Geçenlerde Pulbiber Dergisi adında bir dergiye denk geldim. Normalde öyle dergi mergi de okumam. Soba falan yakmaya yarar anca bizim evde. Bu yüzden bir arkadaşın verdiğini de az çok tahmin etmişinizdir. O da benim tersime çok okur, çok gezer. Çok okuyan mı bilir çok gezen mi sözüne çok takıldığından hem gezip hem okuyo işte. Benim de blog yazdığımı biliyor tabi. Yaa dedi bak Pulbiber dergisi diye bir dergi var sen seversin. Senin gibi amatör yazarlar falan oluyo dedi. Bana amatör demesi de nasıl zoruma gitti anlatamam. Ben yazarım da millet anlamıyo kafası karışık yazarları ben napimmm. Çok pis felsefe yaparım yoksa beyin çipini falan yakarım adamın.
***
Neyse Pulbiber Dergisi neymiş, ne değilmiş diye merak ettim. Ya ver okuyayım falan dedim biraz. Dergi oldukça sade ve güzel yazılarla hazırlanmış. Benim okuduğum sayıda Ayşen Guruda ile bir röportaj vardı ilk sayfasında. Sonra diğer yazılar falan ben çok beğendim yani. Bu yüzden de abone oldum. Düşünün ben bile abone oldum. Hiç dergi okumayan ben. Bir gün de leman kültüre gidip uykusuz okuyacam inşallah.
Sonra aklıma takıldı yahuu niye Pulbiber Dergisi koymuşlar acaba diye. Okuyan sıçamasın mı, ağzını mı yaksın diye bir çağrışım mı acaba bu diye merak ettim işte. Yayın yönetmeni biraz feminist gibi geldi ama neyse 🙂 Burası alıntı ama bilgilendiriyorum işte ne yapacaktım hepsini baştan mı yazacaktım size.
“Mevcut yapıda çok konuşulmayan ya da görmezden gelinen şeylere dikkat çekmek için” kurulan ve ekim sayısıyla yayın hayatına merhaba diyecek olan Pulbiber’in Genel Yayın Yönetmeni Deniz Durukan, derginin yayın sürecini anlattı. Ekim sayısının erken bir tarihte, 18 Eylül’de çıkacağını ve böylelikle yayına başlayacaklarını aktaran Durukan, Pulbiber’in uzun süredir planlandığını belirtti.
***
Mevcut dergilerin tamamına yakınının erkekler tarafından yönetildiğine ve çıkarıldığına değinen Durukan, kadınların kendi dergilerini çıkarabilecek bir potansiyele sahip olduğunu gördüğüne değindi. Eksikleri tamamlamanın yolunun bireye ayrılan alandan hoşnut olmamaktan ve o alanları genişleterek ses yükseltmekten geçtiğini dile getiren Durukan, “Bunu yaptığınızda sadece sanata değil hayata da katkınız olur. Biz de bu alana itiraz ediyoruz” dedi. BİZE SUNULAN KOTAYI İSTEMİYORUZ Derginin kadın hareketine sağlayacakları ile ilgili beklentileriyle ilgili olarak Durukan şunları söyledi: “Bize sunulan kotayı da istemiyoruz. Niye o egemen anlayış bize bir yer gösterip siz şurada eşelenin desin ki? Ve bu size yeter, seneye biraz daha fazlasını verebiliriz anlayışına biz niye sevinelim ki? Hayatta da, siyasette de bu böyle. Mesela; partiler seçim zamanı hesap yapıyorlar ne kadar kadın milletvekilini aday gösterelim diye. Bir masaya oturuyor üç beş adam, karar alıyor. Daha çok kadın Meclise girerse bu zafer olarak algılanıyor. İlerledik deniliyor. Yok, kimse bir yere ilerlemiyor. Ne kadar izin verilirse o kadar ilerliyorsun. Yani ortada bir zafer yok. Bunun farkında olarak yürürsen, oradan çok güzel hareketler çıkar.”
