinden ya da güveninden asla şüphe etmedim hiç bir zaman. Ama bu denli unutkan olmasına tahammül edemiyordum çoğu zaman. Bazen beni sinir ettiğini düşünürdüm.
Aynı gün içinde aynı şeyi defalarca söyletir sinir ederdi beni. Yine de sevdiğim adamdı ne diyebilirdim ki.
Bir gün eve hiç gelmedi, aslında nadir yapardı bunu.
Arkadaşlarıyla takıldığı ya da özel bir daveti olduğunda gelmediği olurdu. Yine de aşina olduğum bir durum değildi. Beni asıl rahatsız eden hiç bir şekilde haber vermemiş olmasıydı. Sanki huyu değişiyor gibiydi, aklıma kötü şeyler getirmek istemesem de başka bir kadın mı var acaba diye bir kurt düşmüştü içime. Düşünsenize 17 yıllık evliliğiniz var, eşinizin huyu değişiyor sonrasında, bunu nasıl karşılardınız siz olsaydınız?
Aldatılıyor muyum? düşüncesi günlerce haftalarca içimi kemirip durdu. Çünkü elimde hiç bir kanıt da yoktu. İyice paranoya olmuştum. Sevdiğim adam sanki avuçlarımın arasında kayıp gidiyor gibiydi.
Bir gün yine oldukça geç gelmişti eve, kızım da benimle birlikte ”babamı beklicem babamı beklicem” diye tutturunca ikimiz birlikte bekledik. Bazı bekleyişler insanı gerçekten de yaşlandırıyormuş bunu anladım o gün. Kızımın bir yandan anne babam ne zaman gelicek demeleri bir yandan gözlerime takılıp duran saatin akrebi ile yelkovanı, gecenin karanlığı her şey üstüme üstüme geliyordu sanki.
Bu böyle olmaz, bugün ne varsa açık açık konuşucam diye düşündüm.
Anahtar sesini duyunca kapının önünde olduğunu anladım ve kızımı odasına götürdüm hemen. Kavga etmek istemiyordum, belki de bir sıkıntısı vardır diye düşünerek kısık bir sesle.
Bişey mi oldu neden geç geldin? diyerek sordum.
O da hiç bir cevap vermedi. Yüzüme bile bakmadı.
Ellerim titredi kendimi bir anda gözlerim dolmuş bir şekilde buldum. Ama öylesine dolmuştum ki, sinir krizi geçirmeme ramak kalmıştı. Tekrar sordum ama başka bir soru sordum bu kez.
Başka bi kadın var değil mi allahın belası diyerek bağırdım.
Kızım fırladı geldi ağlayarak anneee nold niye ağlıyorsun.?
Babam gelmişşş. Baba baba diye bacaklarına sarıldı babasının.
Eşim bir anda ”Sen kimsin” diye sordu kendi kızına.
Benim her şeyim de bu sözle bitti. Çünkü bana kızsa da küsse de hatta başka bir kadınla birlikte bile olsa. Kendi kızına aslaaa ama aslaaa bu şekilde davranmazdı. Karşımdaki adam kim diye delirmeye başladım..
Boğuldum..
Nefes alamadım..
Öldüm..
Eşim benim uykum var dedi ve yatak odasına gitti hiç bir şey demeden. Ben oturma odasındaki kanepeye uzandım. Gözlerimden akan yaşlar yastığımı öylesine ıslattı ki, sabaha kadar uyumadım. Sabah olunca eşimin iş yerini arayarak izin aldım ve aile doktorumuz olan Nedim amcayı aradım. Nedim amca umarım korktuğum şey değildir ama yine de muayene etmeden bir şey söylemek istemiyorum dedi.
Küçük kızımı anneme bıraktım ve eşimle birlikte Nedim amcanın muayenehanesine gittik. Tabi bu arada küçük kızıma da babasının bir şeyi yok, dün gece sana şaka yaptı, bugün hediye alıp geleceğiz senin için diye yalanlar söylüyorum.
Nedim amca muayene etti, yine de emin olmadığından beyin filmleri falan istedi. Bir sürü tahlil film derken bir kaç gün daha bekledik sonuçlar için.
Sonuçlar temiz çıksın diye dualar ettim.
Sonuçlara almaya gittiğimiz gün ise bedenim zangır zangır titriyordu. Ayaklarım gitmiyordu kötü bişey olacak diye.
Kapıyı vurup odaya girdik. Nedim amcanın yüzünü beğenmedim odaya girdiğimizde. Neyse ki çok şükür bir şeyi yokmuş eşimin. Sadece strese bağlı, dinlensin falan dedi.
