Bu blogda yer alan kısa hikaye ve uzun hikayeler izinsiz olarak alınamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz! Dram, bilim kurgu, gerilim, korku, hayatın içinden, çocuk hikayeleri, kısa hikayeler ve daha fazlası için hikaye kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Kaldırım taşlarını hiç saydınız mı?
İşte bir sarı daha. Hayır ben siyahlara basıyorum aslında.
Yağmur başladı ve kaldırım taşlarıyla birlikte sokaklarda ıslandı. Üşümeye başlamıştım. Çünkü sabah perdemi aralayarak baktığım güneşin gün sonuna kadar devam edeceğini umuyordum. Açlıkla birlikte biraz da karın ağrısı çekiyordum. Yalnız yaşadığım için genellikle dışarıda yemek zorunda kalmak beni hep mutsuz etmiştir. Sonunda tatsız olacağını bilsem de kendi yemeklerimi kendim yapmayı seviyordum.
Ama biliyor musunuz? Gerçekten çok acıktım. Cadde üzerinde olduğum için her elli adımda bir restorana rastlıyordum. Bu açlığımı daha da dürtüyordu sanki. Ama yine de eve gitmek istiyordum.
Önünden geçtiğim en son restorandan öylesine güzel kokular geliyordu ki restoranı beş altı adım geçtikten sonra geri dönmeye karar vermiştim. İçerisi oldukça sıcak ve doyurucu kokularla doluydu. Garson fazlaca meşguldü. Ama ben de fazla aç olduğum için sabırsızlıkla bir şeyler sipariş ettim.
Yemeğim geldiğinde oturup yemeye başladım. Biraz sos ve tuz ekledim. Her şey mükemmeldi.
Bir yandan yemeğimi yiyor bir yandan da kapıdan giren yeni müşterileri izliyordum. Aslında benden daha önce gelenleri de izlemiştim fakat kayda değer pek de ilginç bir şey bulamamıştım.
Daha sonra bir gencin girdiğini gördüm. Garson çocuk hemence yanına yaklaşarak hoş geldiniz diyerek karşıladı. Daha sonra restoran şefi garsona seslenerek ben ilgilenirim sen işine bak diyerek cevap verdi.
O da ne! bu çocuk konuşamıyor.
Kendisini ifade etmek için vücut dilini kullanıyordu. Bu gerçekten de ilgimi çekmişti. Hayat gerçekten onun için zor olmalı. Acaba gerçekten içinden bağırmak geldiğinde ve bağıramadığında kendisini nasıl hissediyordur? Ya da güzel bir kıza seni seviyorum demeyi geçirirken içinden, diyemeyince nasıl hissetmiştir?
Açıkçası o anda tüm bunları merak etmiştim. Sonra kendimi onun yerine koyarak hissettiği her şeyi daha derin düşünmeye başlamıştım.
Bu çılgınca gelebilir fakat sonrasında saçma ya da aptalca gelebilecek bir fikir oluşmuştu aklımda.
Restorandan çıktıktan sonra eve giderek bilgisayarımı açtım ve bu rahatsızlıkla ilgili her şeyi araştırmaya başlamıştım. O gün akşama kadar ev içinde hiç ses çıkarmadım. Halbuki insan yalnız olunca şarkı söyler ya da okuduğu gördüğü bir şey için iyi kötü eleştiri yapar. Kısacası her insan kendi kendine biraz konuşur. Ben o gün kendimle hiç konuşmadım.
Ertesi sabah evin bir kaç ihtiyacı için alışveriş yapmaya çıktım. Sonra o genci tekrar düşünmeye başladım. Market alışverişimi tamamlayınca birden bire bir kaç el kol hareketi yaparak ödemeyi gerçekleştirdim. Kasiyer ve arkamda bekleyen diğer müşteriler benim de konuşamadığımı düşünmüşlerdi. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum sadece yaptım.
Açıkçası kendimi çok tuhaf hissetmiştim o anda. Daha sonra aynı markete ve farklı yerlere bu şekilde girmeye başladım. İnsanların bakış açılarındaki farkı net bir şekilde görebiliyordum. Sessizlik güzeldi. Ama ses de öyle.
Her günün akşamında kimlerle nasıl diyaloglar kurduğumu ve karşılaştığım zorlukları not ediyordum. Öğrendiğim yeni hareketleri de ayna karşısında tekrar ederek egzersiz yapıyordum.
Devam edecek..
Böylece bir kısa hikaye daha son bulur. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Lütfen kısa da olsa yorum yapmayı ihmal etmeyin. Eğer siz de kısa hikaye yazıyorsanız, yayınlanması için bana gönderebilirsiniz.
FENA DEĞİL
Wooww iyiydi. Yani kafa yapısı değişik. Ben bunu deneyebilirim.