• Hakkımda
  • Reklam
  • İletişim

Çıplak Yazar | Kişisel Blog

Takip et
Tülsü
Çıplak Yazar | Kişisel Blog
Uykudan uyandığım bazı sabahlar, dünyayı değiştirebileceğimi düşünürdüm.
Sonrasında çorabımın diğer tekini ararken bulurdum kendimi.
  • Günlük
    • Aforizmalar
    • Gece Yazıları
  • Hikayeler
  • Deneme
  • Eleştiri
  • Mizah
  • Yaşam ve İnsan
  • Sinemaskop
    • Ödüllü kısa filmler
    • Yabancı dizi önerileri
    • Tavsiye Filmler
  • Araştırma
  • Bloggess
Çıplak Yazar | Kişisel Blog
Nereden, nasıl geldin bilmiyorum ama burada bir şey yok ki.. :(
Tüm Sonuçları Gör
  • Günlük
  • Hikayeler
  • Deneme
  • Eleştiri
  • Mizah
  • Yaşam ve İnsan
  • Sinemaskop
  • Araştırma
  • Bloggess

Merhaba Otuz Beş-im! Seni selamlıyorum!

Çıplak Yazar Çıplak Yazar
13 Eylül 2023
Günlük
5 dk.
A A
11

Biliyorum çok önemli bir hadise değil ve yine biliyorum ki Wikipedia’da adıma açılmış bir sayfa yok. Ama bugün ben doğdum. Merhaba otuz beş yaşım. Seni selamlıyorum.

Yeni yaşın, yeni yılın öyle çok mühim bir havası yok gibi gözükse de ”dün çarşambaydı ve işte bugün de perşembe” deyip geçmek istemedim. Neticede bugün ben doğdum.

Eşim, sevgili kayın validesini arayıp ”kocamı iyi ki doğurmuşsun” diye ayrı bir tebrik etmiş. Haberini alınca göğsüm kabardı gerçekten ve aynı jesti yapmak üzere eşimin doğum gününü sabırsızlıkla beklemeye başladım. Bunun dışında baba olarak kutladığım ilk senem olduğu için ayrı bir mutlu ve ayrı bir ”yaşlanıyor muyum ne” hissiyatı yaşıyorum.

Bugün 35 desem eee 5 sene sonra 40.

Olduk mu sana orta yaşlı. Hem 5 sene dediğin ne ki çabucak geçer.

Mesele 35 ya da 40 olmakla ilgili de değil aslında. Mesele geçen yılki ben ile bu yılki ben… Dünden daha iyi miyim gerçekten? Ya da olmak için ne kadar mücadele verdim? İnsan nasıl olur ki? Olduğunu bilebilir mi? Ben oldum diyebilir mi? O eşik tam olarak neresi? Bilen, olan, oldum diyen var mı?

Anladım ki biz hiçbir zaman olamıyoruz.

Bunu elimde mikrofonla 35 yaş kürsüsünden bağırarak söylüyorum. Evet olamıyoruz biz. Sadece oldum deme yanılgısı yaşıyoruz. Nasıl ki hayat her daim değişim içinde, öyleyse bizim oldum deyişimiz de gün batımıyla birlikte dibi boyluyor demektir. Neticede biz de basbayağı olamıyoruz. Ama olmaya uğraşıyoruz ya hahh işte orası güzel. Hem bu uğraş öylesine tatlı ki, zirveye hiçbir zaman varamamak ama zirveye varmak uğruna ölümü göze almak gibi.

Absürt bir tarafı da var bu uğraşın bilmem fark ettiniz mi? Ben 34 buçuğumda anladım.

Mesela hayatın boyunca yaşamın anlamını arıyorsun ve bu arayış içinde yaşamın anlamını aramanın anlamsız olduğunu anlıyorsun. Buyur bakalım elinde nur topu gibi bir absürtlük. Üstelik başını çevirdiğin her yerde görüyorsun bunu. Hayatın normal insanları derin kederlere boğan en acı anlarında bile!

Ömür boyu emekli olmak için uğraşıyorsun mesela, sonra ilk emekli aylığını alamadan tahtalı köyü boyluyorsun. Hava yağacak diye şemsiye alıyorsun, bir damla yağmıyor ve elindeki şemsiyeyi sallayıp duruyorsun. Hayatında ilk kez takım elbise giyiyorsun, kapıdan çıkar çıkmaz omuzuna kuş pisliyor. Maaşım artacak, terfi edeceğim diye beklerken işinden kovuluyorsun. Dönüşüm diye kitap yazıp, bir insanın böceğe dönüşmesinden bahsediyorsun. Ve lütfen kitabımın kapağına böcek koymayın diye de vasiyet ediyorsun. Elli sene sonra kitap kapağına böcek koyuyorlar. Bunun gibi binlerce şey. Tüm bunlar absürt değil de nedir?

