Hatay Meclis Kültür‘de gösterime giren Leyla’nın Evi adlı tiyatro oyunu şimdiye kadar zevk alarak izlediğim ender gösterilerden biri oldu. Çünkü daha önceleri bir kaç gösteriye daha gitmiş fakat çok beğenmemiştim. Laf aramızda gerçekten tırt diyebileceğim türden gösterilerdi. Ama şimdi şu gösteriydi diye de karalama kampanyası oluşturmaya gerek yok. Meclis Kültür’de ne zaman bir gösteriye falan gitsem aklıma hep nedense Brad Pitt’in oynadığı Soysuzlar Çetesi filmi geliyor. Hani şu meşhur sinema sahnesinden söz ediyorum. Herifleri nasıl da tarıyorlardı. Hatırlamadıysanız şuraya tıklayın. Ne bileyim belki size saçma gelebilir ama gerçekten Meclis Kültür’ün tıpkı o filmdeki sinema salonu gibi bir atmosferi var. Neyse geçelim bunları ve Zülfü Livaneli‘nin Leylanın’nın Evi adlı eserinden uyarlanan tiyatro gösterisine gelelim.
Gösteri tam iki buçuk saat sürdü.
Evi yalan dolanla elinden alınmış Leyla’nın çaresizliği, Osmanlı’dan günümüze İstanbul’un dönüşümü, kuşak ve kültür çakışmaları gösteride adeta ince bir nakış gibi işlenmiş. Oyunculardan hangi birini çok iyiydi diye saysam bilemiyorum. Çünkü birine çok iyi desem diğerlerine haksızlık olur. Kadro gerçekten de çok başarılıydı, herkes sonuna kadar oynamış. Ayrıca gösteriyi daha önce diğer illerde yedi kez oynadıklarını da düşünürsek oldukça pratik yapmışlar. Yalnız bir sahnede kırmızı elbiseli bayan babası rolünde oynayan Ali Yekta Bey (Ahmet Uz‘a) babam yerine ”hocam” diye hitap etmişti. Ama o kadar da olur deyip takılmamak lazım tabi. Ezberlenmesi zor ve uzun diyaloglar olunca arada böyle küçük aksaklıklar olması da gayet normal.
Leyla’nın Evi ‘nden Detaylar
Gösteriye kesinlikle en çok renk katan karakter bana göre Roxi (Rukiye) rolünü oynayan Dicle Alkan‘dı. Eğer gerçekten o performansı görebilme şansınız olsaydı eminim bu konuda bana hak verirdiniz. Bir bölümde ise Leyla’nın mektup okuduğu bir sahne vardı ve arka plana önce Chopin (yanılmıyorsam tabi) sonrasında ise Beethoven’ın Moonlight Sonata‘sı koyulmuştu. Moonlight Sonata’yı zaten çok severim. Ancak tüylerimi bu müzikle birlikte diken diken eden başka bir şey oldu. O da mektubun ilk cümleleri… Tam olarak hatırladığıma göre şöyle diyordu:
Sevgili evlatlarım, cümleye böyle çoğul kelimelerle başladığım için en azından hem kız, hem de erkek evladım olsun istediğimi anlamışsınızdır diye umuyorum.
O an resmen çarpıldım. Çünkü bu kelimeler benim aylar önce Gelecekteki çocuklarıma mektup adıyla yazmış olduğum mektup gibi başlıyordu. Noluyo lan benim mektubum mu gibi oldum bir an. Ancak sonraki cümleler tabi ki farklıydı.
O silah patlamalı!
Bir bölümde ise Leyla’nın Ali Yekta Bey’e silah hediye etmesi dikkatimi çekmişti. Hani Anton Çehov‘un meşhur bir sözü vardı ya cidden o geldi aklıma… ”Eğer birinci perdede duvarda asılı bir tüfek varsa, o silah patlamalı yoksa seyirci şaşırır” tam olarak öyle oldu ve o silah sonlara doğru patladı.
Bir diğer husus
Bu tür gösterilerde anlam veremediğim ve ne zaman gerçekleşecek diye beklediğim bir diğer şey ise; siyasi bir kaç eleştiri olması. Bu gösteride de araya üç beş bir şey serpilmişti. Yani salak değilseniz bunun bir eleştiri/gönderme olduğunu anlıyorsunuz zaten. Ama ne gerek var ki? Yani gösteri zaten mükemmel. Bırakın şunu bunu eleştirmeyi boş verin gerçekten, herkes (en azından o gösteriye gelenler) neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor zaten. Bu benim düşüncem tabi…
Ama genel anlamda gösteri gerçekten çok iyiydi. Ki bütün seyirciler gösterinin sonunda ayakta alkışladı. Laf aramızda sonlara doğru biraz içim burkuldu ve ne yalan söyleyeyim ben de ağlayacak gibi oldum. Tam bir duygu seli ve seyirciyi doyuran bir iş çıkarmışlar.
Yanılmıyorsam 4 ya da 5 yıl önceydi Leyla’nın Evi adlı oyunu İzmir’de Karşıyaka Belediyesi’nin sahnesinde izlemiştim.
Allahım ne kadar keyif almıştım…
Usta sanatçılar, genç ve hevesli oyuncular ve Zülfü Livaneli’den harika bir eser.
Yazınız aracılığıyla yeniden gittim o akşama… Teşekkürler
Güzel bir oyuna benziyor bilet bulursam gitmeye çalışacam.Teşekkür ederim
Ben kitabını okumuştum ve çok beğenmiştim. Ah ah tiyatroya hasretim uzun zamandır.
Ben kitabı okumadım ama tiyatrosu çok iyiydi. Sadece arada siyasi gönderme yapmaları hoşuma gitmedi.