Haluk Bilginer, 47. Uluslararası Emmy Ödülleri‘nde, Şahsiyet dizisindeki canlandırmış olduğu Agâh Beyoğlu karakteriyle yılın en iyi erkek oyuncusu seçildi.
2018 yılında yayınlanmaya başlayan Şahsiyet dizisi, kısa zamanda bir çok kişi tarafından beğeni kazanarak yerli yapımlar arasında adından oldukça söz ettirmişti. Sosyal medya ve farklı platformlarda paylaşılan replikleri ve görüntüleri sebebiyle açıkçası diziyi çok büyük beklenti içinde izledim. Ancak ne var ki, dizi kesinlikle abartıldığı kadar iyi olmamakla birlikte, kötü oyunculukların ve çekimlerin de kurbanı olmuş.
Hipnoz etkisi yaratan muhteşem jenerik!
Şahsiyet dizi jeneriğinin başta biraz ”bilim kurgu” havası verdiğini düşünsem de oldukça başarılı bir jenerik olmuş. Hatta jenerikte gördüğümüz sürekli dönen ve hareket eden yuvarlak topların hipnoz etkisi yarattığını düşünüyorum. Yani öyle sıradan bir jenerik çekelim olsun bitsin dememişler, cidden uğraşmışlar ve doğrudan göze değil, beyne hitap eden bir jenerik yapmışlar. Helal olsun!
Cansu Dere doğru bir seçim miydi?
Ancak başta da dediğim gibi oyunculuklar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. En başta Cansu Dere‘nin oyunculuğu tam bir fiyaskoydu. Daha önce Masum dizisinde yine başrol olarak oynayan Haluk Bilginer (Agâh Beyoğlu) ise Şahsiyet dizisini resmen tek başına omuzlamış. Mesela dizinin 5. bölümünün başlangıcında Cansu Dere (Nevra) şöyle bir replik kullanıyor: Ne olursa olsun o katili yakalayacağım. Ama bunu öyle ruhsuz bir şekilde söylüyor ki, sanki mesleği gerçekten polislik değil ve o katili yakalamakla falan da bir ilgisi yok. Sadece sırası geldiği için repliğini okumuş o kadar. İnanın Nevra karakteri çoğu sahnede böyle bir izlenim bıraktı bende. Yani oynadığı karaktere tam olarak oturmamış, vasat bir oyunculuk izledim. Daha önce yerli ve yabancı bir çok dizi ve film izlediğim için; oyunculuklar, senaryo, çekim teknikleri gibi bir çok konu üzerine de iyi kötü mukayese edebiliyorum.
Dizideki Ürün Yerleştirme Reklamları
Dizinin bir bölümünde denk geldiğim ürün yerleştirme reklamı ise yapmacık gelen sahnelerden biriydi. Baş komiser (Tolga Amir) odasında oturmuş Sbarro pizzası yiyordu. Çekim açısı, pizza kapağının görünümü, baş komiserin iştahla yemesi hepsi iyi hoş ama, o anda odasına giren meslektaşına ”gel lan al bir parça” gibisinden ikram etseydi bence daha samimi olurdu. Ama baş komiser ne yaptı? Masasından kalktı ve içerideki arkadaşlara dağıtın dedi. Yahu hepi topu iki parça pizzayı orada bulunan on kişiye paylaştırmak ne kadar mantıklı? Belki fazla takıntılı olduğumu düşünebilirsiniz ama, bu tür küçük şeyler senaryodan koparıyor insanı. Yani dizideki sürükleyiciliği öldürüyor. Tabi bu gibi durumlarda oyuncuya yüklenmek elbette yanlış. Çünkü adamlar tamamen kendilerine verilen replikleri söylüyor ve oynuyorlar. Yönetmen koltuğunda da kendileri oturmadıklarına göre, çekim iyi kötü bir şekilde onaylanıyor ve sonraki sahne çekiliyor.
