Bu blogda yer alan kısa hikaye ve uzun hikayeler izinsiz olarak alınamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz! Dram, bilim kurgu, gerilim, korku, hayatın içinden, çocuk hikayeleri, kısa hikayeler ve daha fazlası için hikaye kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Kaktüs Kalbi
Yine akşam oldu ve ışıkları kapattılar. Bu kış gününde yeterince güneş alamıyor olmamı bir kenara bırakırsak, bir de böyle ev içinde hapis olmak gerçekten canımı çok sıkıyor. Neyse ki yanımda gece yarıları konuşabileceğim birilerinin olması, durumu biraz olsun kurtarıyor.
Arkadaşım tombul, farklı bir aileden geliyor ama neticede uzaktan da olsa akraba sayılırız. Ben ise ona göre biraz daha ince ve uzun boyluyum. Ancak bu havalar bize hiç yaramıyor. Üstelik güneşin kavurucu sıcaklarına özlem duyarken bir de sürekli toprağıma her gün su döken ev sahibi sinirlerimi gerçekten çok bozuyor. Geçenlerde karşı komşumuz Ayşe hanım geldi oturmaya. Kendi kaktüsünün toprağına bir takım ilaçlar atmış övüne övüne bir anlatıyor ki sormayın. Ancak foyası bir hafta sonra ortaya çıktı tabi. Hiç görmediğim arkadaşımın resmen genetiği bozulmuş. Dokusu incelmiş ve hassaslaşmış. Neyse ki bizimki durumu çok geçmeden anladı da, suya ilaç katıp bana vermekten vazgeçti. Misafirleri seviyorum aslında arada farklı yüzler görmek hoşuma gidiyor. Ancak geçen gün olan hadiseden sonra dikenlerim iyice gerildi.
Yine misafir gelen bir ailenin küçük bir çocuğu usulca yanıma geldi.
Canının yanacağını ona söyledim ama beni dinlemedi bile. Çok sonradan anladım beni hiç duymadığını. Dikenlerimden biri parmağına batınca da veryansın edip ortalığı iyice ayağa kaldırdı. Şimdi benim bu durumda suçum var mı? Kendi köşemde sakin sakin oturuyorken gelip benimle uğraşan çocuk mu, yoksa ben mi suçluyum? Çocuğun annesi ve bizim ev sahibi geldi hemen yanımıza. Hiç öyle durumu izah etmeye falan çalışmadım. Çünkü her şey gün gibi ortadaydı. Ama şirret kadın bir de bize çamur atmaz mı? Tamam misafirsiniz ama bu kadarı da fazla. Üstelik sizin çocuğunuz geldi yanıma. Suratını ekşitip bu kaktüsleri de hiç sevmiyorum demez mi… Kokuşmuş kadın asıl seni kim sevsin… Sen önce çocuğuna sahip ol. Olamadı tabi! Çünkü aradan bir yarım saat geçtikten sonra, aynı çocuk bu sefer elinde bir kapı anahtarıyla geldi. İlk başta ne yapacağını anlamadım ama sırtıma dokununca korkmaya başladım. Canım yanıyor ama bir şey diyemiyorum. Sırtımdaki bir kaç dikenimi acımadan kırdı. Belli ki kendi aklınca intikam alıyordu. Dur aman yine eline batacak diye hızla ayağa kalkan ev sahibimiz yetişti imdadıma. Sağ olsun bizi çok sever gözü gibi de bakar. Çocuğu koruduğuna şüphem yoktu ama bizi de koruduğunu biliyordum. Kaktüs kalbi
Ancak kimse bizi evin büyük kızı kadar sevemezdi.
Bize bu evde özenle bakılıyorsa aslında her şeyi ona borçlu olduğumuzu biliyordum. Bir gün sevinçle eve geldi ve Üniversite okumak için il dışında bir yere gideceğini söylediğinde çok şaşırmıştım. Çünkü bu durum onu bir daha görememek demekti. Bir kaç gün ev ahalisi telaş içindeydi. Mutfakta sevdiği yemekler yapılıyor, nasihatler veriliyor, bir şey olursa mutlaka ara diye tembihler ediliyordu. Ne yalan söyleyeyim içimde tarif edemediğim bir burukluk hissetmiştim o anda. Çünkü dikenlerime rağmen diğer çiçekler arasında en zararlı benmişim gibi görünsem de, o benim bir kalbim olduğunu biliyordu.
Valizini hazırlamak için odasına gittiğinde ise kendimi iyice bırakmıştım.
O anda dikenlerimden küçük damlalar gelmeye başladı. Bu ilk defa olduğu için ölümcül bir hastalığa yakalandığımı sandım. Korku ve üzüntü içindeydim. Kavurucu bir güneş altında saatlerce beklemek bile beni mutlu edemeyecekti. Bunu biliyordum. Kaktüs kalbi
Mutfak penceresi dibinde sanki ölmeyi bekliyor gibi, sakince oturuyordum. Kız mutfağa girince de sanki yeniden hayat buldum. Bir bardak su aldı ve içmeye başladı. Nolur gitme diye haykırıyordum ama beni bir türlü duymuyordu. Biraz sonra kapıdan çıkacak ve bir daha onu göremeyecektim… O anda aklımda çılgınca bir fikir geldi. Arkadaşım tombulun gözlerine baktım ve şöyle dedim : Eğer bana bir şey olursa ona iyi bak. Kaktüs kalbi
Köklerimi sıkıca toprağa sardım ve içinde bulunduğum küçük saksıyı sallama başladım. Olduğum yerde bir sağa bir sola sallanıp duruyordum. Çok geçmeden mutfak penceresi dibindeki ince kenarlıktan yere çakıldım. Saksım fırlamış ve toprağım etrafa saçılmıştı. Başım dönüyor ve köklerim titriyordu. Sanki ona son kez bakıyor gibiydim. Çok geçmeden beni gördü ve yanıma geldi. Sana noldu böyle diyerek… Beni saksımın içine tekrar koydu. Zor nefes alıyor gibiydim. Ama onun ellerinde olduğum için yine de mutluydum. Sonra bana şöyle dedi : Benimle yolculuk yapmak ister misin?
Ne diyebilirdim ki, onu çok seviyordum..
Benzer yazılara göz atmak isterseniz öykülerim kategorisini inceleyebilirsiniz. Kaktüs kalbi
Çok sevdim… Benim de yazım dilinde çok sevdiğim bir tarzdır bu, insanı rahatlatıyor empati ve hayal çalışınca tadından yenmiyor gibi bir durum. Ev Kedisi yazımda Mestan Abi’ m var, yolunuz düşerse bir okuyun bakalım siz de beğenecek misiniz?
Bir önceki öykünüzü kızım okudu çok beğendi ama yorum yazmaya çekindi.
Keyifli ve başarılı bir yazı yolculuğunuz olsun.