Mutlu bir şekilde eve döndük hediyemizi de aldık tabi küçük kızımıza. Kocaman bir ayıcık aldı babası. Akşam için hevesle mutfağa girdim, en güzel yemeklerimi yaptım. Bir de pasta yaptım bugün özel olsun diye. Nedim amca mesaj atmış saatler önce fark etmemişim. Mesaj aynen şöyleydi.
”Kızım seninle özel olarak görüşebilir miyiz?”
Mesajı okudum ve bütün neşem, mutluluğum toz bulutu gibi dağıldı. Bişey var bize söylemedi kesin bişey var bişey oldu diye sabahı zor ettim. Sabahta eşim işe gider gitmez evden çıkarak doğru Nedim amcaya uğradım.
Nedim amcaya kızımla birlikte gittik o gün. Kapıyı çaldım girdim. Sabırsız bir şekilde sordum.
Nedim amca nolduuu?
Nedim amcadan ses yok..
Sonra baktım kızımla ilgileniyor ne kadar tatlısın sen okula gidiyor musun falan gibi sözler.
Bi daha sordum..
Nedim amca nolduu allah aşkına?
Nedim amca başını öne eğdi, derin bir nefes aldı. Dudaklarından çıkan o kelimeleri hatta dudaklarındaki o hareketi bile unutmuyorum.
Kızım tahliller ve filmler ne yazık ki eşinin alzheimer hastalığı olduğunu gösteriyor üstelik hastalığı ilerlemiş durumda.
Başımın döndüğünü ve gözlerimin karardığını hatırlıyorum sonrasında kendimden geçmiş ve bayılmışım.
— belki devam edecek— –
Üzücü bir hikaye ama anlatimin akiciydi. Devamini bekliyorum.
Teşekkür ederim Derya devamını yazıp yazmamakta kararsızım. Zaman göstericek yani.
Yine güzel bir hikaye. Güzel anıların ve o anılarda bizimle aynı karede olan o değerli insanların böyle bir hastalığın pençesinde hiç var olmamışcasına yok olması çok acı olmalı.
Birilerinin gerçeği olan hikayeler. Ben onları sadece süsleyip sunuyorum.
Keyifle okudum.Teşekkürler…
Demek bazen hüzünlü bir hikaye de keyif verebiliyormuş.
Bugün öğle tatilinde öyküleriniz arasında dolandım. Yaklaşım değişik. Hayal, hayal ötesi, gerçek… Hepsi bir arada gibi geldi. Alzaymır olan adamın, prenses Ebley'in, ölen kızın ardından olanların devamını merak etmedim değil. Şu başlıkta yer alan dünyayı değiştirmek ve çorabın teki de aksi etki yaptı. Güldürdü.
Ne büyük vakit kaybı yerinizde olsam daha faydalı şeyler okurdum.
alzheimer ….. a kadar hayatın şu sıralar çoğunlukla yaşanan hikayelerinden biri olacaktı …. Alzheimer noktayı koydu …
Haddim olmayarak belirtmek isterim ki ilk algılayamadım , sonraki zamana geçişi pat diye olmuş gibi geldi …
"Önceleri çok zor gelirdi onu görmeden bir gün geçirmek.
Ne zaman gece olsa,
Ne yatağa yatmak, ne de gözümü kapatmak gelirdi içimden.
Saçlarımı okşamak için başucumda bekliyormuş gibi hissederdim.
Bir el değecek diye beklerdim yanaklarıma.
Değmezdi.. "
Neyse dedim ya haddim değil … Kafam bu saatte teklemiş de olabilir tabi 😉
Belki devamı okuruz 😉
Yazının tamamını yazmadan önce yazdım o satırları. Sonra da hikayeyi yazdım. Geçiş mi uçuş mu ben de pek anlamadım zaten yazarken.
:(( Sevgiye imrendim.. Her şeye rağmen böyle sevilen bir eş olmak bunu tadabilmek güzelmiş.. Bundan sonrası nasıl olur acaba zor olacak o kesin..
Bilemiyorum nasıl olacağını hüzünlü mü olur yoksa daha iyi mi onu da bilmiyorum.
Belki miiiii? Mutlaka devam etmeli… 🙂
Belki yarın belki bir sene sonra yazarım devamını. Çünkü ben değil hikayenin kendini yazması lazım en başta.
Ben de devamını merak edenlerdenim…
Teşekkür ederim mutlaka devam edeceğim.
Sağlam olmuş ama devamını yazma..
Valla yağmur bilmiyorum, hikaye kendini yazarsa yazar ben aracı oluyorum sadece. O yüzden ne yazacağım belli ne de yazmayacağım.
Çok üzücü bir öykü. Ve belki de dünyanın bir yerindeki bir ailenin gerçeği… 🙁
Kim bilir.