Hayatın anlamını sorgulatan ve hayata bakış açınızı değiştiren bir film arıyorsanız bence şu anda tam da doğru yerdesiniz.
Şimdiye dek fazla film yorumu-önerisi paylaşmamış olsam da, baba serisindeki Marlon Brando‘nun kendi orijinal sesi ile (yani altyazılı) izlenmesi gerektiğini savunan biri olduğum için, en azından iyi bir sinema takipçisi olduğumu anlarsınız diye düşünüyorum. Hani bazı filmler vardır bitirdikten sonra insanda ”ben ne izledim lan” hissi yaratır. Önereceğim filmler de (en azından bana göre) bu kalitede olan filmlerdir.
Yaşadığınız hayatı tekrar sorgulatan film meselesine gelince, filmin ”sosyal mesajlar” içerdiğini az çok tahmin etmişsinizdir diye düşünüyorum. Çünkü bir filmin içinde sosyal mesaj yoksa o filmden hayatın anlamını sorgulatmasını bekleyemezsiniz. Zira Marvel’in süper kahraman filmlerindeki cafcaflı aksiyon sahnelerinin verdiği ”anlık” heyecanı bir kenara bırakırsak, bu tür filmler bana göre çok daha değerli ve özgün. Üstelik süper kahraman filmlerinin çoğu aslında aynı senaryo ya sahip filmler. Mekan, kostümler, oyuncular değiştiğinden biz izleyici olarak bunu anlamıyoruz. Bir kahraman yaratma evresi (Kahramanın yolcuğu) adlı yazımda bunu detaylı olarak anlatmıştım. Merak edip okumak isterseniz neden böyle düşündüğümü de anlayacağınızı umuyorum.
Çok fazla kitap okuma alışkanlığım olmadığı için boş vakitlerimi genellikle film izleyerek geçiriyorum. Böylelikle yeni keşfettiğim eski filmleri, geç izlemiş olmanın verdiği üzüntüyle birlikte hemence paylaşmak istiyorum. Ama bazıları ayrı bir emek ve zaman istiyor doğrusu. Mesela daha önce yazmış olduğum En etkilendiğim film sahneleri başlıklı yazı için filmleri tek tek kesmiş, sonrasında ise youtube ye yüklemiştim. Bu yazıyı hazırlamak bir hafta gibi bir zamanımı almıştı. Ancak bu filmi izledikten sonra en etkilendiğim film sahnelerine bir kaçını daha eklemiş oldum. Yine benzer şekilde Yazamama sendromuna iyi gelen filmler başlığı altında yazarlıkla uğraşanlara ilham vereceğini düşündüğüm filmleri paylaşmıştım. Bu yazı da hayli uğraştırmıştı beni. Ama neticesinde güzel ve sağlam bir liste oldu.
Gel gelelim bahsetmiş olduğum Castaway on the Moon: Kim’in Adası filmine. Spoiler ile belirtilmemiş olan kısmı gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz.
Yaşadığınız Hayatı Tekrar Sorgulatan Film : Kim’in Adası (Castaway on the Moon)
: 8,1
Sinemalar : 8,1
Tür : Dram , Komedi , Romantik
Süre :116 dk.
Açıklama : Kore filmlerine karşı bir ön yargım olduğunu inkar etmiyorum. Ama adı üstünde ön yargı deyip yine de izledim. Türü romantik komedi olmasına rağmen, dram yönünün daha ağır bastığını söyleyebilirim. İlk başlarda bir kaç sahnenin size ”bu ne yahuu, böyle sahne mi olur, iğrenç” gibi hissettireceğini biliyorum. Ben hissettim çünkü. Ancak filmi kapatmayın ve izlemeye devam edin. Zaten bir müddet sonra film sizi içine çekmeye başlıyor ve nasıl bittiğini bile anlamıyorsunuz. Bana göre bu filmin en can alıcı repliği ise şuydu :
Erişte benim için umut demek!
Filmin Özeti : (Spoiler içerir)
Beyaz yakalıların ilgisini çekecek bir film olduğunu düşünüyorum. Yaşadığı hayattan, borçlarından sıkılan ”Kim” adında bir adam bir gün kendini Han Nehri’nin karanlık, suskun sularına atar. Uyandığında üstü başı kumla kaplanmış, yerde yatmaktadır. İlk başta tek düşündüğü şey kendisini öldürmektir. Hatta ilk denemesinde tam kendini asmak üzereyken tuvaleti gelir. Kendisini öldürmeyi başaramadığını ve nehirde bilinmeyen bir adaya sürüklendiğini anlar. Bu adada geçirdiği zaman, hayatı çok daha farklı düşünmeye başlar. Kredi kartlarını fırlatıp atmıştır. Yalnızlık içinde adeta yeniden var olur ve insan olmanın ne demek olduğunu anlamıştır.
Tüketim toplumunun hepimizi nasıl etkisi altına aldığını, ondan kurtulmak istesek bile kurtulamayacağımızı anlatır bu film bize.
Kim tek başına adada kaldığı süre içerisinde yaşamla mücadele etmeyi öğrenir. Hatta o adayı kendi evi gibi benimser ve kendi ekinlerini yetiştirir. Bir tek şeyi arzulamaktadır: O da börüce soslu makarna. Bir adamın elindeki bütün imkansızlıklara rağmen isteğine kavuşmasını, hatta bu isteğinin bir umuda dönüşmesini anlatır film. Ancak Kim’i sürekli gizlice izleyen bütün yaptıklarını fotoğraflayan ilginç biri vardır.
Nehir kenarındaki binalardan birinin bir dairesinde yıllarca odasından dışarıya adımını atmamış bir genç kızdır bu. Bir gün dürbünüyle bakmaktayken bir ada üzerinde tek başına yaşayan bir adam gözüne ilişir ve merak eder. Günler günleri kovalarken, adamın yalnız ama halinden hoşnut yaşamı merakını öylesine artırır ki onca yıldan sonra odasından dışarı çıkmasına sebep olur.
Fragman :
Son olarak filmin fragmanını izlemeden önce şunu belirtmek istiyorum. Eğer filmi izlemediyseniz ve hemen yukarıda bulunan spoileri de okumadan geçtiyseniz bence fragmanı izlemeden doğruca filmi açıp izleyin derim.
Gaza geldim açıkçası .
İlk fırsatta izleyeceğim sanırım.
iyi günler
Biri de bana önerse de ben izlesem. :S
Ben spoiler’a bakmadım fragmanda bakmayacağım sizin önerilerinize uyup ön yargısız bir film izleyeceğim yakın zamanda. Ayrıca yazınızı için sağ olun.
abidinasil.blogspot.com
Umarım geri gelip dövmezsin beni. 🙂
Şaka bir yana filmden az çok anlayanların beğeneceğini düşünüyorum. Tabi çıtayı fazla yüksek tutmamakta fayda var 😉
Filmi izlemedim fakat anlatım güzel olmuş. En kısa zamanda filmi izlemek ilk işim olacak 🙂
İzlerim bu yazıyı okuduktan sonra teşekkür ederim.