Bu hikâye Çıplak Yazar takipçilerinden N.TALHA KARABOĞA tarafından kaleme alınmıştır.
Bu blogda yer alan kısa hikaye ve uzun hikayeler izinsiz olarak alınamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz! Dram, bilim kurgu, gerilim, korku, hayatın içinden, çocuk hikayeleri, kısa hikayeler ve daha fazlası için hikaye kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yerli Malı CHRİSTİNE
Furkan işinde başarılı ve mutlu bir evliliği olan bir adamdır. Hayatta tüm istediklerine sahiptir.
Eş, para, huzur… Ta ki onunla tanışana kadar.
Furkan antika araba meraklısıdır. Kendi arabasını satmayı düşünmektedir. İlanlara bakarken tam istediği gibi bir araba görür. Kırmızı, amerikan model, üstü açık. Hem de olağan fiyatından biraz daha düşük. Furkan önce işkillense de, cesaret edip arabanın satıldığı galeriyi arar. Galeri Isparta’dadır. Ve edindiği bilgilere göre de arabanın hiç bir arızası yoktur. Hatta galeri sahibi aracın yapılan son kontrollerini Furkan’ın mail adresine atar. Belgeler de aracın hiç sıkıntısı olmadığını göstermektedir.
Ne kadar zor olsa da eşi Aylin’i de ayarlayıp Isparta’ya tatile gitmeye karar verirler. Hem de bu maksat ile aracı alacak, eşine de sürprizi yapacaktır.
***
Isparta’ya varırlar ve 3 gün beraber güzel bir pansiyonda tatil yaparlar. Tatilin son günü Furkan eşinden bir kaç saatliğine izin isteyip, galeriye varır. Galeri sahibi onu güler yüz ile karşılar.
Birkaç dakika muhabbetten sonra Furkan:
-Bir şey soracağım. Bu aracın muayenesi tam. Her şeyi sağlam. E iyi de neden sahibi bu aracı normal fiyatından düşük fiyata satıyor?
-Vallahi benim de tuhafıma gitti efendim. O kadar sormama rağmen; siz sadece aracı bu fiyata satın başka da bir şey sormayın. Benim için bu aracın satılması önemli! Ne kadar ucuz olursa o kadar iyi dedi. O kadar da uyardık ama dinlemedi işte.
-Peki o zaman. Buyurun aracın parası.
Furkan araca son bir kez baktı. Rengi, asaleti onu çok etkilemişti.
Furkan eşine aracını göstermek için sabırsızlanıyordu. Eşi aracı gördüğü an önce bir sevindi. Ama sonra araca iyice bakınca yüzünü tuhaf bir hal aldı.
***
”Ne oldu hayırdır? Beğenmedin mi?” diye sordu Furkan
”Yok hayır beğendim. Beğendim beğenmesine de… Furkan, bu araç beni biraz tedirgin etmedi de değil.”
”Niye ki?”
”Ya bilmiyorum. Adını koyamıyorum bu hissin. Huzursuzum biraz.”
”Eskisine alışmıştın ya ondandır. Topla kendini biraz.” diyerek elini omzuna koydu. Aylin son kez arkasına baktı. Bu araçta onu korkutan bir şeyler vardı. Bundan emindi.
Ertesi gün Isparta’dan ayrılarak yola çıktılar. Furkan yolculuk esnasında çok mutlu ve enerji doluydu. Ama İstanbul’a yaklaştıkları anda yorulmuştu.
Aylin:
”Ya Furkan, biraz da ben kullansam. Hem belki şu araçtaki korkumu yenmiş olurum biraz.” diye sordu.
”İyi madem. Yoruldum da zaten. Gel biraz kullan.” diyerek direksiyonu eşine verdi.
Aylin önce arabayı gayet güzel kullandı. Fakat sonra arabanın havalandırmasından bir ses duydu.
”Furkan benim!! Ona sahip olamazsın!”
Bu sesi duyduğu an Aylin hemen panikledi ve öndeki araca fark etmeden çarptı.
***
Furkan uyuduğu uykusundan bir anda irkilerek kalktı ve dışarı çıktı. Aylin de kazanın şokunu atlatıp dışarı çıktı.
”Ne yaptığını sanıyorsun sen be kadın?!!” diye sordu.
”Furkan! Furkan,hayatım inan her şey istemeden oldu. Her şey gayet güzel gidiyordu. Aracı iyi kullanıyordum ama birden, birden bu aracın havalandırmasından bir ses duydum.”