***
Pulbiber’in sadece kadınlara dair meseleleri dert edinen bir politikası olmayacağının altını çizen Durukan, “Hayata dair her şey bizim dergimizin meselesi. Bunun içinde kültür de, sanat da, edebiyat da, spor da var. Bizim dilimizden ve dünyamızdan, alternatif bir bakışla yaklaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Durukan, derginin hedef kitlesi ile ilgili olarak “Biz bu dergiyi herkesin okumasını istiyoruz. O okusun, bu okusun diye bir ayrım yapmadık. Ama kimine acısı fazla gelip zehir zıkkım olabilir, kimine de oh iyiymiş dedirtebilir. Bizi seven gelsin diyorum”
Pulbiber’in adının Didem Madak’ın “Pulbiber Mahallesi” kitabından esinlenilerek koyulduğuna dikkat çeken Durukan, “Didem, ‘Pulbiber Mahallesi’ni Tanıyalım’ şiirinde diyor ki: ‘Ferman tarihinse/ göğe uzanan bu beden de bizimdir icabında.’ Bundan güzel yol gösterici mi olur” diye konuştu. MEDYANIN DİLİ SORUNLU Medyanın dilinin pek çok açıdan sorunlu olduğuna değinen Durukan, erkek egemen söylemin bir iktidar aracı olduğunu belirtti. “Erkin kullandığı dilde sahip olma arzusu var. Dolayısıyla bu durum karşındakine buyurma yetkisi veriyor. O buyrukta şiddet de hakim, aşağılama da. Bizim bu söylemde dilin hangi amaçla kullanıldığına bakmamız gerek. Ki baktığımızda, özellikle son dönemlerde eril dilin daha çok aşağılama ve kadını hedef haline getirme üzerine kurulduğunu görüyorsunuz” diyen Durukan, kadınların yanı sıra, egemen anlayışın isteklerine uymayan herkesi dışlayan ve aşağılayan bir söylemin varlığına dikkat çekti. “Dil dediğiniz şey sadece birbirimizle anlaşma biçimi değil, aynı zamanda kültürün ta kendisi. Kültürü de böylece şekillendiriyorlar” ifadelerini kullanan Durukan, “Son yıllarda verilen demeçlere, kullanılan dile baktığınızda size biçilen hayatı görüyorsunuz. Alanları daraltıp kadınları da o alanların içine tıkıyorlar. Burada yapılacak tek şey mücadele etmek. Size verilen alanları gerektiğinde söke söke genişletmek. Ve ne hakla sorusunu sormak gerekiyor” dedi.
***
Derginin kadrosuna dair Durukan şunları söyledi: “Yayıncımız Özlem Özdemir. Ben içeriği hazırlıyorum. Dergi kadrosunda ise; Ayşen Gruda, Sevin Okyay, Melike İnci, Nermin Yıldırım, Mine Söğüt, Umay Umay, Güner Kuban, Zeynep Aksoy, Kaan Koç, Rafet Arslan, Gülce Başer, Gonca Özmen, Ayşe Özlem İnci, Yeşim Tabak, Janset Karavin, Cenk Taner, Ayta Sözeri, Ayça Damgacı, Akasya Asıltürkmen, Esin Özbek, Merve Çay, Elif Güney Pütün, Gamze Erzin, Elif Savaş, Esra Pekin, Toprak Okyay, Gaye Su Akyol, Arzu Taşçıoğlu ve daha niceleri var. Görsellerde ise Ayça Ünüvar, Kübra Demir, Utku Atalay var. İlk sayıda kürtaj dosyamızda çizimleriyle bize konuk olan Bahadır Baruter ve yine aynı dosyada Gül Ilgaz’ın fotoğrafı da bizim için değerli. İlk sayıda yazamayıp ikinci sayıda aramıza katılacak birçok isim daha var.”
Sonuç olarak ben sevdim bu dergiyi Adını da Pulbiber Mahallesi’nden alması da ayrıca hoşuma gitti. Öyle meraklı arkadaşlar falan varsa da okusun diye paylaşayım dedim. 🙂
İyi bir dergiye benziyor. İlk fırsatta okuyacağım.
İçinde arabesk toplist bile vardı düşün artık 🙂