Sadece içinde bulunduğunuz durumun, keskin köşelerini işinize geldiği gibi törpüleyip duruyorsunuz! Neye ne kadar inandığınızı bir kenara bırakıp, neden ve nasıl inandığınızı düşünme vakti geldi de geçiyor. Bilim ve din mücadelesi yıllardır sürüyor. Kız çocuklarının okumasına karşı çıkan gurular ya da hocalar kendilerine ne diyorlarsa artık, okumuş ve doktor olmuş kadınlar tarafından tedavi ediliyor. Bu bilimin dini inanışlara karşı kazandığı zaferlerden yalnızca bir tanesi.
Toplum olarak hepimiz yontulmuş bir dini inanç içinde yaşıyoruz.
Bu durumun diğer coğrafyalarda da benzer şekilde ortaya çıktığına eminim. Çünkü bunu fark etmemek için kör olmalı insan. Bunu göremediğimiz gibi, bireysel olarak da kendimize göre yontuyoruz o inançları.
Örneğin komisyonculuk yapan inançlı bir adamı düşünün.
Çiftçiden 3 liraya alıp piyasaya 10 liradan sebze satıyor. Tüketici ise bu ürünü 12 liradan alıyor.
Çiftçinin karı 1 lira!
Tüketiciye satan marketin karı ise 2 lira!
Komisyoncunun karı ise 7 lira!
Bu emeği sömürmek değil de nedir?
Fakat bu duruma karşı çıktığınız anda şu söylemle karşılaşıyorsunuz : ”Ticaret sünnettir” Hangi din böyle bir ticaretin adil olduğunu söyleyebilir bana?
Emekten, işçi hakkından söz eden bir imam gördünüz mü siz hiç?
Göremezsiniz!
Çünkü dinler; zenginlerin düzenleri bozulmasın, kimse baş kaldırmasın, sorgulamasın, dün nasılsa bugün de öyle devam edebilsinler diye vardır. İktidarın evet propagandalarını yapmak için vardır. Sürekli sömürülen insanlar bol bol şükür edip dua etsinler diye, uyanmasınlar diye vardır. Sanki anasının karnından işçi doğmuş gibi, işçi ölenler var bu ülkede. Kendi oğlunu da aynı düzene kendi gibi kurban eder. Sorgulama, itaat et, denileni yap, sonra da öl git.
Perşembe günü mangal yapıp rakı sofrası kuran adamlar, cuma günü günah çıkartırmışcasına namaza gidiyor ve gitmeyenleri eleştirmekten de geri kalmıyor. Hey yavrumm heyy!
Evde çoğumuzun anneleri ya da nineleri kuran okur.
Onlara ne diyor kuran, ne anlatıyor sorusunu sorduğunuzda ise; cevap veremiyorlar. Çünkü ne okuduklarına dair en ufak bir fikirleri yok!
Bu durum zamanı boşa harcamak değil de nedir? Şöyle ki: bin yıl yaşayıp, her gün okusa bile sonunda ne okuduğuna dair hiçbir fikri olmayacaktır. Bence bu ibadetten çok günah olmalı. Eğer bir tanrı olsaydım onları ödüllendirmek yerine cezalandırırdım.
Yontulmuş inanç dediğimiz şey burada tekrar devreye giriyor. Çünkü onlar, yaptığı şeyin doğru olduğuna inandıkları gibi, anlayıp anlamamaya da pek kafa yormuyorlar. Olsun bu da ibadet deyip geçiştiriyorlar.
Sözde inanç sahibi olduğunu düşünen bazı insanlar ise, cebine sırf biraz daha fazla para girsin diye sigortasız işçi çalıştırıyor. Savunma da hep hazırdır ve aynıdır. Devlet çok vergi alıyor.
O halde siz dürüst bir insan değilsiniz. Sadece içinde bulunduğunuz durumun keskin köşelerini işinize geldiği gibi törpüleyip duruyorsunuz.
