Hani meşhur bir laf vardır ya, ”insan hayatta iki kez ölür, birincisi nefes alıp vermeyi bıraktığında, ikincisi adını hatırlayan kimse kalmadığında” diye. Bazı bloglara girince nedensizce acaba yazarı öldü mü diye garip bir düşünceye kapılıyorum.
-Yok canımm hemen öyle karamsar düşünme, dediğinizi duyar gibiyim.
Haklı olabilirsiniz!
Belki evlenip barklanıp çoluk çocuğa karıştıktan sonra bu blog işlerini de bırakmıştır. Belki şifresini falan unutmuştur da öylece ortada kalmıştır blogu. Ya da ne bileyim sıkılmış bırakmıştır.
Ama nedense terk edilmiş, eski bir ev havası izlenimi bırakıyor bende o bloglar. Duvar boyaları dökülmüş, odasının tavanlarında örümcek ağları bulunan, camlarındaki tozdan dışarıyı bile göremediğiniz bir ev. Komşular olsa sorardık belki..
– Ne oldu hayırdır, ev sahibi epey bir zaman uğramamış herhalde bir bilginiz var mı diye.
***
Bugün tesadüfen denk geldiğim Papatyadunya da o bloglardan biri aslında. Bu tür bloglara rastlayınca nedense, blogların kaçınılmaz sonu gibi hissediyorum ve bu his anlamsızca içimi ürpertiyor. Bloga baktığımda gözüme profil açıklamasındaki şu sözler çarpıyor :
Şehri İstanbul’dayım, sevgilimle huzur bulduğum evimdeyim. Yazıyorum, pişiriyorum en çok da paylaşıyorum…
Anlaşılan yemek tarifleri paylaşan ve sevdiceği ile mutlu mesut yaşayan bir kızcağızmış diyorum. Ama sonra ne oldu bellisiz..
Bu kadar da takılmamak lazım diyorum bir yandan ama, insanız işte Allah kahretsin. Bir yerden sonra şu saçma sapan satırlar yazdığımız ve adına blog dediğimiz şeye bir gönül bağı mı hissediyoruz nedir? Hani kedi, köpek falan severiz ya, bu da öyle bir şey. Bizler de blog sevicileriz. Zaten sürekli yazan biri için bir yerden sonra yeme-içme gibi zorunlu bir hale geliyor blog yazmak. Yazmayayım diyorsun ama duramıyorsun. Belki bir kaç ay ara veriyorsun ama en sonunda kürkçü dükkanı gibi dönüp dolaşıp yine geliyorsun.
***
Sanal ev gibi görmeye başladım artık blog denilen şeyi. Ev düzensiz ise, belli ki ev sahibi de yeni taşınmış diyorum. Uzun zamandır bir şey yazmamış mı? Hatta bu uzun zaman dediğim süre 3-5 yıl kadar olmuş mu? O zaman da belli ki taşınıp gitmiş bu evden diyorum.
Her blogun kaçınılmaz sonu sanırım böyle olacak. Eklentiler bozulmuş, çoğu resim silinmiş falan, Sonra başkaları da o bloga girip vay beee sahibi en son 8 sene önce yazmış, belki de ölmüştür diye içinden geçirecek. Acıklı bir hikaye gibi lan!
Ölü bloglar derneği olsa sanırım tüm o bahsettiğim bloglar bu derneğin birer üyesi olurdu. Olaya ben mi çok duygusal yaklaştım ya da olayın kendisi mi duygusal bilemiyorum ama bu yazı da böyle oldu işte.
Güncelleme :
Bugün Tesadüfen sevgili blog yazarı arkadaşım Semih Keçecioğlu‘nun ”Tozlu ve yıkık blogların temizliği” başlıklı yazısına denk geldim. Semih öyle güzel bir şey düşünmüş ki; şimdiye dek bunu kimsenin nasıl akıl edemediğine şaşırdım. Yazımda da belirttiğim gibi kapanıp giden bloglardan bahsetmiştim. Semih ise şöyle bir şey düşünmüş : Gelin biz bu kapanan blogların yazarlarına bir şekilde ulaşıp (email, yorum, mesaj yoluyla) bir hal hatır soralım, onlara beklenmedik bir sürpriz yapalım demiş. İnce düşüncesinden dolayı kendisini gerçekten kutluyorum.
Bak sen böyle yazınca aklıma 2 veya 3 sene önce takip ettiğim bir blog geldi. Yaşam dolu bir hanımefendinin bloguydu. Kendi minicik bahçesinde yetiştirdiği çiçeklerini, yaptığı el işlerini paylaşıp hep güzel satırlar ile doldururdu içini. Sonra birgün başka bir blogger arkadaşın sayfasından vefat ettiğini öğrendim. Sanki bir arkadaşımı kaybetmişim gibi üzüldüm. Şimdi bu satırlar bana onu hatırlattı yeniden. Nurlar içinde uyusun. Hepimizin blogunu bekleyen son tam olarak bu aslında. Bloglarımız er yada geç bizimle birlikle nefes alıp vermeyi bırakacak ve yaşamayacak.
Evet malesef öyle Yasemin. Ben de o tür bloglara sıklıkla denk geldiğim için açıkçası bu tür duygular hissettim.