Nevra‘nın gazeteci Ateş‘le olan ilişkisi
Şahsiyet dizisinin dördüncü bölümde Nevra’nın gazeteci arkadaşı Ateş’le birlikte olması, uyandıklarında karşılaştıkları manzarayla da, ben şimdi gece burada kaldığımı nasıl söyleyeceğim diye bir tepki vermesi, dizide dikkatimi çeken noktalardan biriydi. Çünkü yetişkin ve kendi ayakları üstünde duran bir kadın olarak, neden bu benim özel hayatım kimse karışamaz gibisinden bir tepki koyamadı? Beni düşündüren hususlardan biri de buydu? Acaba toplum içindeki kadınların cinsiyet ayrımcılığına maruz kalmalarına ve her halükarda baskı altında kaldıklarına yapılan bir gönderme miydi bu, yoksa senaryo hatası diyebileceğimiz başka bir olay mı? Açıkçası bu konuyu tartışmayı çok isterdim.
Güldüren Tokat Sahnesi
Şahsiyet dizisinin beşinci bölümündeki tokat sahnesi izlerken resmen güldürdü. Hani şu dosyayı inceleyen polislerden birinin (Firuz) havuz başında patavatsızca konuşması ve Nevra’nın onu tokatlaması olayından bahsediyorum. Birincisi, öyle yandan yapmacık bir tokat hiç olmamış. İkincisi öyle hafif bir tokatla, hele hele bir kadının attığı tokatla, hiçbir adam kolay kolay havuza uçmaz. Yine beşinci bölümde tam olarak 49. dakikada polisin bir araba durdurma sahnesi var. O polise ”geç kenara geç” repliğini kim vermiş gerçekten merak ettim. Ne kadar gereksiz ve yapmacık bir replik olmuş. Yine aracı kullanan adamın ”sal beni gideyim” demesi.
Başta da dediğim gibi bunlar çok küçük ayrıntılar ama, çok fazla olunca iplik yumağı gibi büyüyor ve dizinin kalitesini düşürüyor.
Esrarengiz adam Sefa!
İlk bölümden beri gözlüğüyle dikkat çeken ve tuvalette dedikodu yapan bir diğer polis ise (Sefa), dizide yapmacık gelen karakterlerden biriydi. İlk etapta gözlüğüyle güzel bir dikkat çekiyor, burada bir sıkıntı yok. Ama her sahnede de gözlükle olmaz ki kardeşim. Scarface filmindeki şu gözlüklü adamı hatırlattı bana. Hani bizim Montana’yı arkasından sinsice yaklaşarak öldüren adam. Ama o adam psikopat bir katil, her sahnede gözlüklü olması da izleyici olarak ”herif normal değil işte” diyerek geçiştirdiğimiz bir olay. Bu polis için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çünkü adı üstünde polis. Behzat Ç. bile bu kadar takıntılı değildi arkadaş. Arada bir o gözlüğü çıkarsaydı hiç fena olmazdı.
Şahsiyet Dizisinden Aklımda Kalan Replikler
Şahsiyet dizisini izlerken elbette etkilendiğim anlar ve replikler oldu. Unutmamak için sıcağı sıcağına yazmış olduklarım ise şunlar:
Bomba patlıyor elli kişi ölüyor panik olmuyorsunuz, teker teker ölünce mi panik oluyorsunuz?
Agâh Bey
Vicdan bağırsak gibidir, bağırsakta vicdan gibi. Eğer dökmek istiyorsan içini, kendin çekeceksin ipini. Bak ben bunu senin hazırlamıştım, alnına yapıştıracaktım bunu. Ama baktım ki sen kendin çekiyorsun ipini, şimdi ayıp olur. İnsanın vicdanıyla arasına girmemek lazım.
Agâh Bey
Yarın öbür gün bir milli maç olur, herkes her şeyi unutur. Bu millet neleri unutmadı ki, seni mi unutmayacak? Hem sen kimsin, alt tarafı bir seri katil.
Friuz
Türkiye’den seri katil çıkmaz. Türkiye’de insanlar cinnet geçirir.
Adalet dediğin nefsi müdafaa. İntikam geç kalmış bir nefsi müdafaa.