Eee ben inançlıyım ama saçım açık geziyorum diyebiliyorsunuz.
Hani dininiz kapanmayı emrediyordu? Ama yok siz yontuyorsunuz o inancı. Bunun bahanesi de hep şu olmuştur : Benim kalbimi Allah biliyor, benim kalbim temiz.
Tabi canııım.. Öyle tabiii.
Ben de biliyorum kalbinizi.
Azhab süresi 53. ayet der ki :
AHZÂB-53 Ey iman edenler, Peygamberin evlerine, vaktine dikkat etmeksizin ve yemek için izin verilmedikçe girmeyin; ancak çağrıldığınızda girin, yemeği yediğinizde de hemen dağılın; sohbet etmek için de izinsiz girmeyin! Çünkü o, peygambere eziyet veriyor, üstelik sizden utanıyor; ama Allah, gerçeği söylemekten sıkılmaz. Bir de hanımlarına, gerekli bir şey soracağınızda bir perde arkasından sorun! Öyle yapmanız, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha çok temizdir. Sizin, Allah’ın peygamberini incitmeye hakkınız yoktur; arkasından hanımlarını nikahlayamazsınız da. Çünkü, bunlar, Allah katında çok büyük bir günahtır.
Bu ayet nedense beni çok düşündürdü. Çünkü Kuran, insanlara bir rehber niteliğinde Tanrı tarafından gönderildiyse, tamamen kusursuz bir kitap olması gerekiyor. Dolayısıyla kainata ve insanoğluna dair bilgiler içermeli diye düşünürken, tamamen kişisel bir ayet olması sizi de düşündürmedi mi?
Çünkü ayetin özetle dediği şu : Peygamber sizi çağırmadıkça evine gitmeyin.. Bundan çok rahatsız oluyor. Yemek için izin verilmedikçe gitmeyin.. Haa yemeğe kalırsanız da çok oturmayın. Ölürse de arkasından karısını nikahlamayın.
Açıkçası tüm bunlar bana normal gelmiyor.
Bunu sorduğunuz anda ise genellikle şununla karşılaşıyoruz : Orada öyle demek istememiş, bu ayet uydurulmuş, yanlış çevrilmiş vs.. Ama genellikle orada öyle demek istenmemiş ile karşılaşıyorum. Peki ne demek istenmiş? Ya da neden yalın ve sade bir anlatımla değil de, nereye çekersen oraya gider bir dille izah edilmiş?
Sonuç olarak inanılan din 1 tane, inanç biçimi ise inanan sayısı kadar fazla.. Çünkü herkes inancını, dinin gerektirdiği gibi değil de, işine geldiği gibi yaşıyor.
Belki komik, belki de ürkütücü ama gerçek bu!
Daha söylenecek o kadar çok şey var ki… Aaaah aaaahh
Yazıyı bitirdiğimi düşünürken aynı şeyi hissetmiştim. Daha söylenecek çok şey var aslında.
Benim de kafa yorduğum, üzerinde düşündüğüm ve sorguladığım konular bunlar.
Şöyle bir şey var, Kuran'ın ilk inen ayeti "Oku!" olarak söylenir ve bilinir. Fakat Peygamberin önünde o sırada okuyacak hiçbir şey olmadığı da bilinir. İnsanlar bunu atlayıp dini kitaptan ibaret sanıyorlar. Mesele insanın kendisinde bitiyor aslında. Günümüzde dahi ortaya bir söz attığınızda her insanın aldığı farklı olabiliyor, bu insanın doğasında var. Önüne geçilemez bir şey gibi geliyor bana. Benim İslam inancından anladığım ve yaşadığımda kitapta meal olarak verilenler arasında dağlar kadar fark var. Öyleyse sorun kimde?
