Yanlış hatırlamıyorsam 2012 senesiydi. Hayatımda ilk defa bir sinema salonunda çalışacağım için, oldukça heyecanlanmıştım. Eğlence sektörü olduğu için ya da bedava film izleyeceğim düşüncesiyle değildi tabi ki bu sevincim. Sadece sinema sektörü olduğu içindi. Çünkü işin mutfak kısmıydı. Aslında tam olarak mutfak sayılmaz ama yine de, makine dairesinde geçen günlerimi düşünce az da olsa mutfaktayım hissine kapılmıştım.
Sinema salonlarında şu anda olduğu gibi adına ”yer gösterici” denilen, görevi mühim bir zat olarak işe başladım. Evet bu görev oldukça mühim adından da anlaşılacağı üzere bir yer gösterici şunları yapar:
1- Koltuğun üstündeki harf ve numaralardan anlamayan sığırlara ”al işte burada oturup izleyeceksin” gibisinden yerlerini gösterir.
2- Hepsi bu…
Sanırım iki üç ayım bu şekilde bir yer gösterici olarak geçmişti. Daha sonrasında ise; makine dairesinde bir boşluk oldu ve makinist olarak görevime devam ettim.
Bir müddet acemiliğin ardından, makineleri çalıştırmayı öğrendim. O zamanlar bizim tam 7 salonumuz vardı. Şimdilerde bu sayı 10’un üzerinde, en son gittiğimde fark etmiştim. Ancak 7 salon ama bu salonlardan ikisi ana makine dairesinden farklı bir yerdeydi. Bu yüzden süreyi iyi ayarlamadığımız zaman, oynatıp gittiğimiz filmi ara sıra beyaz perde yapıyorduk. Tabi bu beyaz perde olayı uzun sürerse, makinin altındaki makara hızlı bir şekilde dönerek, filmin sonunu parçalıyordu.
O zamanlarda çektiğim bir videoyu da sizin için eklemek istedim. Video kalitesi biraz kötü olduğu için artık kusura bakmayın. Çünkü o dönem (aslında dönemin iyi telefonlarından biri olan) Nokia’nın tuşlu bir telefonunu kullanıyordum. Piyasada dokunmatik telefonlar henüz çıkmamıştı zaten o zaman.
Sinema Filmlerinde 35 mm Film Makinesi ve 3D Film
Bu makine 35 mm’lik bir film makinesi. Araştırdığım kadarıyla sinema tarihi boyunca 16 mm’den 70’mm ye kadar üretilip kullanılmış bu filmler. Açıkçası ben en düşük 16 mm olduğunu sanıyordum. Ancak aşağıdaki görsele denk gelince 4.75 e kadar düştüğünü gördüm.
Ancak daha sonra uluslararası standart olarak 35 mm film uygun görülmüş. Sinemada izlemekten olduğunuz çoğu film 35 mm olarak çoğaltılıyor. Tabi son dönem 3D filmlerini saymazsak. Onlar biraz daha teknolojik olmasının yanı sıra, farklı bir makinede oynatılıyor. Üstelik böyle film makinede dönen makara olayı da yok. Tamamen teknolojik! 3D filmler genellikle içinde sanki uranyum saklı gibi duran, içi süngerli özel bir kutuda gelirdi. Kutunun içinde de harddisk benzeri bir şey. Filmin kaç GB? ya da TB olduğunu hatırlamıyorum ama sanırım TB boyutunda filmlerdi. Bu film özel kutusundan çıkartılarak, makineye yüklenir ve sanki evde film izliyormuşsunuz gibi mouse ile kontrol edilirdi. Yani film arasında makara değiştirme gibi bir durum yoktu. Sadece pause-play.
35 mm Film Birleştirme Aşaması
İşin belki de en eğlenceli yanlarından biri buydu. Parça halinde gelen filmlerin birleştirilerek tam bir film haline getirilmesi. Benim birleşimini ilk yaptığım film Recep İvedik 3 filmiydi. Aslında tamamen tesadüf eseri yapmak zorunda kaldığım bir ana denk gelmişti. Sanırım makine dairesindeki ustalardan biri hastaydı ya da izin almıştı. Ve o gün Recep İvedik vizyona giriyordu. Yapacak tek kişi de ben olduğum için, cesaretimi toplayarak ilk filmimi yapmaya başladım.
