Uzun yıllar önce ekşi sözlükte açmış olduğum hesabımın şifresini ve kullanıcı adını unutmuş olmamın nedeni elbette benim aptallığım değildi. Çünkü aktif bir sözlük yazarı değildim. Hiçbir zaman da olmadım. Haliyle üç beş ayda bir açılan hesap, ya sistem tarafından otomatik olarak siliniyor ya da kullanıcı şifresi unutulduğu için giriş yapılamıyor.
Ardından son bir kaç yılda aktif olarak büyüyen ve gelişen sözlüklerden biri olan blog sözlük, ilk başlarda hevesle üye olduğum bir sözlüktü. Çünkü kuruluş amacı blog yazarlarını bir araya toplamak olduğundan, madem öyle ben de (herkes gibi) bu platformda bulunmalıyım diye düşündüm. Ancak bir müddet sonra ne olduysa sıkılmaya başladım. Aslında sorun tam olarak benden kaynaklı değildi. Genel anlamda sözlük ortamlarını sevmediğimi fark ettim çünkü. Bu nedenle blog sözlük macerasını bin enrty ile sonlandırarak, hesabımı kökünden sildim.
Alışkanlıklar kolay bırakılmıyor elbette. İlk başlarda her gün girmiş olduğum sözlüğü bir anda bırakmak kolay olmadı. Bu nedenle bir müddet farklı sözlüklere giderek bu boşluğu giderme çabasına girdim. Başta ekşi sözlükte çaylak olmak üzere uludağ sözlükte 11. nesil ve ne idüğü belirsiz diyebileceğim asosyal sözlükte de bir hesap açtım. Sürekli bir şeyler karalayıp duruyordum. Ancak dediğim gibi bu sözlük yazarlığı işinin bana göre olmadığını anladım.
Çünkü sözlükler insan kaynıyor, eee ben de kalabalığı seven biri değilim. En baştaki sebebim bu olmakla birlikte farklı sebeplerim de oldu tabi ki. Mesela sözlük yazarlığının kişinin psikolojini değiştirdiğini düşünmeye başladım. Çünkü herkeste bir fenomen olma, sivrilme gibi çabalar seziniyordum. Onun dışında yersiz eleştiriler, aptalca açılmış başlıklar, geyik muhabbetler derken kendime şu soruyu sordum.
‘‘Benim burada ne işim var?”
Evet cidden sordum bunu kendime. Bariz belli çünkü bu ortamı sevmiyorum ya da ayak uyduramıyorum. Çünkü gece vakti ne varmış, kim neler karalamış, trend başlıklar hangileri diye sözlüğe giriş yaptığınızda şu başlıklarla karşılaşıyorsunuz : sözlük kızlarının götü, bilmem kimin memesi… Bu sözlükte sözlük yazarı olsan ne olmasan ne? Bahsettiğim sözlük uludağ bu arada. Yetkililere mesaj attım. ”Yahu abicim bu nasıl sözlük bu kadar da saçma sapan başlıklara izin vermeyin bir şeyler yapın” dedim. İplemediler. Diğer yandan bilim, din, siyaset tartışmaları vs. Tamam bazı konularda tartışılır ama tartışmanın da bir adabı üslubu vardır. Ama bakıyorsunuz kimin eli, kimin g*tünde belli değil. İşte tüm bu sebepler bana ”burada ne işim var benim” dedirtti.
Cevabını düşüne dururken tüm sözlüklerden elimi ayağımı çekme kararı aldım. Bazılarından hesabımı sildim, bazılarına ise hesap silmekle bile uğraşmadım. Sanırım en son 5-6 ay oldu hiçbir sözlüğe yazar olarak giriş yapmadım. Ha arada girer okurum. Ama yazarlık derseniz cidden almayayım. Bir blog yazarı olarak, bir şeyler yazmak için blogumun yeterli ve en ideal yer olduğuna inanmaya başladım. Herkesin blogu yok tabi. Ama en azından kendi adıma sözlük yazarlığını pek cazip bulmuyorum. Sözlük yazarı olmak zor iş değil aslında. Girersiniz, üye ol butonuna tıklarsınız, hesabınız onaylanır ve yazar olursunuz. Ama mesele bu değil! Mesele o ortamda bulunmaktan ”memnun musunuz, değil misiniz” sadece bu. Bu soruya kısa ve net olarak ”ben değildim” cevabını verebildiğim için sözlük yazarlığını sonsuza kadar bıraktım.
