Oha lan 30 mu olduk!
Olduk kardeşim hem de çok çabuk olduk valla.
Hep söylerim 20 ile 30 arası nasıl geçti anlamadım diye. Yalnız başkaları da aynı şeyi söyleyince düşünmeye başladım. Niye bu yaş aralığının nasıl geçtiğini anlamıyoruz acaba? Hiç düşündünüz mü bunu?
Belki saçma gelecek ama ben bunu şuna bağlıyorum.
Tam 20 li yaşlarda hayata atılıyorsun çünkü. İş hayatı, projeler falan derken sürekli aynı şeyleri tekrar etmeye başlıyorsun. Bankacı bir arkadaşım var mesela. Adam öylesine bıkmış ki; her gün aynı yüzleri görüp, aynı servise binip, aynı işleri yapıp, aynı sohbetlere katılmaktan… Bu adam bu monoton sürecin içinde bıkmasın da ne yapsın? Bugün instagram hesabında şu yazıya denk geldim. Yazdığından anlayın artık…
Bankacı arkadaş: Bana miskal-i zerre katkısı olmayan ve birbirini yüzlerce kez tekrar eden her şeyden ve herkesten sıkıldım. Bakışlardan gülüşlerden, seslerden, boşşş ve yapma sözlerden. Bu insanlar heeer gün, heeer gün aynı şeylere aynı tepkileri vermekten nasıl çıldırmıyorlar?
Bu yüzden 20 ve 30 yaş arasında çoğumuz bu süreci yavaş yavaş öğreniyoruz. Sabah aynı saatte kalk, aynı durakta otobüs bekle, aynı yoldan yürü… Bunlar bir süre sonra çekilmez bir hâl almaya başlıyor. Dolayısıyla ayların, yılların falan nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Çünkü yeni bir şey yok… Değişiklik yok…
Ben sekiz yaşımdan beri eşek gibi çalışan bir insanım.
Yok estağfurullah falan demeyin… Cidden öyle eşek gibi çalışıyorum. Çocukluğumu pek yaşayamadım ama olsun deyip geçiştiririm her seferinde…
Şimdiye dek bir çok iyi şeyler yaptım ama bunlarla hiç övünmedim. Fakat genel anlamda baktığımda sürekli birilerini zengin etmişim gibi bir his var içimde. Tamam belki büyük adam olamadık ama, kimsenin de adamı olmadık diyor ya Behzat Amir. Tam da öyle aslında hayatım.
Yani benim için götürüsü bunlar oldu.
Getirileri olmadı mı peki?
Oldukça fazla hemde…
Mesela benim çok özel bir yeteneğim var. İnsanların gözlerinin içine bakınca kanında bozukluk olduğunu hemen anlıyorum. Ruhundaki pisliği görebiliyorum. Şaka yapmıyorum çok ciddiyim. Karşıma oturup konuşun beş dk. Ne mal olduğunuzu takır takır söylerim.
Hatta bir gün şöyle bir şey olmuştu:
AVM nin birinde kahve satan gençten bir çocuk vardı. Böyle ufak bir tezgah tarzı bir şeydi işlettiği yer. O sırada biz bu gençle tam da insanları tanımak üzerine sohbet ediyorduk. Önümüzden eli götünde, göbekli, takım elbiseli, etraftaki insanlara tepeden baktığını hissettiğim bir adam geçiyordu. Ben adamı hayatımda ilk kez o an gördüm ve çocuğa dönüp şöyle dedim :
Bak mesela bu adam AVM nin müdürü.
Çocuk bana bakarak şaşırdı. Abi nerden bildin yahuuu.. O cidden de AVM nin müdürü dedi.
Hani bazı insanlar vardır. Yüzü güler ama, içten pazarlıklı arkanızdan kuyunuzu kazarlar. Hah işte onlar hep benim radarıma yakalanan tipler işte.
Bu yüzden otuz yaşıma kadar, insanları tanımak konusunda resmen master yaptım. Ama bir itirafta bulunmak gerekirse, hani böyle yaşını almış kimselerin bilmişlik taslaması durumları yok mu, çok uyuz oluyorum. Bana göre insanın tecrübesi ve bilgisi, hayatta öğrendikleri kadardır. Çünkü ortalama 70 yıl yaşayan bir insanın 25 senesi uyuyarak geçiyor. Bu insan ben 70 yaşındayım derken, 70 yıllık hayat tecrübem var diyebilir mi? Düşünün artık… Ama diyorlar işte!
Onun dışında acıya gülmeyi, hayatla alay etmeyi öğrendim mesela.
Çünkü kafana takınca da bir sikimin değişmediğini anladığınız için, kafama takıp da saçımı ağartmayayım demeye başlıyorsunuz.
Gerçekten hayatı çok ciddiye almamak gerektiğine inanmaya başladım. Otuz yaşında biri daha kaç sene yaşar ki? Belki bir otuz daha deseniz, sonrası da malum ölüp gidiyoruz işte…
Gerçi yaş 30 yolun yarısı diyen adam bile 42 sinde öldü gitti. Bu nasıl iştir ben de anlamadım gitti… Hepimiz hayatta birilerini zamansız kaybediyoruz işte… Birileri de bizi zamansız kaybedecek o kadar.
Kişisel gelişim ya da diğer kitaplar, tost arasında sıcaktan erimiş kaşar peyniri gibi geliyor bana. Ekmeği ısırdıkça sünüyor yani. Tadı aynı, sünmesi aynı, kokusu aynı…
Ben kuru fasulye ve pilav seviyorum oysa.
Yanında kuru soğan seviyorum…
O yüzden kitapları kaşar, insanları da kuru fasulye pilav gibi görüyorum. Ben insan okumayı seviyorum çünkü.