Ama bana göre bu durumun gizli bir öğretisi de var. O da tüm bu absürtlüğü bizim nasıl yorumladığımız. Hepsi sinir bozucu ve bize hayatı zindan edici olaylar bütünü mü? Yoksa kahkaha atıp geçmek için başka bir fırsat mı? İşte 34 buçuğumun bana son düzlükte öğretisi de bu oldu.

Bugün ben doğdum ve artık 35 oldum. Dünden yeni, yarından eski ve bugünden absürtlük içinde az biraz olmuşum gibi. Mozart ile aynı yaşta, Bob Marley‘den bir yaş küçüğüm. Ruhum ise kırlarda koşmayı yeni yeni öğreniyor.

Merhaba 35’im seni selamlıyorum.

*Dipnotlar:

Dönüşüm kitabı hakkında: Kitabın Türkçe çevirisinde “Ungeziefer” kelimesi “Böcek” olarak çevrilmiştir, ancak bu tam olarak anlamı karşılamaz. Orta Almanya’da Ungeziefer’ın kelime anlamı “kurban edilmeye uygun olmayan kirli hayvan”dır ve bazen “haşere” anlamında kullanılır. Kafka, Gregor’u belirli bir şey olarak etiketlemek istememiş, sadece Gregor’un dönüşümünden duyduğu tiksintiyi göstermek istemiştir. Kafka’nın yayımevine 25 Ekim 1915’te gönderdiği ve ilk baskının kapak resmi ile ilgili sıkıntılarını anlattığı mektupta “Böcek” (Insekt) kelimesini kullanmış ve “Kapakta böcek olmasın. Uzaktan bile görülmesin” der.

Absürdizm hakkında: Her şeyin anlamsız olduğu, her şeyden umut kesmek gerektiği düşüncesiyle nasıl kalır insan? Her şeyin anlamsız olduğunu söylediğimiz anda bile anlamlı bir şey söylemiş oluyoruz. Dünyanın hiçbir anlamı yoktur demek, her çeşit değer yargısını ortadan kaldırmak olur. Ama yaşamak veya yiyip içmek kendiliğinden bir değer yargısıdır. Ölmeye yanaşmadığı sürece insan yaşamayı seçiyor demektir. O zaman da görece de olsa yaşamaya bir değer veriyoruz demektir. Umutsuz bir edebiyat ne demek olabilir? Umutsuzluk susar. Kaldı ki susmak bile, eğer gözler konuşuyorsa bir anlam taşır. Gerçek umutsuzluk can çekişme, mezar ya da uçurumdur. Umutsuzluk konuştu mu, hele yazdı mı, hemen bir kardeş el uzanır sana; ağaç anlam kazanır, sevgi yeniden doğar. Umutsuzluk ve edebiyat sözleri birbirini tutmayan iki sözdür. Çünkü edebiyat olan her yerde umut vardır. Albert Camus

*Dip şarkılar:

İlgili Yazılar:

  1. Yaş Otuz(5) yolun yarısı mı gerçekten?
  2. Selamun Aleyküm Yerine Merhaba Demek
PaylaşGönderPaylaş7Tweet4Paylaş1
Çıplak Yazar

Çıplak Yazar

Amatör hikaye yazarı ve sıradan bir dünya vatandaşı. Evrime, dostluğa, sevgiye, paylaşmaya ve hayattaki iyi şeylere inanır. Zamanın en değerli şey olduğuna inanır ve bu yüzden hatırlanmaya değer güzel anılar biriktirmek için yaşar. Hakkımda daha fazla..

Benzer Yazılar

Yaşar Kemal
Günlük

Yaşar Kemal’in İzinde…

12 Eylül 2025
80
düşündüm de
Günlük

Düşündüm de!

28 Ağustos 2025
87
Şiirlerim

Yönüm Sen İken #Şiirimsi

24 Haziran 2025
25

Yorumlar 11

  1. HicrettaylaN says:
    2 yıl önce

    Güzel içerik

    0
    Yanıtla
  2. Funda says:
    2 yıl önce

    Ben 35i uğurlayalı 10 yıl oldu. Zaman çabuk geçiyor.

    0
    Yanıtla
  3. Hızlı Yazar says:
    2 yıl önce

    3 sene geriden geliyorsun.
    Yeni yaşın kutlu olsun..

    0
    Yanıtla
    • Çıplak Yazar says:
      2 yıl önce

      3 sene dediğin ne ki, bir bakmışsın yetişmişiz. 🙂

      Teşekkür ederim.

      0
      Yanıtla
  4. Serkan says:
    2 yıl önce

    Otuz beş yaşımıza geldiğimizde, kendimize zaman ayırmanın, kendimize iyi bakmanın ve kendi ihtiyaçlarımıza odaklanmanın önemini hatırlamamız gerekiyor. Yoga yapabilir, meditasyon yapabilir veya hobilerimize daha fazla zaman ayırabiliriz.