Bir de şu açıdan düşündüm, ki bu da sözlük ortamlarını sevmememin bir diğer nedenidir. Yazmış olduğunuz ciddi ya da duygusal bir entry, başkaları için alay konusu olabiliyor. Kendinizden bir şeyler katmış, bir yazı yazmışsınızdır. Sonra bir bakmışsınız hiç tanımadığınız ”kasap kesen koyun” nickli birisi gelip abuk subuk eleştiriler yaparak canınızı sıkmış. Aslında eleştirene kızmazsınız, sözlük ortamlarında bu tür şeyler çok olağan olduğundan, en başta üye olduğunuz için kendinize kızarsınız.
Özetle sözlük yazarlığını ve sözlük ortamlarını sevmiyorum. Hali hazırda bog yazdığım için de, büyük bir eksiklik olarak görmüyorum.
Sezer’le bu konuda ne konuştuk?
Kendisi kelimelerbenim.com‘un yazarı ve blogsozluk projesinin fikir babası. 2016 yazmış olduğu Blog sözlük açıldı başlıklı yazısına, dayanamayarak tam 4 yıl sonra cevap yazma gafletinde bulundum.
Benim Yorumum: Çok büyük bir hevesle kaydolup devamında sıkıldığım ve yazarlık anlamında beni körelttiğini düşündüğüm için üyeliğimi sildiğim sözlük. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra yeniden üye oldum. Sonra baktım ki o beni eksiledi, şu beni dürttü muhabbetleri devam ediyor. İkinci üyeliği de sildim. Şu son dönemlerde uludag sözlükte ara sıra bir kaç satır entry giriyorum. Ama itiraf etmek gerekirse (ki oradaki ortamı ve açılan başlıkları az çok bildiğini varsayarak yazıyorum bunu) oraya ait değilmişim hissi yaşıyorum sık sık.
Sözlük güzel ama nasıl anlatayım bu körelme konusu hep rahatsız etti beni. Şimdi bu yazına tekrar denk gelince de anlatmak istedim açıkçası. Bugün mesela şu videoya denk geldim. Bruno’nun hikayesini az çok hepimiz biliyoruz zaten. Ancak detaylı olarak kimdir, nedir bilmem. Dolayısıyla wikipedia, belgesel ne varsa yedi göbek sülalesine kadar araştırmaya heves ettim. Araştırdım ve öğrendim varsayalım. Sonrasında bunu kendi düşüncelerimle harmanlayıp, adam akıllı oturup yazmak gerçekten haz aldığım bir şey.
Eğer bunu sözlük ortamında üç beş satırla ya da otobüs yolculuğunda falan çalakalem yazarsam, bir değeri ve anlamı olmayacak. Üstelik eksik ya da yanlış olacak belki de. Ancak blog ortamında yazayım dersem, ona özel bir mesai harcamış olacağım.
Bir de sözlük ortamında belirli bir kalıp oluyor ve herkes o kalıba girmeye çalışıyor. Kurulan cümleler, espriler, bakınızlar, tepkiler… Hepsi sanki birbirini tekrar ediyor. Bir müddet sonra herkes sanki birbirine benzemeye başlıyor. Bu da beni körelten bir diğer şeydi aslında. Ama genel olarak blog sözlük benim gözümde hala çoğu sözlükten iyi.
Sezer’in Cevabı: Düşüncelerine bire bir katılıyorum, hesap silme eylemi hariç. Bu hesap silme mevzusu neden bu kadar popüler anlamıyorum. Bir sözlükte hesabın varsa ve canın yazmak istemiyorsa sadece yazmazsın olur biter. Sigarayı bırakmak gibi bir şey mi bu sözlükte yazmayı bırakmak ki insanlar hesaplarını silerek bir şeyleri kontrol etmek için çabalıyor? Sözlükte yazdıklarına çok büyük anlamlar yüklüyorlar ve bir nevi intihar etmek mi istiyorlar?
