Kız bitti diye mesaj attı adama
Adam bir yandan işleriyle meşgul olurken, bir yandan da kafasındaki sorularla boğuşuyordu. Bir sigara yaktı sonra, çünkü sigarayı en az sigaranın kendisini sevdiği kadar çok seviyordu. Bir müzik duydu daha sonra adam. Savaştan çıkan bir mültecinin isyan ve yakarışını anlatan bir müzik gibiydi bu. Derken bir telefon geldi. Birileri bir şeyler soruyordu adama. Adam cevap vermekle meşgul iken, ardından diğer telefon da çalmaya başladı. Bir başkası yine adama sorular soruyordu. Adam bir telefonu kapatarak sonra başka bir telefon numarasını aradı. Çünkü adam da bir şeyler istiyordu. Müzik çalmaya devam ediyordu..
O sırada yakmış olduğu sigarayı kül tabağında unutmuştu adam. Bir ara gözü kapıda duran yaşlı adama takıldı. Yaşlı adam dışarıyı seyrediyordu. Hayli sakin, durgun ve düşünceli hali adamı etkilemişti. Huzurun kendisine bakar gibiydi.
Whatsapp’tan gelen bir mesaj sesi ile irkildi daha sonra.
Bir kadın sorular soruyordu. Adam bir an durup kendi kendine, neden herkes bana sorular soruyor diye düşünmeye başladı. Çünkü hiç bir şey cevaplayamayacak kadar bitkin bir durumdaydı. Oldukça yorgun ve de uykusuzdu. Aklı hep bitti diye mesaj atan kızdaydı. Kızın oldukça üzgün olduğunu biliyordu. Kendisi de en az onun kadar üzgündü çünkü. Bir ara öylesine daldı ki cansız bir nesneden farksız görünüyordu.
Hiçbir şey duymuyor, görmüyor hatta nefes bile almıyor gibiydi. Öylesine hareketsizdi ki etrafında olup bitenlere en ufak tepki bile vermiyordu. Sen hiç aşık olmadın mı
Bir an içinden bildiği bütün küfürleri sıralamak geldi. Oysa bunun kendisini teselli ya da tatmin etmeyeceğini biliyordu. Belki birinin gırtlağına sarılıp boğmak onu rahatlatabilirdi. Psikopat düşüncelere dalmıştı.
Gece olması için bekledi daha sonra. Tüm ışıklar sönsün diye bekledi.
Saat tam gece 12 yi vurduğunda derin bir nefes alarak yerinden kalktı. Sanki bir düğüne gidercesine hazırlandı. Saçlar yeni kesilmiş ve taranmış, ayakkabılar boyalı, en güzel parfümler sıkılmıştı. Usulca ev ahalisini uyandırmadan sokağa çıktı. Şehrin en sakin ve kuytu yerlerine giderek kendine bela aramaya başlamıştı. Bir ara sokakta bira için gençlere takıldı gözü.
İçinden keşke biri laf atsa ya da beni gasp etmeye çalışsa diye geçirdi o anda. Ama kimse bişey dememişti. Bir kaldırım taşına oturarak düşünmeye başladı. Bir sigara çıkarıp yaktı ve gelip geçen arabaları izlemeye başladı. Saat oldukça geç olmuştu.
Saat 3:30 gibi eve gitmeye karar verdi. Çünkü gidecek başka bir yeri olmadığını biliyordu. Bir taksici durdu yanında.
-Taksi lazım mı ağabeyy diye seslendi.
Adam yürümek istiyordu ama bir yandan da bitkin durumdaydı. Bu gecelik aradığını bulamamış kimseyi öldürememişti. Ama içinde bir öldürme arzusu olduğunu da biliyordu.
Bu iyi insanlar olmamalıydı. Kötüler olmalıydı diye geçiriyordu içinden.
Taksici, adamın düşünceli halini görünce dayanamayıp sordu :
– Abii iyi misin? Sen hiç aşık olmadın mı
Adam daha önce yüzlerce kez karşılaştığı için taksici muhabbetlerinden oldukça bıkmıştı. İyi değildi fakat konuşmamak için iyiyim diye geçiştirdi.