Size biraz abartmış gibi gelebilirim ama ufak bir hatanın geri dönülmez sonuçları olduğunu film yapımı hakkında yazacaklarımı okumaya devam ettiğiniz zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacağınızı umuyorum.
1- Her film 6-7-8 parça halinde plastik ya da alüminyum bir kutunun içinde gelir. Daha az ya da daha çok parça olması filmin uzunluğuna göre değişiyor. Mesela Inception filmi uzun bir filmdi ve 8 kutu olduğunu gayet iyi hatırlıyorum. Aşağıdaki fotoğrafta pek belli olmuyor ama kutuların üzerinde genellikle kaçınca sıra olduğu yazar. Ancak!
Eğer farklı bir sinemadan geliyorsa muhtemelen o kutudaki sayılar karışmıştır.
2- Aldığınız iki farklı kutuyu birleştirme aşaması bu işin belki de en kritik noktası. Sıralamayı ayarladıktan sonra filmin baş ve ses izine bakılır. Yani 1 numaralı kutuyu büyük makaraya sardığınızda filmin içindeki insanların başı aşağı mı- yukarı mı bakıyor bu kontrol edilir. İkinci parça da ona göre aynı şekilde denk getirilir.
3- Yukarıdaki fotoğrafta görmüş olduğunuz filmi dudağınızın iki arasına aldığınızda bir taraf diğer tarafa göre hafif yapışkanlıdır. Dolayısıyla birleştirdiğimiz her iki parça da bantlanmadan önce bu şekilde dudak arasına alınarak kontrol edilir.
4- Toplamda 6 ya da 7 parça olan filmimiz iki büyük makarada toplanır. Kısaca CD 1, CD 2 şeklinde düşünebilirsiniz. Yani bizim aslında adına bobin dediğimiz şeye dönüşürler.
10 dk Film Arası
Yukarıdaki fotoğraf çok büyük ihtimalle bir filmin ikinci yarısına ait. Ve yine büyük ihtimalle bir Türk Filmi. Çünkü ilk bobinler yani bizim CD 1 dediğimiz bölüm genellikle bu bobini taşırır. İkinci bölüm ise daha az ya da aynı olur. Ama ilk bölüm asla bu kadar az olmaz. İşte bu bobin tamamen bittiğinde ”film arası” dediğimiz olay gerçekleşir.
Panoramik ve Sinemaskop Film Arasındaki Fark
Aslında sıradan(!) bir izleyicinin anlamayacağı bir farktır bu. İşin içinde olanlar için elbette durum farklıdır. Adamlar bırakın filmin ne olduğunu, filmde hangi çekim teknikleri kullandıklarına kadar çözebiliyor. Neyse asıl konumuz olan panoramik ve sinemaskop filmlere gelelim. Panoramik çoğunlukla (düşük bütçeli) gördüğüm filmlerin çoğunda kullanılıyordu. Diğer yandan Warner Bros gibi yapımcılar genellikle sinemaskop kullanmayı tercih ediyor.
Sinemaskop 1953 – 1967 yılları arasında kullanılmış olan bir geniş perde sinema formatıdır. Kelime İngilizce’de CinemaScope olarak geçer.
Peki bir filmi elinize aldığınızda bunu en basit nasıl anlarsınız? Bunu ise kendi bulduğumuz basit bir yöntem ile biliyorduk. Aslında bizim için önemli değildi ama bilgi bilgidir sonuçta değil mi?
Sinemaskop bir filmi elinize aldığınızda en belirgin özelliği, karedeki insanların kafalarının bir uzaylı gibi sivri olmasıdır. Yukarıdaki fotoğraftaki kadın her ne kadar uzaylı gibi görünmese de, dikkatli baktığınızda aşağıdan yukarı doğru sündürülmüş bir şekli vardır her görüntünün. İşte biz bu tür filmlere sinemaskop diyoruz. Aksi durumda olan yani kafası gayet normal gözüken kareler ise panoramik dediğimiz filmler. Bir filme girdiğinizde sadece perdeye bakarak bunu anlamanız biraz zordur ama, sinemaskop filmler genellikle perdenin tamamını kaplarken, panoramik filmlerde perdenin sağ ve solunda hafif boşluklar kalır.