Sorun tamamen bireysel olarak okuyup araştırmamakta. Çünkü bizim insanımız kendi okuyup araştırmak yerine kulaktan duyma ayet vs bilgilere daha çabuk inanıyor. Bunu basit bir şekilde de test edebilirsin. Örneğin karşındaki insana kafandan bir şey uydur ve bunun bir ayet olduğunu söyle. Tepkisi kesinlikle tahmin edebileceğin gibi olacaktır. Çünkü daha önce okumadığı için inanmamak için bir neden görmeyecektir.
Her şeye kendimize göre yorum katıyoruz gerçekten :(( Teşekkürler :))
Bazı şeyleri yorum katmaktan ziyade gerçekte var olan şeyleri dile getirmek olarak düşünebilirsiniz. Örneğin ben size dünyanın yuvarlak olduğundan bahsetsem bu kendi yorumum olmaz. Sadece gerçekte var olan bir bilginin paylaşılması olur. Yazımı bu çerçevede gördüyseniz çok mutlu olurum.
Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hakk, bizim için islamı seçtiğini ve başka inançları da kabul etmeyeceğini bildirmiştir. Fakat biz insanlar illaki önümüze hazır konmuş doğruları değil de, çarpıtılmış şeyleri yaşayacağız.
Bir teyzeden duydum. Komşusunun çok ibadet ettiğini anlatıyordu. Namazda bizden farklı şeyler yaptığından bahsederken, biz de belki farklı mezheptendir dedik. -O dört mezhebi de yaşıyor, hak olduğu için dedi.
Böyle bir uygulama var mı Allah aşkına tarihte?
Aslında büyük 4-5 mezhep olduğu söylenir. Fakat gerçekte yüzlerce mezhep vardır. Bir de Kuranda geçtiğini söylediğiniz şeyin (bizim için islamı seçtiği) ayet numarası nedir?
Bilgi verirseniz sevinirim.
İstatistiklere bakarken yazdığım yoruma cevap yazıldığını bugün gördüm. O yüzden kusura bakmayın.
Maide suresi 3. ayeti kerime.
3 – Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.
Blog sayfalarımız bizim mekanımız, serbest kürsümüz her şeyi söyleyebiliriz (yine de belli ölçülere dikkat ederek, bunu borçluyuz okuyucumuza..) ama bazı şeyler var ki inanmasanız bile söylememek gerekiyor. Sizin dobralığınızdan şüphem yok, analizci olmanız imanın da gereği, tefekkür etmek/düşünmek manevi alemimizde bizi bir yerlere taşıyabilir. Hem merak ilmin hocasıdır, merak etmez araştırmaz ve soru işaretlerimize ruhumuzu kanatlandıracak cevaplar verip tüm kainatın duyacağı kadar yüksek sesle amenna diye haykıramazsak yazının ilk paragrafına konu olanlar grubuna girme riski olur, Allah korusun. Şeytan ve nefs non stop çalışıyor.. Kur'an-ı Kerim de geçen herhangi bir ayeti neden böyle yazılmış, daha yalın niye yazılmamış, konunun dinle ne alakası var gibi yaklaşımlarla tahlil edemeyiz. Kur'an kelamullahtır, ezel ve ebed olan yüce Allah'ın sözüdür. İnanmayan olabilir, inanmam der ama niye böyle türünden yaklaşım kabul edilemez. Sorguladığımız bir alim, prof, dahi ya da dünya lideri görüşü değil Rabbimizin kelamı. Onun sözü olduğu için tefsire ihtiyaç var bunun için de müfessir alimler gelmiş, her yüz yılda bir de asrın ihtiyaçlarına göre tefsir edecek müceddidler geleceği bildirilmiş. Dinimiz sadece kur'anı okuyarak anlayamaz ve yaşayamayız, Bu dinin esaslarını bize bildiren Peygamberimiz'in sünneti (yaşam ve alışkanlıkları) ve bunları bize bildiren doğru hadislere