Benim sonraki yorumum: Girmeyeceğim, kullanmayacağım diye bir karar almak ve sonrasında o kararı uygulamak sanırım biraz zor. Çünkü sınır koyduğumuz bir şeyin istediğimiz zaman ulaşabileceğimiz bir noktada olması, bu kararı esnetmemize neden oluyor. Rejim yapmak isteyen birinin evine abur cubur almaması gibi. Alırsa yiyecek çünkü bunu biliyor.
Sonuç olarak bir karar alırken o kararı sözde almakla kalmayıp, kendimize katı kurallar da koyuyoruz. İrademiz zayıf, insanız işte. Hatta geçen gün bu durumun canlı örneklerinden birine şahit olmuştum. İş yerinde bir arkadaş sigarayı bırakmış. Yok abi kesinlikle içmeyeceğim diyordu. Son paketini ve çakmağını da yanındaki bir arkadaşına vermiş. Yalvarsam da bana sigara vermeyin diye de tembihlemiş. Geçen gün gördüm sigara içiyordu. Bu hesap kapatma konusu da, anlattığım olaydan ya da verdiğim abur cubur örneğinden farklı değil o yüzden. Hesabı silmezsem elim durmaz yine girerim düşüncesi yani.
Sözlük yazarı olmak devamlılık ve rekabet olduğu için zor bir iş.
Aslında tam tersi kolay bir iş olarak görüyorum. Sadece sevmediğim bir ortamı var o kadar.
blogsözlükte ben de aktif olmuyorum artık 🙂 sıkıcı oluyor belli bir süre sonra bu sözlük olayı.
Aslında bir çoğu için bağımlılık yapıyor ama sanırım blog yazdığımız için bize soğuk geliyor.
Sanırım pek çok insanın -özellikle de blog yazarlarının- duygularına tercüman oldunuz. Gerçekten bizim sözcüklerde ne işimiz var? Yazacaksak blogda yazarız zaten. Maceraya gerek yok. Sözlük ortamlarında sadece Blog Sözlük ile bulundum. Ona da çok seyrek giriyorum, çok seyrek ötesi yazıyorum.
Üyelik silme işini de düşünmek istiyorum.
Bu yazıyı uzun zamandır yazmayı düşünüyordum zaten. Duygularınıza tercüman olmasına çok sevindim.
Sözlük ortamları çok fazla çeşitlilik içeriyor. Çeşit genelde iyidir ama söylediğiniz gibi bazı insanlar, diğerlerinden sıyrılmak için midir nedir, garip yollara başvuruyorlar.
Bazen blog için kısa kalacak yorumlarımı sözlüğe taşıyorum. Daha pratik oluyor. Lakin dediğiniz gibi uzun uzadıya yazılacaklar için zaten bloğumuz var.
Bak o dediğini ben de yapıyordum Zafer. Yani kısa kalacak yorumları sözlükte yazıyordum. Ama bazen de tam tersi uzun olarak sözlükte yazdığım da oluyordu. Neticede sıkıldım ve tamamen yazmayı bıraktım. Özellikle uzun uzadıya yazdığım şeyler sanki hiç olup gitti gibi bir hisse kapıldım.
(Şimdiki sözlüklerde) Sözlük yazarı olmak saçmalıktır bana kalırsa. Eğer yazar olacaksanız yeni açılan sözlüklerin kurucularında yer alın. Size önerim hiç bulaşmayın 😀
Kurucularında yer almak mı? :S Naptın sen Tekno Burger…
Bir blog açmak sonra onu devam ettirmek bile meşakkatli bir iş iken sözlük açıp onun kurucu üyeleri arasında yer almak bayağı bir zor olsa gerek. Zaman gerek, ekip gerek, güvenebileceğin insanlar gerek, maddiyat gerek… Bunlardan biri bile olmasa o iş yatar.