25. Kare Tekniği
Bu tekniği mutlaka bir yerlerde duymuş olabilirsiniz. Yine de konumuzla ilgili olduğu için es geçmek istemeden kısaca anlatmak istedim. Sinemada izlemiş olduğunuz filmlerin her 1 saniyesi = 24 film karesidir. Dolayısıyla makineden geçmekte olan 24 karenin arasına bir tane farklı bir kare yerleştirmek, izleyici tarafından fark edilmeyecektir. İşte buna 25. kare tekniği (bilinçaltı reklamcılık) deniyor. Ancak bu teknik etik olmadığı gerekçesiyle başta ABD olmak üzere günümüzde bir çok ülkede yasaklanmıştır.
Yaşadığım İlginç Şeyler
Her meslekte olduğu gibi makinistlik mesleğinde de aksilik ya da ilginç olaylar olabiliyor. Bir keresinde Selvi Boylum Al Yazmalım filmi vizyona girecek gibisinden dedikodular dolanıyordu. Yahuu ne istiyorsunuz şu eski filmlerden diye atarlanmıştım. Belli ki yenisini çekmişler dedim. Bir kaç hafta sonra film elimize ulaştığında bir de ne göreyim… Bildiğimiz Kadir İnanır’lı ve Türkan Şoray’lı olan Selvi boylum al yazmalım filmi bu. Böylesine eski bir filmi sinemada oynatmak ve izlemek gerçekten ayrı bir keyif vermişti bana.
Olur öyle arada…
Ve bir keresinde yanlış film oynatmıştım. Bazı sinema gişelerinde mutlaka denk gelmişsinizdir. Örneğin sabah üç seans bir film, dördünce seansta aynı salonda farklı bir film vardır. O zamanlar gündüz vardiyası olarak sabah 10.00 akşam 17.00 çalışıyorduk. Ve akşam tam 5’te sabahtan beri oynayan filmin değiştirilerek, sonraki filmin oynatılması gerekiyordu. O filmi de hâlâ hatırlarım. Türkler Çıldırmış Olmalı ve Testere Filmi. Mesai bitimine kadar oynattığım testere filmini, değiştirmeyi unutarak tekrar oynatmıştım. Yani Türkler Çıldırmış Olmalı filmine gelen izleyiciler 15 dk testere izlemişlerdi. Bazıları ne uzun fragman diye söylenmiştir eminim. Tabi ben daha otobüse binip evime gitmeden acil bir telefon gelmesiyle sinema salonuna geri dönmüştüm. Bir güzel fırça yedikten sonra, ulan bu seansta değişilik mi yapılır diye de atarlandım. Bu da benim için tatlı bir anı olarak kaldı.
Farklı bir sinemaskop kategorisi yazısında görüşmek dileğiyle hoşça kalın.
Sinemayı sinemada izlemeye bayılırım.. Hep o odaya girmek bakmak istemişimdir nasıl yapılıyor diye 🙂 sayenizde briaz fikrim oldu 🙂 teşekkürler
Rica ederim yazdıklarımı faydalı bulmanıza çok sevindim. 🙂
Ben bir şey sormak istiyorum. Gösterimden kalkan filmlere ne oluyor? Saklanıyor mu yoksa imhamı ediyorlar. Filmlerin çok sayıda kopyası oluyor
Bir film gösterime gireceği zaman belirli bir vizyon tarihi oluyor. Büyük sinemaların hepsi de hemen hemen o tarihte filmi seanslara açıyor. İstistani durumlarda bir iki gün gecikme olabiliyor sadece. Tahminime göre aynı günde gösterime girdiği için, sinema sayısı kadar kopya olduğunu düşünüyorum. Kopyalar kesinlikle imha edilmiyor. Arşiv olarak saklanıyor.
Yıllarca İzmir ve İstanbul sinemalarında Makinistlik yapmış
biri olarak bu yazınız ve sunumunuz için sizi takdir ve tebrik ediyorum kardeşim.. İzmir den Kaya Akşit.
Okuduğun için ben teşekkür ederim. 🙂