Blog silmek, blog açmak kadar merak konusu olmayan bir konu olduğu için bu yazdımda bir blogun silinme ihtimali üzerine durdum. Eski blogum için aynı durum söz konusu olduğundan ”yıllarca bir bloga emek verip sonra bir çırpıda silmek” duygusunu gayet iyi biliyorum. Bahsettiğim blog (1deliningunlukleri) blogudur bu arada. Ancak şimdiki blogumu açarken eskiye dair pek bir şey hatırlamak istemediğimden, kimseye de hatırlatmak istemedim. Orada geçmişte kalsın istedim yani.
Asıl sorun şu ki: bir şeye çok bağlanmak, daha doğrusu herhangi birinin blogunla çok ilgileniyorsun, çok bağımlısın dediğini duymak beni çok rahatsız ediyor. Aynı durum sadece blog için geçerli değil tabi ki. Bir ara eski plak biriktiriyordum yine birilerinin böyle şeylere çok bağlanıyorsun gibi tepkilerini aldığım için biriktirmiş olduğum tüm plakları bir anda birine hediye ettim. Üstelik yanında pikap da bedava.
Bloglarımız ile şüphesiz gizliden bir bağımız var.
Hele ki yayınlamış olduğumuz yazıların dışında bir de taslağa attığımız gün yüzüne çıkmamış yarım kalan yazılarımızı düşünürsek, bu bağın ne kadar güçlü olduğunu söylemek yanlış olmaz. Blog sırdaştır, arkadaştır çünkü. En azından ben öyle olduğunu düşünüyorum. İnsan arkadaşını yarı yolda bırakır mı peki? Ben bu soruya hayır diyemediğim için bırakır diyorum. İnsan ölür çünkü! Evet herkes arada bir ölür. Hatta bazıları neredeyse her gün ölüp, tekrar dirilir. Mesele zaten dirile bilmekte. Yoksa tüm bunların ne anlamı var ki? Neyse size asıl meseleyi yani bir çırpıda şu anki blogumu silme durumumu anlatayım.
Son zamanlarda wordpress üzerinden gelen güncellemeler sürekli canımı sıkmaya başladı. Belki de wordpress kullandığım için ilk kez ufak da olsa pişmanlık duydum. Hatta kendi kendime şöyle dedim: B*k mu vardı wordpresse geçecek, ne güzel blogger da kafan rahattı. Neyse bu güncellemeleri yaptığım sırada tüm siteyi tamamen uçurdum. Admin paneli başta olmak üzere c panele bile giremedim. Sonra canım sıkıldı ve host sağlayıcımı aradım. Oluyorsa yedek falan yükle, olmuyorsa da sil gitsin dedim. Deliliğe bakar mısınız? Şu anda 200 ün üzerinde yazı ve 1600 yorum bulunan bir blogu bir çırpıda gözümden çıkardım ve adama sil gitsin dedim.
Sonra nasıl olduysa c panel açıldı ve tema dosyalarını ve wordpress temel dosyalarını ftp üzerinden güncelledim. Kazasız belasız eski haline getirdim yani blogumu. Ama bir yandan da şunu düşündüm: Kaç kişi böyle bir kararı bir anda verebilir? Yani arkadaşından vazgeçebilir? Ben bu bağlanmayı nedense bir zaaf olarak görmeye başladım. Evet yanlış duymadınız blog yazarlarının bloglarına olan bağımlılıklarını onların zaafı olarak görüyorum. Çünkü bir ara ben de bu zaafa kapıldığım için, şu anda bir çoğunun aynı şeyleri hissettiğini biliyorum.
Bir düşünsenize!
Bir sabah uyanıyorsunuz ve şimdiye kadar yazmış olduğunuz her şey uçup gitmiş. Kendinizi nasıl hissederdiniz gerçekten? Korku, endişe ve üzüntüyle karışık duygu seli içinde boğulmaz mıydınız? Ben size boğulmamanız için can simidi atıyorum şu an. Olur da böyle bir durumla karşı karşıya kalırsanız bence kafanıza çok takmayın. Ya da böyle şeyler yaşamamak için sürekli yedek alın yazılarınızı kopyalayın diyeceğim ama…
Bu durum yine de var olan korkunuzu yok etmeye yarar bir çare olmayacak. Bir şey var olduğunda ve siz o şeye sahip olduğunuzda, o şey onu kaybetme korkusuyla birlikte geliyor. (Çok mu karışık anlattım ne) Niçe’nin ”Az şeye sahip olanın köleliği de az olur, yaşasın asil yoksulluğum” sözü ile özdeş olduğunu var sayın işte.