    0
    Yanıtla
    • Çıplak Yazar says:
      2 yıl önce

      Bence bu tür şeyler için 35 yaşı beklemeye gerek yok. Özellikle beden sağlığı, düşüncelerimizi ve ruh halimizi de etkilediği için hayatımızın her döneminde dikkat edilmesi gereken bir konu.

      0
      Yanıtla
  5. Yıldız Tozuvar says:
    2 yıl önce

    Doğumgünü hediyen “nur topu gibi bir absürtlük” farkındalığı oldu desene sevgili Çıplak Yazar😊

    Nice nice gönlünce senelere…

    0
    Yanıtla
    • Çıplak Yazar says:
      2 yıl önce

      Evet kesinlikle öyle oldu diyebilirim. Yazıyı yazdıktan sonra Albert Camus hakkında bir şey öğrendim.

      Camus, geçirdiği bir trafik kazası sonucu ölmüş. Daha sonra mantosunun cebinde bir tren bileti bulunmuş. Büyük bir olasılıkla, Camus gideceği yere trenle gitmeyi planlamış; fakat son anda vazgeçip arkadaşıyla birlikte arabayla dönmeyi tercih etmiş.

      Esas kısım şimdi geliyor:
      Camus’a daha önce en absürt ölüm şeklinin ne olduğu sorulduğunda, araba kazasında ölmeyi bunlardan biri olarak nitelendirmiş. 🙂

      (Bkz. Albert Camus’un ölümü)

      Hayat cidden absürt.

      0
      Yanıtla
      • Yıldız Tozuvar says:
        2 yıl önce

        Hiç bilmiyordum! Halbuki ben de severim!

        0
        Yanıtla
  6. elif says:
    2 yıl önce

    45’ten bildiriyorum; en güzel yılların başlıyor 🙂 Tadını çıkar.

    0
    Yanıtla
    • Çıplak Yazar says:
      2 yıl önce

      Biraz ittire ittire zorlu bir giriş yaptık ama umarım dediğiniz gibi olur. 😊

      0
      Yanıtla

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Neler olup bitiyor?

  • Nizamettin Gümüş - 2 gün önce

    Alanadı ve barındırma ücretini çıkarsın yeter. Yazıyı ben zaten yazıyorum.

     ⁉"Ya geber ya da yaz!"

  • Nizamettin Gümüş - 2 gün önce

    Ferit Edgü’nün o cümlesiyle başlayan yazı oldukça dikkat çekici. Yazma eylemini bir ihtiyaç, hatta zorunluluk olarak ele alış biçimin sade…

     ⁉"Ya geber ya da yaz!"

  • Mustafa - 2 ay önce

    Kitap gerçekten ilgi çekici görünüyor. Bu yazıyı okurken istemsizce aklıma şeker portakalı ve zeze geldi 🙂

     🐦Bana Kuşlar Söyledi Üzerine - Yekta Kopan

  • Evren - 2 ay önce

    Yılda iki yüz bin TL! Ah keşke 🙂 Benim Instagram DM, bu ve benzeri sorularla dolu. İnsanların blog açmayı hâlâ…

     ⁉"Ya geber ya da yaz!"

  • Evren - 2 ay önce

    Yazarların yazma ve okuma süreçleri hep ilgimi çeker, bu yazın da bu sebeple benim için çok değerliydi. Ferit Edgü’den Woolf’a,…

     ⁉"Ya geber ya da yaz!"

Müdavim Dostlar

  • Ece Evren (29 yorum)🌼
  • Begonvil Sokağı (28 yorum)🌼
  • Büşra Bayram (25 yorum)🌼
  • Yağmur Yağar (23 yorum)🍀
  • Kaystros Tyrha (23 yorum)🍀
  • Daha Mutlu Yaşam (21 yorum)☘️
  • Karga ve Kız (20 yorum)☘️
  • ELİF sarı (18 yorum)🌱
  • Değmesin Yağlı Boya (17 yorum)🌱
Dekor Görseli

BURAYI SEVDİN Mİ?

Abone ol, iletişimde kalalım.

✉️
A Life Hastaneler Grubu
Tanıtım Yazısı Yayınla

Tüm içerikler Creative Commons BY-NC-ND 4.0 lisansı ile korunmaktadır.
Kaynak göstererek paylaşabilirsiniz | Ticari amaçla kullanılamaz | İçerikler değiştirilemez

  • MesajMesaj gönder
  • Abone olAbone ol
  • Kim neler demişKim neler demiş?
  • Ara

Sponsor İçerikler

Yazarlar İçin Sosyal Medya Stratejileri

Türkiye’nin En İyi Aspavası Seçildi

Adrasan

kişisel blog yazıları Tanıtım Yazısı - Siteniz burada görünsün!

Yaz aylarının vazgeçilmezi Suluada!


Feedback
✉

© 2025 ciplakyazar.com | Kişisel Blog

  • Hakkımda
  • Reklam
  • İletişim
Mail abonesi ol

© 2025 Çıplak Yazar - Kişisel Blog - Çıplak Yazar - Kişisel Blog