Eve geldiğinde başını kaldırıp saate baktı.
Gözleri ve bedeni bitkin durumdaydı. Sabah ise erken kalkması gerekiyordu. Uyursam uyanamam, uyumazsam en azından günü bir şekilde idare ederim diye düşünüyordu. Bu yüzden hiç uyumadı. Uyanık kalabilmek için de kendisine şekersiz katran gibi bir kahve yaptı. Sonra bir tane daha ve sonra bir tane daha. Oturduğu masa başında saat 5:40 sularında uyuya kaldı. Yaklaşık iki saat sonra da kalkması gerekiyordu. Saatin alarmını kurmayı unutmuştu. Yine de sabah erken kalktı.. Gece boyu üzerine hiç bir şey almadığından üşümüştü. Sabah bitkin argın bir şekilde yüzünü yıkamak için lavaboya gitti. Sen hiç aşık olmadın mı
Öylesine uykusuzdu ki; yüzünü yıkarken bile gözlerini açamıyordu. Derken birden bire bastığı terlik ayağından kaydı ve kafasını lavabonun kenarına çarptı. Ciddi bir sarsıntı ile kendine gelmiş ve aynı zamanda kendinden geçmişti. Çünkü adamın kaşı patlamıştı ve kanıyordu.
Fakat hala kendinde değildi.
Bu yüzden hızlıca mutfağa doğru koştu ve açılmamış peçete poşetini parçalayarak içinden tomarla peçete aldı. Peçeteler saniyeler içinde kanla dolmuştu. Adam bu böyle olmayacak diyerek hastaneye gitmeye karar verdi. Şanslıydı çünkü hastane yürüme mesafesiyle on dakika sürüyordu.
Sabahın erken saatinde alnında kanlı peçeteyle sokakta yürürken herkes tuhaf tuhaf adama bakıyordu.
Acil servise girdiğinde ise; hastane personellerinin bir kısmının hala uykulu olduğunu gördü. Sonra gördüğü ilk doktorun yanına giderek konuşmaya başladı.
– Doktor bey… doktor bey… Benim kaşım patladı, sabah küçük bir kaza geçirdim.
Doktor hemen ilk sedyeye uzanmasını ve sakin olmasını istemişti adamdan. Oysa adam zaten sakindi. Doktor bir uyuşturucu iğnenin ardından, adamın patlayan kaşını dikmeye başladı. Daha sonra adama, kazanın nasıl olduğunu sormuştu.
Adam cevap verdi:
– Sen hiç aşık olmadın mı doktor?
Eğer adamın bir domatesi olsaydı bunlar başına gelmeyecekti:)
o domatesler yetişince yılın domates güzeli seçecem seni 😀 valla bana hiç belli olmaz bi sayfa yazı yazarım domates güzeli diye hazırlıklı ol yeni :)))
Hikaye gerçeklere mi dayanıyor?
Umarım dayanmıyordur…
Şarkı çok güzelmiş.
Bence her hikayenin içinde bir gerçek vardır. Okuyucu ısrarla bunu öğrenmek ister ama yazar da ısrarla hiç bişey söylemez. Okuyucuyu çatlatır merakından yazar gıcıktır çünkü sinir eder insanı :)))
Peki, öyle olsun 😀
Barış Manço'nun bir şarkısı var "cacık" adında. pek de severim. Yazıyı okurken o geçti aklımdan. Bir açıp dinleyeyim.
Dinle dinle bende dinledim zaten. Çok severim Barış abiyi.
son günler de ben de hıyar gibiyim galiba 🙂
lets go to be cacık 😀
Pazartesi sabahi için pek iç açici olmamakla birlikte güzel yaziydi kalemine saglik.
Pazartesi sabahi için pek iç açici yorum olmamakla birlikte güzel bir yorumdu. Elinize sağlık 🙂
Ne güzel yazı olmuş bu kalemine sağlık. Umarım gerçek değildir diye geçirdim içimden. Bir de nedense okurken kafamda son satıra kadar yüzyüzeyken konuşuruz – adam şarkısı çaldı. Ben burayı çok beğendim sık sık uğrarım
Teşekkür ederim. Ziyaret edeceğim sayfanızı.