Bazen hayatın bir drama mı yoksa komedi mi olduğu konusunda derin düşüncelere daldığım oluyor. Net bir cevap bulamamakla birlikte bu soruyu -neden trajikomik olmasın ki diye cevaplıyorum. Evet hayat olsa olsa trajikomik olmalı bence.
Öyle olduğuna kendimi inandırmış olduğumu bir kenara bırakırsak, bu durum belki de biraz dünyaya nasıl bir pencereden baktığımızla da ilgilidir diye düşünüyorum. Kenarında birkaç saksı çiçek bulunan eski bir ahşap evin penceresinden mi, yoksa bir apartman dairesinin son katındaki çift camlı pimapen penceresinden mi? Sokak aynı sokak, gelip geçenler de aynı, hava, havanın kokusu, fırıncının sabah vakti ekmek dağıtan bisikletli çırağı… Her şey aynı. Ama pencere farklı işte. Biri pimapen, diğeri müstakil evin az rutubetli penceresi. Pencereler bile bu kadar farklı iken bakan aynı olur mu? Bence olmaz. Gün sonunda herkes perdesini örtüp odasına çekiliyor ama bana kalırsa pencereden alıp odasına taşıdığı şey kesinlikle aynı olmuyor.
Hayat size göre ne? En azından kendi hayatınız mesela? Bir dramanın mı içindesiniz, yoksa komedinin mi? Yetişkinlerin dünyasını düşünün mesela. Sizce de çok sıkıcı değil mi? Her gün aynı rutin şeyleri yapıp, her gün aynı sıradan şeylere kafa patlatmıyorlar mı? Oysa çocuklar öyle mi? En değerli eşyalarını al diyorsun, cebine misketlerini dolduruyor. Kağıt para uzatıyorsun, sırf ağır ve sayıca fazla diye elindeki bozuklukları daha değerli görüyor. Bazen bakıyorsun en büyük derdi okulda kaybettiği kalemi olmuş ve oturup gözyaşı döküyor bunun için. Hal böyleyken bunca saflığın ve temizliğin içinde çocuk olmak nasıl kötü olabilir ki?
Öte yandan bizi de zorla büyütmüşler gibi. Daha bedensel olgunluğa erişemeden kaldıramayacağımız yükleri atmışlar omuzlarımıza. Ve biz bu yükleri kaldıramayıp tökezlediğimizde de kendimizi yetersiz hissetmemizi öğretmişler sanki. Zayıf olduğumuzu düşündürüp kaybolan silgimiz, kalemimiz dururken bunlar için ağlatmışlar bizi. Evet tüm bunları düşünüp bu pencereden bakınca hayat tam bir drama anasını satayım diyorsunuz.
Evet hayat kesinlikle bir drama! diyerek bu konuda kesin bir karara varan insanları, henüz komedi ile tanışmamış olanlar olarak görüyorum.
Hayat sadece ve sadece drama olabilir mi gerçekten? Koskoca bir hayat… Sizinki, benimki, diğerlerininki hepsini bir ip yumağı gibi sarıp sonra elimizde tutup bu çok dramatik diyebilir miyiz? Bu konuda çok haksızlık yaptığımızı düşünüyorum. Birincisi hayatın kendisine karşı, ikincisi ise kendimize. Gerçekten farkında değiliz ama en çok kendimize haksızlık yaptığımızı düşünüyorum. Başkalarına gösterdiğimiz empatiyi çoğumuz kendimize göstermiyor, gösteremiyoruz. Başkalarına acaba üzülür mü diye yaklaşırken, kendimize kafa göz dalıyoruz. Oysa en çok kendimizi sevmemiz, kendimizi anlamamız gerekmez mi? Yakın olduğumuzu düşündüğümüz halde uzak olduğumuz tek insan belki de kendimizdir de haberimiz yoktur.
Evet hayat bir komedi… Ve dramatikler ve vıcık vıcık arabesk kokan hayatlar çok sıkıcı. İşte bu da öncesinde drama ile tanışıp, sonradan napıyorum ulan ben diyerek kendine soğuk duş aldırıp, sonrasında ihihihiii diye titreyen insanların hayat görüşü.
Yine soruyorum, soracağım, usanmadan sormaya da devam edeceğim. Hayatın bütünü komedi olabilir mi? Bir insan her zaman neşeli olabilir mi? Böylesine sonsuz bir mutluluk kaynağı olabilir mi? Ömür boyu neşeli olmak normal bir durum mudur? Ayrıca da bu tür davranışlar sergileyen insan gerçekten duygularında samimi midir? Bunları peş peşe soruyorum ama aslında ben de yanıtlamıyorum. Yanıtlamak gibi bir amacım da yok zaten. Kafamın içinde sanki uzun bir koridor var da, ben de o koridorun bir ucundan diğer ucuna sürekli volta atıyor ve bu soruları evrendeki tüm insanlar için sadece var ediyorum.