de ihtiyacımız var. Söz ettiğiniz ayette de o zamanın şartlarına göre ihtiyaç olmuş bir durumdan söz edilmiş. Kur'an da sadece bu konular varmış gibi bir algı bizi küfre götürür. Huşu içinde gerek düz gerek güvenilir bir meal ve tefsir okunduğunda ruhu kaplayan nuru farketmeyen yoktur. Adı alim geçen ama kaderi kabul etmeyen adı alim geçen nAmazı kafasına göre kırpan ası alim geçen miracı kabul etmeyen basiretsizler varken şeytan kenarda otursun. Dışarıdan bakınca radikal koyu dindar görünen mangalda kül bırakmayan ama namazını kılmayan tiplerde var. Niye kılmıyorsun? Bizim namazımız kılınmış, haydaa. Yazınızın başında söz ettiğiniz dini bireyselleştirip akılları bulandıran, boyunlarına vebal üstüne vebal takılı gafiller ordusuna ne diyeceğiz? Hangi devirde olmadılar ki? Hakikatin bir ve tek olduğu gerçeğini ben de bu hakikate göre yaşıyor ve inanıyorum diyenler değiştirebilir mi? Yanlışın içinde olanları sorgulamak, uyarmak, deşifre etmek gerek ama onların hakikatle, gerçek imanla alakası yok. Sakın bu algının gölgesi iman nurunun üzerine iliştirilmesin. Şu sözü çok seviyorum, -münafık kafirden eşeddir- Yani inanıyor gibi görünüp aslında tam inanmayan ve gereğini samimiyetle yapmayan inanmıyorum diyenden daha kötü. Siz başkalarına aldırmayın, okuyan yazan kafası çalışan samimi bir yüreğin kimseye ihtiyacı yok. Bu bir yolculuk , geldiğimizi bulma yolculuğu.. Allah hepimizin yolunu açık etsin..
– Kur'an-ı Kerim de geçen herhangi bir ayeti neden böyle yazılmış, daha yalın niye yazılmamış, konunun dinle ne alakası var gibi yaklaşımlarla tahlil edemeyiz.
Cevap :
Öncelikle bu yorumunuz için bir şey söylemek istiyorum. Eğer düşünüp sorgulayamayacak isek sahip olduğumuz akıl ve düşünme yeteneği insan olarak bize neden verildi? Bu durumun düşüncelerimize tel örgüler ile sınır çizgileri koymaktan ne farkı var ki?
– Söz ettiğiniz ayette de o zamanın şartlarına göre (ihtiyaç olmuş) bir durumdan söz edilmiş.
Cevap:
Yani o zamanın şartlarına göre yazılmış ayetlerin evrensel bir niteliği olmadığını, gelişen teknoloji ve yaşam şartları ile hükmünü yitireceğini mi söylemek istiyorsunuz? Ayetlerin içerdiği bilgiler, insanların ihtiyaçlarına göre mi var oluyor? Çünkü söylediğiniz şey tam olarak, o zaman insanlar öyle yaşıyordu ama artık farklı.
İnanç konusu gerçekten çok sıkıntılı bir durum. ya inanırsın, ya inanmazsın. bizim toplumumuzda inanır gibi yapıp inanmayanlar, inandığını iddia edip neye inandığını bilmeyenler, inandığına inananlar gibi bir sürü güruh var. Bunca gruplaşmanın içinde bir de Kur'an var. Arapça indirilmiş ve bu dilin en uygun olduğu söylenmiş içinde. Çevirilerle öğrendiğimiz bu kitapta, çoğunlukla burada ne demek istemiş acaba diye düşünüyoruz. Halbuki kitapta yine her şeyin açık ve net söylendiği yazmakta. Bazı kelimelerin düzinelerce anlamı varken, ne yapacağız o zaman? Ya oturup ciddi anlamda Arapça öğreneceğiz -ki o dil bile yozlaşmış.- ya da oturup çevirilerle idare edeceğiz. ya da hiç inanmayacağız.
en önemlisine geliyorum: inançlarımıza saygı duyacağız. İnanan a da inanmayana da..