Bu yüzden bir kitap bitirmektense, bir insan bitirip ondan bir şeyler öğrenmeyi yeğlerim.
Dipnot : Doğum günüm değil kutlamayın. Ama hediye gönderebilirsiniz.
30’lu yıllar daha güzel ve daha hızlı geçiyor desem?..yani daha çok şey biriktireceksin(on yıl sonra bununla ilgili de yazını okuruz inşallah).
İnsanları tanıma kısmına takıldım ben biraz o halde bende de var havasından mı sözünden mi bilmiyorum birazcık vakit geçirsem karşımdakini anlayabiliyorum yazılı bile olsa hissedebiliyorum niyetini bu bazen iyi bazen kötü hayatına çok kişi giremiyor örneğin baştan kaybettiklerin oluyor hele iki yüzlüler hemen anlaşılıyor.
Hediyeyi nereye gönderiyoruz?💃
10 yıl sonra muhtemelen bu blogu komple silip başka bir blog açmış olurum. Bana hediye vermek istiyorsanız benim için kapı önündeki kedilere bir kap yemek verin yeter 🙂
Kapı önünde kedi görsem kapıp eve kapatırım,burda sokakta sahipsiz bir tek hayvan bile yok :))
Çok incesiniz.
Bu arada neden yeni blog bilgilerimi girdiğim halde eski blog adım görünüyor bi fikrin var mı?
evet bir fkrim var 🙂
Tamam soruyorum,nedir nedendir?
Bu ismin görünmesini istemiyorum artık.
Panelden email adresini ekledim ve tanıdık olarak ekledim. Kullanıcı adına kiremithanem yazdım ama adı soyadı kısmına diğer adı yazdım. Diğer ad göründü o yüzden. Ben kiremithanem gözükür sanmıştım. Sonra silip tekrar ekledim. Düzelttim yani 😉👍
✌ iyi olmuş..
ben de 2018 de 30 yaşında olacağım ki eskiden 30 yaş deseler, iyy ne kadar yaşlı derdim. şu an kendimi hiç de yaşlı hissetmiyorum. ama kendime baktığımda daha bir olgunlaşmışım sanki.. 8 yaşından beri çalışmıyorum ama 24 yıldır okuyorum. okul sıralarında tonlarca insan, yüzlerce öğretmen tanıdım. ben de hocaları çat diye çözümleyebiliyorum. mesela geçenlerde bir hoca derse girdi. arkadaşım iyy çok kötü eski hocamız çok iyi anlatıyordu bak bu çok sıkıcı dedi. oysa kadın daha ilk cümleyi kurmuştu. bence harika anlatacak dedim ve 50 dakika boyunca nefes almadan film izler gibi kadını izledik. ben böyle bir ders anlatış çok az gördüm ömrümde. ve bazen okul hayatımın ne kadar boş olduğunu düşündüm. sadece hocaların sınav tarzlarını çözümlemek, dersi geçmek, öğrenmek fakat asla uygulamamak.. ha bildiklerimi ortamda söyleyince bu da çok bilmiş diye eşime laf çarpıtılması. 🙂 ay çok dertliymişim. 30 yaş nedir ya? neden geçmişimi sorgulattı şmidi bu yazı bana.
ayrıca 8 yaşında nasıl çalışırsın? bu da hikaye değil mi* gerçek olmamalı çünkü. biz daha 8 yaşındayken burnumda sümük var mı diye korkardık.
Ohoooo sen daha gerçek görmemişsin…
Hala o yaşta çalışan çocuklar var. Hatta biliyo musun bir keresinde şöyle bir olaya tanıklık etmiştim.
Yine 7-8 yaşlarında bir çocuk gördüm. Deri atölyesinde çalışıyordu çocuk. Çocuğu görünce kendi çocukluğumu hatırlamadım desem yalan olur. Her şeyi oyun sanıyor. Ustası bir şey diyor koşa koşa gidiyor. Biraz gülüyor sağa sola takılıyor falan.
Geçen gün mesaiye kalmış ustasının yanına gitmiş mesai parasını istemeye.
Usta ben mesaiye kaldım. Ustası da tamam oğlum verelim demiş.
Hesaplamış 2 lira etmiş mesaisi.
Çocuğa çıkarıp vermiş. Çocukta alıp cebine koymuş ve sevinmiş.
Ama bir şey daha diyeyim. Ben çocuk işçi oldum, aradan onca zaman geçmesine rağmen hala bir şeylerin değişmediğini görmek beni çok üzdü.
Ben insan tanımakta yanılırım. Bir de her yaş güzel ya… Zira kendine ölümü yakıştıramıyor insan. Her ne kadar denesem de, zaten gelecek ölüm. Ne gerek var yakınlarının hayatını mahvetmeye. Otuz yaş güzeldir. Ama sen çok çalışmışsın, keyfini bundan sonra çıkart bari 🙂
Zaten yanıla yanıla öğrenmiyor muyuz bir çok şeyi Ece Abla. Bu yanılgıların karşılığında ufak tefek bedeller ödüyoruz ama olsun diyoruz yine de. Dediğin gibi her yaş güzel bence. Tadını çıkarmak lazım. Bu arada sanırım ben 45 ime kadar çalışırım. Belki de 50. Ondan sonra devletin vereceği emekli parasını çatır çutur yicem. Öyle hemen ölmeyeceğim yani 🙂
Hayır yolun yarısı değil.
ona daha beş senen var:)
Yolun bir başlangıcı belli aslında. Sonrası hep meşhul. Saağlık yaşam, sağlıklı beslenme uzun ömür vs. Bunlara da pek takılmıyorum o yüzden. Bi bakmışsın ölmüşsün yani.