14 şubat sevgililer günü gibi bir çok özel günlerin kültürümüze nasıl yerleştiği, her seferinde merak konusu olmuştur. Bu yüzden ben de sevgililer günü için hediye almadan ya da hediye arayışı içine girmeden önce bu merakımı gidermek istedim. Sahi kim icat etti bu sevgililer gününü ya da diğer özel günleri…? Ben Wikipedia‘nın yalancıyım diyerek bu sorunun cevabını şuraya ekleyeyim.
14 Şubat Sevgililer Günü Nasıl Ortaya Çıktı?
Sevgililer Günü, her yılın 14 Şubat günü birçok ülkede kutlanan özel gündür. Kökeni, Roma Katolik Kilisesi‘nin inanışına dayanan bu gün, Valentine ismindeki bir din adamının adına ilan edilen bir bayram günü olarak ortaya çıkmıştır. Bu sebeple bazı toplumlarda “Aziz Valentin Günü” (İngilizce: St. Valentine’s Day) olarak bilinir. Valentine kelimesi, Batı medeniyetlerinde hoşlanılan kişi veya sevgili anlamlarında da kullanılır. Günümüzde, bazı toplumlarda sevgililerin birbirine hediyeler aldığı, kartlar gönderdiği özel bir gün olarak devam etmektedir. Tahminlere göre 14 Şubat günü, tüm dünyada 1 milyar civarında kart gönderilmektedir. Bunun yanı sıra hediye alımlarından kaynaklı piyasada satışlar artmaktadır.
Bir de sevgililer günü, evlilik yıl dönümü gibi özel günlerde Tv de reklamlarını sıklıkla gördüğümüz tek taş pırlanta alma geleneği var. Konuyla alakalı olduğu için onu da anlatayım. Çünkü tek taş ve pırlantanın pazarlama tarihinde de yine bu özel günler yatmaktadır.
Bilmediğiniz farklı bir mevzu
Edward Jay Epstein adında bir gazeteci, 1982 tarihli ‘Hiç Bir Pırlanta Satmayı Denediniz mi?’ yazısında bu konuyu mükemmel şekilde anlatmış. Sorunun kendisi bile bir çok şeyi düşünmemize neden oluyor zaten. Yazıyı Türkçe’ye çevirip okuduğunuzda biraz karmaşık gelebilir ama kısaca özetleyecek olursak, elmas ve pırlanta satışı için 1940’ların sonunda De Beers’ın hala kullandığı ‘Pırlanta, sonsuza kadar’ sloganını oluşturdu. Böylelikle bu slogan kelebek etkisi gibi günümüze kadar geldi ve başta orta gelirli insanlar olmak üzere bir çok kişi için ”pırlanta satın almak” bir gelenek haline geldi. Tabi sevgililer günü gibi özel günler de bundan payını aldı. Düşününce gerçekten aptalca geliyor. Nedenlerine gelince onları da açıklayayım.
- Hediye almak için neden özel bir günü bekleyeyim?
- 14 Şubat sevgililer gününü, 13 Şubat’ta kutlamak caiz midir?
- Sevgilisi olmayan kime hediye alacak?
- Ya da sevgilisinden yeni ayrılmış biri o gün kendini nasıl hissedecek?
Hadi buyurun bu soruların cevabını siz düşünün. Aslında bakarsanız hep gapitalizm oyunları bunlar. Bizim mahalle esnafı falan da öyle diyor. Demesine diyor ama, o gün gelince de dükkanı bir güzel süsleyip, her yere kalp asıyor köpükle dükkan camına ”Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun” diye yazıyor. Ne iş ben de anlamadım yani.
Sevgililer günü olsun olması, hediye almak ya da hediye vermek güzeldir.
Buna bir şey demiyorum. Ama bunu 14 şubat yerine başka zamanlarda da yapmayı tercih edenlerdenim. Hatta ben şahsen yeni yıla bir hafta önce girmiştim. Ki zaten bir yıl 365 gün 5 saat 48 dk olduğuna göre; önceki yıllardan birikmiş olan saat ve dakikaları da katarsak 1 hafta önce kutlamış olmam pek de anormal bir durum olmasa gerek.
Bir de tabi şöyle bir durum var: 14 Şubat sevgililer günü artık herkes tarafından kabul görmüş ve ”hediye alınılması gereken bir gün” gibi akıllarda yer ettiği için, birçok kişi haftalar öncesinde ne alsam krizine girmektedir.
Ne alsam ne alsam..? Bu ne alsam krizlerinden Her yeni yılda görmeye alışık olduğumuz klişeler başlıklı yazımda da bahsetmiştim zaten.
Bir erkeğe ne alınır? Kravat mı alsam ya da kol saati mi? Kotondan bir gömlek falan mı alsam acaba derken işin içinden çıkılmaz bir hale geliniyor. Kadınlar da tabi aynı durumda 🙂 Cidden komik bir durum bu. Evli olunca durum biraz daha farklı oluyor tabi. Yani farklıymış algısı yaratan erkekleri gördüğüm için söylüyorum.
Sevgililer mi günü mü? O da ne ola ki?
Biz evliyiz olumm diyen adamlara rastlıyorum. Ruhuna öküz kaçmış çıkar çıkarabilirsen 🙂
Peki sevgililer gününün hiç değişmeyen klişelerine gelirsek :
Camekanlar ve vitrinler ucuz köpüklü yazıyla ”sevgililer gününüz kutlu olsun” yazılarını yazmaya başlar. Yukarıda bahsettiğim küçük esnaflar ve diğer mağazalar. Öff pöf olduğum durumlardan biri olduğu için yazıyorum bunu.
Sevdiğiniz mağazalarda ve alışveriş merkezlerinde göz boyamak için ”Sevgililer gününe özel” kampanyaları yapılır. Ortada bir indirimde yoktur aslında da neyse…
En güzel iş yapan yerlerden biri de belki de sinemadır. O gün kesin üç beş valentine’s day filmleri de gişede yerini almıştır. Dandik dandik filmler işte. Sinemada kendinden geçen çiftlerden bahsetmiyorum bile. Film izlemeye değil sevişmeye gelmiş anasını satayım.
Madem 14 şubat niye sevişmiyoruz? gibi bir algı oluşmuş kafada işte. Ergen falan deyip geçiştiriyoruz.
What is meaning of valentine’s day deseler. To be cenabet diyesim geliyor bu yüzden.
Kısaca konuyu özetleyecek olursak, sevgililer günü gibi özel günleri hayatınızdan şutlayın gitsin. Normal zamanlarda da hediyeler alın sevdiklerinize. Normal zamanlarda da öpüşüp koklaşın, sarılın.
İnadına 13-15 şubat 🙂
Nizamettin Gümüş - 1 ay önce
Yazınızın, kırık camlar metaforu üzerinden toplumsal düzen ve bireysel sorumluluk konularını ele alması oldukça düşündürücü. Küçük bir dondurma kâğıdının, aslında…
Konu: Kırık Camlar Metaforu ve Bir Dondurma Kağıdının Tetikledikleri