Son zamanlarda okuduğum en duygusal yazılardan biriydi bu yazınız. Aklıma bin türlü hikaye, yaşam ve bitiş öyküsü geldi… Aslında, son yazısı çok uzun zaman önce yazılmış bloglara hiç bu gözle bakmamıştım. Ve başlık… Kaleminize sağlık!
Teşekkür ederim N.G. ”Son zamanlarda okudugum en duygusal yazı” diye ayrı bir yere koyman da ayrıca mutlu etti beni.
Çok beğendim bu yazınızı. Aynı şeyleri düşünmekteyim ben de şu sıra. "Sade dinle" ve "sen ben ve hiçbir şey hakkında" mesela. Uğruyorum. Ama yoklar. Merakta bıraktılar.
Bir Miss nobody vardı. Bir gün bir baktım blogu kapatmış. Birkaç öyle blog daha var. Mesela küçük şiirler yayınlayan "yazdan kalan" gibi adı olan bir blog.
Onlara alışıyoruz. Benimsiyoruz. Bir merhabalarını da özlermişiz meğer blog arkadaşları olarak blog arkadaşlarımızın.
Çok teşekkür ederim acemidemirci şu sıralar blogu yeniliyorum daha doğrusu blogger den wordpress e geçiş yaptım. Malum onlarla uğraşıyorum. Cevap yazmakta biraz geç kaldığım için kusura bakma.
Bayıldım valla ya gülümseyerek okudum resmen 🙂 Ölü bloglar derneği süpermiş 🙂
Ben yazarken pek gülemedim aslında. Yani öyle ölü bloglar diye gırgır geçtiğime bakmayın gerçekten hassas olduğum bir konu.
Çok anlamlı bir yazı başlığı, öncelikle bunun için tebrik ediyorum seni. Terk edilen (veya artık güncellenmeyen) bloglarla ilgili geçen YouTube canlı yayınında konuşurken “o blogların belki de ekonomik sorunlar sebebiyle kapanmış olabileceği” ihtimali üzerine de düşündük. Blogların çöp bloga dönüşmesi, yıllarca güncellenmemesi veya tamamen kapanması aslında birçok sebepten dolayı olabilir. Ama zannediyorum biz işin kolayına kaçıyor ve “Aaaa o blogda mı kapanmış?” deyip geçiyoruz. Aslında durup düşünsek, o blogun yazarıyla iletişime geçsek, belki de alan adı ve hosting ücretini ödeyemediği için blogunu kapatmak zorunda kaldığı gerçeğiyle bile yüzleşeceğiz. Eğer asıl sebep buysa bu hepimizin ayıbı. Ben artık uzun süredir güncellenmeyen veya kapanan blgoların sahiplerine ulaşmaya çalışıp sebebini sormaya karar verdim. Eğer gerçekten kendi isteğiyle blogunu güncellememe / kapatma kararı aldıysa saygı duyarım, yapacak bir şey yok. Ancak benim kastettiğim sebepten dolayı ise o noktada bize de sorumluluk düşüyor.
Öncelikle mesajına geç cevap verdiğim için kusura bakma. Fakat biliyorsun wordpress sistemine geçmek beni hayli uğraştırdı. Onun dışında söylediklerin konusunda çok haklısın Evren. Kimse birbirine destek olmuyor. Bir blog mu kapanmış amannn varsın kapansın kimse umursamıyor ancak sebebi bahsettiğin şeyler olabiliyor. Bu yüzden blog yazarları kendi aralarında sıkı bir bağlantı kurmalı diye düşünüyorum. Bu kolay değil ama eğer biz birbirimizle yeterince iletişim halinde olamazsak tek başımıza yaptığımız şeylerin hiçbir önemi yok. Bunun için aslında çok çabaladım ama kendi sorunlarımla uğraşmaktan her seferinde fırsat bulamadım. Yaptığın işleri ve verdiğin emeği çok iyi anlıyor ve takdir ediyorum. Elimden bir şey gelirse de yardımcı olmak ya yanında olmak isterim.
Başlığı görünce okumadan geçmeyeyim dedim. Çoğu blogun hazin dolu hikayesini güzelce işlemişsiniz. Teşekkürler
kesinlikle çok haklısın benim de takip ettiğim bloglar var öyle ölümün kendisi gibi habersizce çekip gidiyorlaren azından gidiyorum diye haber verseler ya da kapatsalar geri dönecek diye beklemeyiz ama işte naparsın bazen arada eski yazıları okuyorum garip geliyor yaşammış ama hiç yaşanmamış gibi ..
Selam,
Kendi adıma takip ettiğim Mr Milyoner (mrmilyoner.net) blogu bir anda yok oldu ve gitti.
Blog sahibi @MrMilyoner olarak Twitter’da en son 5 Aralık 2019 tarihinde twit atmış ve bir daha hesaba uğramamış görünüyor.
Anonim bir hesap olduğu için gerçekte kendisine ne olduğunu asla bulamayacağım gakiba.
Belki de batmıştır. 😊
Gecenin bu vaktinde akademik hayattan sıkılıp güncel hayata geçiş molasında burayı keşfettim. Bu hatırlatma da benden olsun. Yazınızdan sonra merhum Aşık Veysel düştü yadıma. “Ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın.” Saygılar 🙂