Yazdıklarını silmek veya silinmesine razı olmak, onları gözden çıkarmak, bir yazar için oldukça zordur. Kendi evladını öldürmek gibidir hatta. (Abartı bir benzetme olabilir katılıyorum) Ancak bana göre bir yazarın yazıları, onun çocuğu gibidir. Bu yüzden yukarıdaki benzetmeyi halen savunuyorum. Bunu elbette duygusal anlamda bir şeyler karalayan insanlar (yazarlar) için söylüyorum. Yoksa domates çekirdeğinin cilde faydalarından bahseden bir insanın ne blogla içten bir bağı vardır, ne de o blogu kaybetme korkusu. Kaybetme korkusu belki cüzi bir gelir elde ediyorsa vardır. Para işin içinde olunca her şey değişiyor tabi. Konuyu çok fazla dağıtmış gibi hissettiğim ve bu hislerimin hiç de sahte olmadığını bildiğim için özetle toparlayayım.
Burası güzel, içinde bulunduğum şu an da öyle. Hatta bu satır da güzel bir satır. Bu cümle ve cümle içindeki kelimeler de. Kısaca blog yazmak (bir şeyler yazmak) bence çok güzel şey. Kötü olan tek şey ne diye soracak olursanız, bence o da yazdığına bağlanmak derim. Çünkü bir yerde bağlanmak varsa, orada kaybetme korkusu da vardır.
Uzun zamandır okuyamıyordum yazılarını, belki de vaktim yoktu. Bugün nedense tam da düşündüğüm bir şey üzerine yazın geldi. Her şeyi bırakıp gitmeyi düşündüm. Ama dediğin gibi yazmak çok güzel ve bunları burada paylaşmak bana iyi geliyorken bundan bir anda vazgeçmek, pek de mantıklı gelmiyor bana. Bazen bloguma girip uzun süre bakıyorum ve bir değişikliğe ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Blogumdan uzaklaştığım saatlerde oluyor sanırım bu genelde. Her nasılsa bu yazıdan sonra daha da bu konuyu düşünmeyeceğim sanırım. Yazmaktan vazgeçmeyeceğim. Kalemine sağlık, çok iyi gelen bir yazı oldu bana.
Böyle düşünmene çok sevindim. Evet arada değişiklik yapmak iyi olabiliyor. Ayrıca arada bir de blogu kendi haline bırakmak lazım diye düşünüyorum. Benim arşive bakın mesela nisan ve mayıs ayında hiç yazmadım. Olduğu gibi bıraktım. Ne zaman ki kendimi yazmaya aç hissettim o zaman tekrar geldim.
Boyayı sildiğimde ciddi anlamda üzüldüm ve acı çekmiştim bu yönde seni çok iyi anlıyorum ardından şimdimi blogumu açtım ve daha çok kendim için yazıyorum artık.
Insan bazen en sevdiği dostuna bile sırtını çevirebilir,git diyebilir,blog da böyle işte an bu daha acıklı bisey çünkü insan darbeyi hep kendine indiriyor kendini incitmek için yapıyor bunu.
Bunun nedenini ise henüz çözmüş degilim.
Burada olmana seviniyorum ama,gerçekten.
Kendin olduğum için.
Boyayı ilk sildiğinde ben bile üzülmüştüm. Bir marka olmuştu resmen.
Ama bazen sıfırdan başlamanın en iyi olduğunu düşünüyor ve buna inanıyor insan.
Benim yaptığımda buydu. Bence senin yaptığın şeyin nedeni de buydu. yani bir şeylere sıfırdan başlamayı istemek.
Yazın beni derinden etkiledi oğlum. Önünde pek uzun seneler olmadığını düşününce insan, kaybetme korkusu ona nispetle ivme kazanıyor. Zaten benim bağlanma gibi çok büyük bir sorunum var. Bir delinin günlüklerini duymuştum. Senin bloğun olduğunu bilemezdim tabii. O na da üzüldüm.
Bugünlerde moralim çok bozuk. O nedenle harıl harıl blogdaki yazılarımı dışarı alıp dosyalıyorum. İnşallah korktuğum başıma gelmez. Çok güzel yazıyorsun. Emeğine sağlık. Bayramın kutlu olsun oğlum. Sevgilerimle…
Kimin önünde ne kadar uzun seneler var bilinmez Ece Ablacığım. Ne demek istediğimi anladın umarım.
