Bu yazımda karşılaştığım bir olay sonucu empati kurmak üzerine düşüncelerimi paylaşacağım. Biraz iğneleyici biraz da kendinize pay çıkaracağınız türden bir yazı olacağı için buna hazırlıklı olmanızda ve daha önce belki de aklınıza gelmeyecek türden bir empati kurmaktan söz edeceğim için, empati kurmak neden önemlidir sorusuna da kısmen yanıt bulacağınızı umuyorum.
Bazen bir söz ya da tek bir resim bizi öylesine etkiler ki, tüm hayatımız boyunca ona sımsıkı sarılırız. Her seferinde hatırlar, içimizden tekrar ederiz onları. Çok sevdiğim ve henüz hiç bir kitabını bile okumadığım Elif Şafak‘ın röportaj videolarını izlemeyi ve köşe yazılarını okumayı çok seviyorum. Geçenlerde okuduğum bir köşe yazısında ”iyi bir yazar iyi bir gözlemci olduğu gibi, aynı zamanda güçlü bir empati yeteneğine sahip olmalı” yazıyordu. Sık sık empati kurduğundan romanlarındaki bir çok karakterinin bu şekilde hayat bulduğundan söz ediyordu. Ben de ne kadar empati kurabildiğimi sordum kendi kendime. Çevremdeki olaylara ve insanlara daha yakından bakmam gerektiğini anladım.
***
Bir yazıyı yazmadan önce bazen araştırma yaparız, bazen de başımızdan geçen olayları anlatırız. Fakat sanırım çoğumuz empati kurmayı bilmiyoruz. Kimin aç, kimin tok, kimin tepesinde bombalar patladığından habersiz, şarkılarımızı, şiirlerimizi, izlediğimiz filmleri paylaşmaya devam ediyoruz. Biliyor musunuz ben yazılarımın çoğunu otobüste yazıyorum. İşten eve doğru uzanan kısacık yolculuğumda aklımın ucundan geçivermişti bu yazı. Çünkü öylesine yoğun bir iş hayatım var ki, bu yüzden kendime ayırabildiğim vakit ancak gece yarıları ya da kısacık otobüs yolculukları oluyor.
***
Yine 19:30 sularında işten çıktım ve durağa gittim ve yine aynı otobüse bindim. Fakat bu kez bir şeylerin dünkünden farklı olduğumu biliyordum. Otobüs bir pet shop önünden geçiyordu. Bir an camın ardındaki kafeslerde duran kuşlara takılmıştı gözüm. Eğer bir kuş olsaydım acaba neler hissederdim? Biri beni yakalıyor. Hiç bilmediğim bir yere götürüp bir kafes içine koyuyor. Her sabah yem ve suyuma bakıyor ve hayatım başka biri tarafından her gün satın almayı bekleyerek geçiyor. Belki de hiç bir zaman özgürce kanat çırpıp uçamayacağım gökyüzünde. Yavrularım oluyor sonra o kafes içinde. Sonra onları alıp başka kafeslere diğer yavruların yanına koyuyorlar. Belki daha sonra birileri gelip onları satın alıp götürüyor. Korkunçtu. Hayatımda belki de ilk kez, kendimi pet shopta satılan bir hayvan gibi hissederek ne kadar çaresiz ve umutsuz bir hayat sürdüklerini anladım. Bu yüzden pet shopları artık sevmiyorum. Açıkçası evcil hayvan beslemenin bile bir noktada yanlış olduğunu düşünüyorum. Şu an ön yargılarınız olabilir ama lütfen evcil hayvan beslemen önce tekrar düşünün başlıklı yazımı okuyun ve sizinle tekrar bu konu üzerine tartışalım.
Bir kaç ay evvel facebook üzerinden ”bu sevimli kedicik için ev arıyoruz” şeklinde bir paylaşıma denk gelmiştim. Bir de fotoğrafını koymuşlardı. Sayfa sahibi belli ki iyi niyetinden bu tür şeyler paylaşıyor diye düşünmüştüm. Fakat daha sonra farklı şeyler de düşünmeye başladım. Bir kedi yavrusu yaşamak için neden bir insana ihtiyaç duyuyor? Kendi başının çaresine bakamayacak olmasından mı? Hiç sanmıyorum.
***
Bir kedi ya da kuş fark etmez karda olsa kış da olsa kendi başının çaresine elbette bakabilir. Asıl sorun biz insanlardık. Sizlere de sormak istiyorum. Bir mahalle düşünün herkesin kapısına bir kap su koyduğu hayvanları sevip okşayıp sahip çıktığı insanların yaşadığı bir mahalle olsun bu. Sizce o mahallede tek başına kalmış bir kedinin bir eve ya da sahibe ihtiyacı olur muydu? Elbette olmazdı. Bizler onlara sahiplenerek aslında aç karınlarını doyurmuyoruz. Onları diğer insanlardan yani bizden koruyoruz. Halbuki onların bize değil bizim onlara ihtiyacımız var. Bunu insanlık tarihinin ilk egoist düşüncesi başlıklı yazımda da detaylı olarak anlatmıştım.