”Ses mi duydun?”
”Evet.”Furkan benim! Ona sahip olamazsın dedi”
”Sen kafayı yemişsin.”
”Ne demek bu şimdi bana inanmıyor musun?”
”Hayır inanmıyorum.”
”Furkan ben bu araca inan alışamadım bak. Gel satalım daha iyisini alalım ama bundan kurtulalım!”
Furkan’ın yüzü bir anda değişti. Gözlerini karanlık bir ifade aldı ve bir anda tokat indirdi Aylin’in yüzüne. Fakat bu istenmeden olan bir şey gibiydi. Sanki bir şeyden etkilenmiş, bir büyünün içine girmiş gibi.
”Anladım…. Anladım ben Furkan. Bu araç senin için daha önemli. Araban ile sana mutluluklar dilerim.” diyerek oradan ayrıldı Aylin.
Furkan arkasından koştu ama nafile. Ardına bile bakmadı.
***
İlerleyen günlerde Furkan’ın durumu daha da kötü bir hal aldı. Artık eski Furkan yoktu, tamamen değişmişti sanki. Bakışları, duruşu, konuşmaları. Her zaman kibar olan insan bir anda kaba saba birine dönüşmüştü. Furkan’ı mutlu eden tek bir şey vardı. Kırmızı Cadillac’ı. Ona baktığı an bile yüzünde gülümseme oluşuyordu.
Bir gün iş yerine doğru ilerlerken bir araba ona çarptı. Furkan’ın aklı başından gitti. Hemen sinirle arkasındaki arabaya doğru ilerledi. Bu şirketinin ortaklarından Oktay Bey’in arabasıydı. Oktay Bey Furkan’ı tanırdı.
”Furkancığım sen miydin kusura bakma!” diyerek elini omzuna koydu.
”Elini omuzumdan çek..” dedi Faruk.
Oktay bey şaşkınlıkla:
”Anlamadım?” diye sordu.
”Çek elini omuzumdan be adam!” diye bağırdı Faruk.
Oktay Bey elini Faruğun omzundan çekti. Ne yapacağını bilemedi.
”Furkan. Çok pardon. Gerçekten çok özür dilerim..”
***
Furkan Oktay Bey’in konuşmasına daha fazla izin vermeden önce yumruğunu onun yüzüne indirdi. Sonra daha kendini toparlamadan onu doğrultup yüzüne kafasını gömdü.
Furkan’ın bu davranışı işyerine şimşek hızıyla yayıldı. Patronu Bülent Bey onu odasına çağırdı:
”Oğlum ne yaptığını biliyor musun sen?! O dövdüğün kişi var ya bu şirketin ortaklarından biri! Nasıl olur da böyle bir şey yaparsın sen?!”diye azarladı.
”Arabam..Arabama vurdu..”
”Ha arabana vurdu öyle mi?! Tamam o zaman sen haklısın ya..” dedi Bülent Bey gülerek. Sonra eski ciddiyeti ile:
”Manyak mısın oğlum sen! Maganda mısın sen?! Sen ne ara böyle biri oldun Furkan! Atarlar lan seni işten gerizekalı atacaklar da zaten!” diye bağırdı.
”E Yeter be!” diye bir anda bağırdı Furkan . Ondaki bu değişim Bülent Bey’i de korkuttu. Aylinle olan kavgasındaki o karanlık ifade yine gözlerinde vardı. Bülent Bey’in masaya doğru yaklaştı ve yüzünü ona yaklaştırarak:
”Verdiğiniz paranızın da,şirkeinizin de canı cehenneme!” dedi.
***
Bülent Bey korkarak onun yüzüne bakmaktaydı:
”Kovuyorum… Kovuyorum lan seni.. Defol git şirketten malzemelerini al da.. ” dedi.
Furkan kapıyı hızlıca çarparak çıktı Bülent Bey’in odasından.
İlerleyen günler Furkan için daha zor geçti. Ne doğru düzgün bir arayanı vardı,ne de sabit bir işi.Parasız da kalmıştı. Ama o bunları hiç sorun etmiyor, arabasının varlığı onu mutlu ediyordu.
Bir gün bilinmeyen bir numara onu aradı
”Alo” diye yanıt verdi Furkan.
”Lanet olmaya başladı mı?”
”Anlamadım?Ne Laneti?”