Allah göstermesin. İnşallah. 1.5 sende 800 küsür yazı yazdım. Onların silinmesini asla istemem. Bilmiyorum silmeye de kıyamam. Kişisel blogumla daha uzun yıllar beraber olacağım. Nuri özkan kişisel blog daimi kalacak.
Yazarken içinde duygu varsa ama sevinç ama öfke ama umut demektir ki sen varsın. O zaman yazmak tutku boyutuna doğru bir yön değiştiriyor. Tutku da girdiği her yeri tam bu yazıdaki gibi gel gitlere sürüklüyor. Yedekleme teknik önlem gibi gözükse de yazınca asıl yedeklemeyi zihnine yapıyorsun. Sizi anlıyorum, çoğu zaman yazdıklarım bana yol yardımı yapmıştır adeta, çünkü en yakını yani beni eşeliyor öncelikle.
wp iyi ama kötü bir ekip çalışması yaşadım, vazgeçer miyim? Hayır… Yazmanın çokluğu değil de ne kadar doyurduğu önemli hem sizi hem bizi.
Bence insan kendisi için yazmalı. Rahatlamanın farklı bir biçimi hatta meditasyon bile diyebiliriz. Dilerim siz de uzun yıllar devam eder yazmayı hiç bırakmazsınız.
4 yıldır yayında olan bir bloğum var gerekli ilgiyi görmediği için bende sadece alan adını 5 yıl daha uzattım ama hostingi uzatmadım kapatmayı planlıyorum yaklaşık olarak 30 gün kadar bir ömrü kaldı. Uzun zamandır kendimi bu duruma hazırladığım için bir makale paylaşmadım ama bir tarafım dursun bir köşede o kadar emek harcadın diyor.
Gerekli ilgiyi göremediği için!
Böyle düşündüğün için senin adına üzüldüm açıkçası. Eğer bu işten sadece para kazanmak amacıyla açtıysan o blogu, söylediklerinde haklısın der susarım.
Ancak sadece kendin için yazıyor ve öğrendiklerini pekiştirmek için yazıyorsan o zaman yanlış bir düşüncedesin ve bu düşünceleri en kısa zamanda kafandan silip atman gerektiğini düşünüyorum.
Blogumun anasayfasındaki son dört yazıya bak mesela. Tek bir yorum bile olmadığını göreceksin. Olsun umurumda değil ki, ben her şeyi kendim için yazıyorum. Hatta bu blog 6 yıldır açık olmasına rağmen belki de ilk kez yazmış olduğum bir hikayeyi çok beğendim. Yani kısacası en güzel hikayemi yazdım. Ve inan bunun için çok mutluyum. Şu hikaye: Yalan makinesini bozan adam
Her yazımda sanki bir kale duvarı örüyormuşum da ve yazılar o kalenin birer tuğlası gibi hissediyorum artık. Özetle bütün dünya bana bir şeyleri kötü yazdığımı da söylese veyahut yazdıklarımı hiç önemsemese yazmaya yine devam ederim.
O yüzden sen de lütfen bırakma yazmayı. Sonuna kadar devam et!
Birileri okusun diye değil, kendin için yaz.
Ayrıca blogger kullanarak da devam edebilirsin.
Paylaştığın makaleyi okudum. Mühendisin umudu yokmen gelen destekle birlikte icadı yapmasına mı sevineyim yoksa suöauz bir mahkumun içeride suçlu gibi tutlmasına mı üzüleyim ya da makinanın kaldırılmasına mı bilemedim. Ama devam edeceğim hem o blogla hemde yeni bir blog açarak maddi bir beklentim yok ama Blogger daha önce kapatıldıpı için pek yaklaşmak istemiyorum. Şu an tek arayışım hızlı bir tema olacak Voice tema lisansım var ama aşırı yavaş. Ne yaptıysam demodaki kadar hızlı olmuyor.
Voice güzel bir tema aslında. Çok fazla da kullanan var. Hıza gelince etki eden çok fazla faktör var. Uygun cache ve uygun ayarlar, dom boyutu, sayfaya yerleştirilen adsense sayısı gibi bir çok neden olabilir.
Wmwaraci gibi forumlarda destek talep edebilirsin aslında.
İşte sırf bu korku yüzünden blogger altyapısını kullanmaya karar verdim. Yıllarca oluşturduğum bloglarda wordpress kullanmış biri olarak güvenlik problemleri, aşırı cpu kullanımı, sürekli oluşan hatalar ve güncelleme problemlerini yaşamamak, hosting ücreti vermemek için artık bloggerdayım.