Bu tip insanları enerjileri yüksek olarak görüyorum ama sanki bu aşırı sevgi pıtırcığı olmalarının altında da ağır bir drama yatıyormuş gibi hissediyorum. Ne kadar neşeliyse o kadar dram fıçısına batmışlar gibi. Neşeli olmak, gülmek, pozitif bakmak kötü bir şey değil tabi. Ama bu tam olarak öyle değil. Çünkü bu neşeli olmaktan çok, neşesiz olmamak için mücadele etmek ve mutsuzlukla kıran kırana savaşmak gibi. Sürekli savaş halinde olan ve düşmanı mutsuzluk olan biri, bir müddet sonra bitap düşüp, kuşandığı kılıcını zırhını yere bırakıp, mutsuzluk karşısında boyun eğecektir. Mutsuzluk da şeytani bir kahkaha ile ellerini ovuşturup, canına okuyacaktır bu çok neşeli insanların. Tüm bu süreç dramdan kaçış ile doğan komedi ve yeniden dramın baskın gelmesiyle boğulan komedi olarak özetlenebilir. Bu da hayatın hem dram, hem de komedi yönünü başarıyla tamamlamış, yeni bir bizi doğuruyor.
İşte bu yeni biz, önceden inşa edilmiş pencereler yerine kendi kıytırık, ama çok sevimli ve özgün olan penceresini inşa ediyor ve şöyle diyor: Evet hayat bir dramdır ve evet hayat bir komedidir. Tıpkı havaya atılan bir paranın iki yüzü gibi. Ve yere düştüğünde ne geleceğinin hiçbir önemi olmayan. Neticede ya bir dram ya da komedi ile karşılaşacağız. Ama paranın tek değil de, iki yüzü olduğunu öğrenmiş olacağız. Dram gelince yine dram geldi diye tebessüm etmeyi bile öğreneceğiz hatta. Komedi gelince de onu drama çevirip dehşet bir karışımla emsali görülmemiş bir iksir hazırlayacağız.
Hayat bazen komedi bazen dramadır. Bu hayata hangi pencereden baktığınıza bağlı aslında dediğiniz gibi. Yaş aldıkça içimizdeki çocuk ruhu kaybediyor gibiyiz ama bazı insanlar var ne kadar yaş alırsa alsın o ruh hiç ölmüyor, bunu ya çocuklarla daha fazla vakit geçirmekte ya da başka bir şekilde tamamlıyorlar. Aslında her şey tamamen bizimle ilgili bizim kendi içimizle.. Pozitif bir bakış açısına sahip ise bir insan her kötü ve üzücü durumdan kendini çekip çıkarır ve mutlu olmayı bilir. Fakat birde bunun tam aksini düşünürsek (ki yaşadığımız çağ da pozitif düşünmek biraz zor) hayatında ne kadar güzel olaylar gelişirse gelişsin hiçbir şekilde mutlu olmayı bilmez, beceremez. Yani sonuca bağlayacak olursam hepimizin hayatlarında güzel ve kötü şeyler oluyor önemli olan bizim bununla nasıl başa çıkabildiğimiz.
Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez.
hayat dram mı komedi mi? tam olarak bilemiyorum ama şuan onu yaşıyorum. içimin bir kuytusunda ellerinden tutmamı bekleyen bir çocuk var ve ben onu terk etmeye hazırlanıyorum. büyümesine izin vermemem. belki bir gün yeniden onunla karşılaşmam gerektiğinde bana sırtını dönecek ama yine o çocuk anlayacak beni.
Cevap tarihime bakarsanız aylar sonra olduğunu fark edeceksiniz. Çünkü yorumunuzu okuduğumda açıkçası ne cevap vereceğimi bilemedim. Şu an tekrar okudum ve aynı şeyi yeniden hissettim. Sadece biraz endişeli olduğunuzu düşündüm. Umarım bana öyle gelmiştir.
hayat dram da olsa, komedi de olsa yine de çok güzel ve heyecanlı
İşte tam olarak aradığım yorum 🙂
Tabi ki ikisi de değil. Tam mühendis kafası cevap oldu ama idare edin, bazı şeyler değişir bazı şeyler değişmez…
Hayatta her şey değişim halindeyken sadece komedi diyebilir miyiz? Ya da drama? Yaşadığımız olaylara, bakış açımıza göre de farkındalık gösteriyor diyebiliriz. Hayatımızda her şey aynı değil ve aynı kalmıyor ki. Aynı olsa anlamı da olmazdı zaten. Sürekli mutsuz olmak ne kadar iyi gelebilir ki bir insana? Ya da mutlu olmak.. Gün içerisinde bir sürü duyguyu yaşıyoruz. Bence burada önemli olan bize ne iyi geliyorsa onu yaşamak.