Ha, bana sorarsan inandığım din dünyanın en güzel dini. Muhteşem öğretileri var. Söylediği gibi yaşamak onca kolayken, onca da zorlaştırılmış günümüzde. insanlarımız yozlaştırmış ta aynı zamanda. her zaman söylüyorum: bir manavdan çilek aldığımda eve geldiğimde hepsinin orada gördüklerim gibi kırmızı ve ezik çürük olmadığını gördüğümde inanacağım müslüman bir ülkede olduğuma. şu an müslümanların çoğunlukta bir ülkede olmadığımız sonucuna rahatlıkla varabilirsiniz. Zira kitapta istenen ile, yaşanılan hiç de aynı değil 🙁
Kuran'ın yüzlerce farklı çevirisi vardır. Türkçe çevirilerinin kendi aralarında bile farklılık gösterdiğini kimse inkar edemez. Onun dışında arap toplumları ele alırsak, kendi ana dillerinde olan Kuran'ı anlamak onlar için de zordur. Çünkü günümüz Türkçesi ve eski türkçe terimler arasında çok fazla kelime olduğundan bazen biz bile bazı kelimeleri anlamakta zorluk çekiyoruz. Kuran da arap toplumu için bu şekildedir. Terimler eski olduğu için onların da bir kısmı Kuran'ı tam anlamıyla çözebilmiş değillerdir.
Dünya'da hala budizm, hinduizm, hristiyanlık, şamanizm ve müslümanlık gibi çok sayıda mensubu bulunan din vardır. Hepsinin ortak noktası nedir diye sorarsanız, kendi dinlerinin doğru olduklarını düşünmeleri derim. Tıpkı sizin gibi.
Sistem icin inanmis inanmamis cok farketmez, yeter ki itaat etsin. Din de sistem acisindan oldukca kullanislidir milliyetcilik ve taraftarlik kadar. Bireysel din anlayisi da sadece kisiyi baglar baskasina zarar vermedikce. Ogut vermek, hatalari dile getirmek faydali bir yaklasimdir, hakaret etmedikce;))
Eğer sistem için kullanışlı olmasaydı. Bir zamanlar 1 tane olan şeytan taşlama alanı 3'e çıkarılmaz ve ibadet için atılan taşlar para ile satılmazdı.
Güzel ama eksik bir yazı gibi geldi bana. Düşündürücü olması güzel ama bazı noktalarda yaptığın genellemeler bana objektif gelmedi. Herkes aynı şekilde yorumlayıp, düşünüp, yaşayamaz. Bu zaten normal değil mi? Ama kendine göre ahkam kesip bu günahtır bu değildir demesi elbette saygısızlığın dik âlâsı.
Teşekkürler, saygılar ve sevgiler.
Eksik gibi diyene kadar keşke eksik olan şeyleri yazsaydın. Ben küfür ya da hakaret içermediği sürece hiçbir yorumu spam olarak işaretlemiyorum. Düşüncelerini yazmaktan çekinme yani. İnsan bir şey yazdığı zaman bazen kendi süzgeci yeterli olmuyor yazdıklarına. Bu yüzden başka bir bakış açısı göremediklerimizi görmemizi sağlar. Yazımda incitici bir şey olduysa da kusura bakma.
O kadar güzel anlatmışsın ki ne eksik nede fazla, büyük bir zevk aldım okurken. Din denilen hikayenin yıllardır aldığı ve hala alıyor olduğu camlara baktıkça tek bir söz geliyor aklıma. İdeoloji ve inançtan önce vicdan gelir. Teşekkürler güzel insan bu güzel yazı için.
Güzel düşüncelerin için teşekkür ederim selinti gazer. Senin için yeterli ve eksiksiz olan yazının bir üst yorumdaki Okuryazan için neden eksik olduğunu merak ettim aslında.
herkes kendi dinini yaşasa, kimse kimseye din konusunda baskı yapmasa daha güzel bir dünya olabilirdi. ama maalesef durum kötü. örnektekilere daha çok şey eklenebilir.