Müjde Ar ve Güzel Sesli Çocuk Deva
Şahsiyet dizisinde dikkat çeken oyunculardan biri olan Müjde Ar, kendisini çok fazla görememiş olsak da oyunculuğuyla kesinlikle diziye renk katan isimlerden biri olmuş. Hele hele göz dağı vermek amacıyla lastiğe ateş etmesi. Ben hayatımda bu kadar talı bir göz dağı görmedim.
Dikkatimi çeken bir diğer oyuncu ise; Agâh Bey’in torunu Deva. Bu çocukta gerçekten ses var. Kulaklarınız ne kadar iyi bilmem ama ben bu çocuğun oyunculuğundan çok ses rengini beğendim. Bu yüzden seslendirme alanında yolu açık gibi görünüyor.
Şahsiyet Dizisi Final Yorumu
Diziyi baştan beri çok eleştirdim ama çarpıcı sahneleri de vardı elbette. Mesela yüzü yanan çocuk (Ufuk) evi ben yaktım diye vicdan azabı içinde bir şeyler anlatırken, gözümde madımak olayları canlandı ve tüylerim resmen diken diken oldu. Final ise gerçekten başından beri eleştirdiğim konuların bir parça olsun üzerini örtmeyi başarmış. Yani finalde tam bir nokta atışı yapmışlar. Dizinin başından beri sinir olduğumuz Firuz ise; sanırım final bölümünde bir parça olsun izleyicinin gönlüne ”iyi adam” olarak girmeyi başarmış. Diziye genel olarak bakarsak, elbette izlenmeyecek kadar kötü bir dizi değil. Hatta bizim Tv dizileriyle kıyaslanmayacak kadar iyi bir dizi. Ancak çok daha iyi olabilecekken, olamamış gibi sanki.
Dizi izleme listemde ama henüz izleyemedim. Fakat çok merak ediyorum. İnceleme için teşekkürler.
işte aradığım eleştiri ve yorum harika. diziyi covid oldugumdan yapacak bir şey bulamayıp 2 günde bitirdim. jenerik puanlamanıza katılmıyorum sadece 10/10 bir jenerik. her seferinde tüylerimi diken diken eden müziği, polis çakarlarının renklerinin yanıp sönerken jenerik müziğinin melodisiyle uyumu harika. takıldıgınız küçük noktalar benim de dikkatimi çekmişti bu gibi detaylar senaryo realitesini bozuyor her dizide istisnasız oluyor önemli olan bu noktaları dikkate almamamızı sağlayacak kadar bizi etkilemeleri. dizide kullanılan neon ışıkların yaşattığı göz banyosundan bahsetmemişsiniz dizide sanatsal yönden en çok etkilendiğim 2. nokta bu oldu
Aslında haklısınız neon ışıkları bir çok sahneyi süslüyordu. Belki de o anlarda sahnenin büyüsüne kapılıp, detaylara odaklanmayı ve eleştirisel bir gözle izlemeyi gerçekten unuttuk.
Jenerik Fringe dizisinden fırlamış gibi, alışılmadık hoş bir şey. Sağda solda çok fazla sinematografik görselleriyle karşılaşmıştım bu dizi ile ilgili. Haluk Bilginer de olunca şans vermek istiyordum. Bu yazı beklentilerimi çok yüksek tutmamamı hatırlattı. Normalde yerli yapımları beklentilerimi karşılamadığı için pek tercih etmiyorum.
”gel lan al bir parça” gibi samimiyet içeren repliklerin olmadığından bahsetmişsin. Behzat Ç. olsaydı bolca benzer replikler duyardın 😀 izlediklerimden sonra sıra kalır da boş bir anım olursa bir gün şans vereceğim bir dizi şahsiyet.
Beklentiye girme ama kesinlikle izle. Henüz izlemediğin için bu eleştiri yazısı biraz yüzeysel ve kafanda tam oturmamış olabilir.
O yüzden izledikten sonra tekrar görüşelim 🙂