***
Geçenlerde kardeşime şöyle bir soru sormuştum:
Eğer dünyadaki tüm hayvanlar yok olsaydı ne olurdu? Artık et yok. Süt, yumurta, bal gibi yüzlerce ürün de yok. Doğa bile kendini yenileyemiyor. Eko sistem çökmüş durumda. Nasıl bir Dünya olabileceğini hayal edebiliyor musunuz? Çünkü ben edemiyorum. Aslında insan hayatının bile üç kuruşluk değeri olan şu Dünya’da tutmuş burada hayvanlara empati kurmaktan söz ediyorum ben. Temelde bir şeyler eksik biliyorum fakat kimselere anlatamıyorum.
Peki siz ne kadar empati kuruyorsunuz?
Örneğin tekerlekli sandalyeye mahkum bir çocuğu gördüğünüzde vah vah deyip geçiyor musunuz? Yoksa o çocuğun ebeveyni olmanın nasıl bir durum olacağını, ya da o çocuğun tuvalet ihtiyacını nasıl giderebildiğini falan düşünüyor musunuz? Çünkü gerçekten empati kurmak aslında budur! Ya da alzheimer hastası bir babanız olduğunu, yanına hediyelerle gittiğinizde gözünüzün içine bir yabancı gibi baktığını hiç düşündünüz mü mesela? Eğer düşünmüyorsanız umarım bu yazıdan sonra düşünmek için çaba gösterir hayattaki tüm canlılara ve diğer insanlara daha anlayışla yaklaşırsınız.
Elif Şafak'ın Aşk romanını çok begenmistim. O zamandan beri okuma-yazma üzerine söylediklerini bende sizin gibi takip ederim. Empati konusunu çok iyi ele almışsınız. Özellikle kafesteki bir kuşun yerine kendini koymak çok etkileyiciydi. Hiç böyle düşünerek yazmadigimi farkettim. Bu yazıları otobüste yazabilmeniz harika. İsten çıkmış, üzerinizdeki yorgunlukla, beyninizin artık çalışmaktan alarm verdiği bir noktada bunları yazabilmek kolay iş değil.
Merhaba Cem, öncelikle yorum yazarak katkıda bulunduğun için teşekkür ederim. Aslında yolda yazıyorum derken bütün bu yazacaklarımı yolda düşündüğümden bahsetmiştim. Yani eve geldiğimde yaptığım tek şey düşünmeden bunları yazmaktı.
Elif Şafak'ın da sanırım bir kitabını okumanın vakti geldi diye düşünüyorum.
Ne yazık ki hayvanlar artık eski yaşam koşullarına sahip olmadıkları için uzun yaşayamıyorlar. Onların yaşam alanlarını da binalar dikerek ellerinden aldığımız için biz utanmıyoruz. Bence en vahim durum bu.
Kesinlikle doğru Çağrı, bunları ben de düşündüm. Hatta bu yazıyı yazdıktan sonra nedense aklıma wall-e ve sevimli hayvanlar animasyon filmi geldi.
Empati.. Haddinden fazla yaptığım ve bazen sinirlenerek 'o kadar empati yapıyorum bir gün olsun biri de kendini benim yerime koyma zahmetini göstermez' diye hayıflandığım durumdur. İnsanı geçip, hayvana, bitkiye kadar ulaştım bende empati yaparken. Parayla birinin beni satınaldığını, kendine alıştırdıktan sonra sokağa attığını düşünürüm çoğu zaman. Seninde dediğin gibi onların bize değil bizim onlara ihtiyacımız var. Satın almak yerine yaşam alanlarında onları rahatsız etmeden, onları severek, paylaşarak yaşamalıyız. Bunu yazına ilave ettiğin video çok güzel anlatmış zaten.
Buarada Elif Şafak sever biri olarak, Cem'e katılıyorum AŞK'la başla okumaya.
Çok ince biri olduğunu tahmin ediyordum zaten Yağmur. O yüzden yazdıklarınla da daha da emin oldum.
En yakın arkadaşım baba ve piç kitabını çok beğendiğini söylemişti. Bu yüzden aklımda onunla başlama fikri var. Fakat öncelikle elimdeki budala yı bitirmem lazım.
çok etkilendim,hem yazın hem paylaştığın video inanılmaz.
sevgiler
Sizi burada gördüğüme çok sevindim Havva hanım yorumunuz için çok teşekkür ederim. Hoş geldiniz.
Nihayetinde bir yazınızı daha okuma fırsatı buldum.ve yine çok güzel olmuş. Yüreğinize emeğinize kaleminize sağlık. Evet "Elif Şafak" okuduğum beğendigim yazarlarin başında gelen isimlerden biri.empatiye gelince , Küçüklugumden beri bende olan , hayatımda gerçeğini yaşamama ceviren bir duygu. Saygı ve selamlar.esen kalın
Çok teşekkür ediyorum. Bu tür yorumlar beni gerçekten de mutlu ediyor. Sonraki yazılarım için de elbette motive edici. Elif Şafak'ı da sanırım bir ben okumamışım. Yorum yapan herkes en az bir kitabını okumuş.
çıplak yazar aslında bende empati kurmanın fazla empatik olmanın zararını yaşayanlardanım.. yazıda paylaştığın şeyleri gün içerisinde çok yaşıyorum aslında ama benim de düşündüğüm şey empati kuramayanların nasıl yaşayabildikleri aklım ermiyor onların bu tavrına..
Insanları anlamaya çalışmak yorar. Çünkü insan kendini bile anlamıyor bazen.