”Lanet diyorum lanet.Olmaya başladı mı?”
”Neden bahsediyorsun kardeşim sen?”
”Ben şu an kullandığın aracın eski sahibiyim.Bu araba benim her şeyimdi. Ama ama benim hayatımı aldı. Kardeşim kullandığın araç lanetli. Ben de bu lanetten kurtulmak için onu sattım.”
”Ya deli misin divane misin nesin sen? Kapa şu telefonu!”
”Deli falan değilim!! Dediğim her şey doğru. Galericiden aldım telefonunu. İstersen ararsın sorarsın. Bak kardeşim. Ne yap et. Kurtul o arabadan. Yoksa kendi canından da olacaksın. Yakacak mısın parçalayacak mısın ne yapacaksan yap. Bu arabanın lanetli olduğuna dair elimde belgeler de var. Daha önce 3 aile kullanmış bu aracı. Kimi senin gibi delirmiş kimi de kaza sonucu ölmüş. Delilleri whatsapp üzerinden atarım sana.”
***
Furkan tam konuşacakken telefon kapandı. Ve bir kaç dakika sonra whatsapp dan bildirim geldi. Yine aynı numara mesaj atmıştı. 3 tane haber başlığı vardı. Gerçekten onun dediği gibi 2 aile kazada ölmüş biri de cinnet geçirip ailesini katletmişti. Furkan da o anda arabayı aldıktan sonraki değişimlerin farkına vardı. Arabayı aldıktan sonra işini karısını dostlarını her şeyini kaybetmişti.
Arabanın olduğu garaja tedirgin adımlar ile gitti. Eline bir tane benzin bidonu aldı. Diğer elinde çakmak vardı. Hayatını düzene koymak için en azından daha da beter etmemek için bunu yapmak zorundaydı. Garaja girdiğinde araba durumu anladı ve farlarını açarak ona doğru ilerlemeye başladı. Hemen bahçe kapısını açıp dışarı Furkan da hem koşuyor hem de koştuğu yerlere benzini döküyordu. Bahçede bir an o arabanın farları ile göz göze geldi. Çakmağı atıp atmamak arasında kararsız kaldı. Sonra kayıpları geldi aklına. Eşi, dostları, işi. En önemlisi de benliği. Bir anda çakmağı yaktı ve döktüğü benzine doğru attı. Alevler büyüyerek arabanın etrafını sardı. Ve araç o alevlerin arasında sıkışıp kalarak yandı. Araba alevler içinde yanarken bir anda sanki yer sarsılıyor gibi hissetti. Hayır hayır sanki biri ona dokunuyordu.
***
Tam o anda Aylinin sesini duydu Furkan.
”Furkan. Furkan kalksana hayatım geç kalacağız.”
Furkan bir anda uyandı. Demek ki gördüğü her şey rüyaydı. Ya da bir uyarı.
”Aşkım. Boş ver gitmeyelim.”
”Niye noldu niye gitmekten vazgeçtin.”
”Sen hele bir kahvaltıyı hazırla da sonra anlatırım sana”diyerek Aylin’i öptü.
Aylin odadan çıktıktan sonra gülümseyerek yatakta oturdu.
Gerçekten çok ilgi çekici bir başlık, ama okuyucuya istediğini tam olarak veremeyen bir hikaye olduğunu düşünüyorum.
Ancak hikaye yazmayı bırakmayın.
Çünkü zamanla daha başarılı hikayeler yazacağınıza inanıyorum.
Biri size bir şeyi yapamadığınızı veya iyi yapamadığınızı söyledi diye o şeyi yapmaktan vazgeçmeyin.
Bu hikaye Stephen King’in Christine adlı eserinin bir uyarlamasıdır. Aynı zamanda bu yazdığım hikaye bir edebiyat dergisinin Hayran Kurgu bölümünde çıktı. Hikayede biraz kendi tabirimle ”Güncelleme” yaparak size yolladım. Tavsiyelerinize uyacağım.Hiç birimiz kusursuz değiliz. İlla ki hatalar olacaktır.Bu hatalar da inanın beni yazmaktan hiç alı koymaz:)
SAYGILARIMLA
Anlatım güzel. Ancak okuduğumuz hikaye bizde olumlu bir etki bırakmışsa o hikayeyi beğeniriz. Hikaye olumsuz etki bırakmışsa… Olumlu duygular, etkiler bırakan hikayeler yazmak daha hoş olsa gerek.