Suskun çiçek
– Ne vardı bu kadar içecek be adam. Oldu olacak meyhanede uyusaydın bari. Neyse ki sağ salim evin yolunu bulabildik. Merdiven ışıkları da her zamanki gibi yine yanmıyor. Ne zaman yandı ki zaten? Cimri yönetici bir elektrikçi çağırıp da baktırmadı şu lambalara. Her yıl kiraya zam yapmasını biliyor ama. Tabi tuzu kuru. Karısının koynunda şimdi mışıl mışıl nasıl da uyuyordur.
– Bu anahtarlar neredeydi? Bu kafayla bulabilir miyim? Offf amma da sıkıştım. O kadar içersen olacağı buydu.
Kapıyı açar açmaz paltosunu askıya bile asmadan olduğu gibi yere fırlatan Nedim bey, ayakta zor duruyordu. Duvara tutuna tutuna helaya girdi. Helaya girdiğinde hala başı dönüyordu. Bu yüzden düşmemek için bir elini karşı duvara dayadı ve işemeye başladı. Sifonu çekti ama biraz güçlü çekmiş olmalı ki, sifonun zinciri elinde kalmıştı.
– Ulan sende amma da çürükmüşsün. Bir çekme ile elimde kaldın hay allah.
Elindeki sifon zincirini lavaboya bıraktı ve yarın bakarım artık diyerek tam içeri geçiyordu ki, o sırada kapı çalmaya başladı. Gelen 36 numarada oturan Nedim Bey’in alt komşusu Meral Hanımdı. Meral Hanım, oldukça güzel bir o kadar da, patavatsız bir kadındı. Kocasından ayrılalı uzun zaman olmuş bir küçük kızı ile kendi halinde yaşayan dul bir kadındı. Ağzına geleni pat diye söylemesi kimseler tarafından pek hoş karşılanmasa da, Nedim Bey’in ilgi duyduğu bir kadındı. Fakat Nedim Bey her seferinde bu ilgiyi pek belli etmemeye çalışırdı.
Nedim Bey bu saatte kim ola ki diye söylenerek kapıyı açmaya gitti. Kapıda Meral Hanımı görünce de kapı önünde şaşkınlıkla üstünü başını düzeltmeye başladı. Meral Hanım ağzındaki sakızla yayvan bir ses tonu ile lafa girdi.
– Kusura bakma komşum. Bizde yağ kalmamışta, varsa senden bir çay bardağı yağ rica edecektim. Geçen de salça almıştım unuttum sanma.
Nedim bey gayet güler bir yüzle cevap verdi :
– Olur mu efendim lafımı olur.
Nedim Bey, herkes tarafından iyi yürekli, kimseye zararı dokunmayan yalnız bir adam olarak bilinirdi. Tam bir beyefendiydi. Meral Hanım da en çok beyefendiliğini severdi Nedim Bey’in. Kendisine sarkıntılık edeceğini bir kez olsun bile düşünmedi.
Nedim Bey, müsaade isteyerek mutfağa gitti ve Meral Hanım’ın istediği yağı getirdi. Yalnız yağı uzatırken hafiften eli titriyordu.
– Buyurun Meral Hanım, eğer başka bir arzunuz olursa..
– Çok kibarsınız Nedim Bey, vallahi bu zamanda sizin gibi bir insan zor bulunur dedi Meral Hanım.
Nedim Bey kapıyı kapatıp, kapattığı kapının ardına sırtını yasladı ve derinden bir offf çekti. Dolapta geçen gün aldığı yarım kalmış rakısını hatırladı. Sonra tekrar mutfağa giderek ayak üstü bir kadeh doldurdu kendine.
Odaya girince plakları karıştırmaya başladı. Eline aldığı Müzeyyen Senar’ın Ağlamakla inlemekle ömrüm geçiyor plağını pikaba yerleştirdi. Yüzünde garip bir gülümseme ile kadehini yudumlamaya devam etti. Çok geçmeden de elindeki kadehle birlikte, kıyafetleriyle uzandığı yatağında uyuya kaldı.
Sabah gözlerini açtığında saat 11:00 i gösteriyordu. Yine kendi kendine söylenmeye başladı..
– Ne vardı bu kadar içecek be adam? Son defa mı içiyordun? Saatte epeyce geç olmuş.
Yatağından kalktı ve kollarına iki yana açarak iyice bir gerildi. Gözü pencere kenarında duran saksıdaki çiçeklerine ilişti birden. Çiçeklerini çok severdi Nedim Bey. Her sabah onlarla konuşurdu su verirken. Bu sabahta sularını verirken konuşmayı ihmal etmedi.
– Nasılsınız bakayım güzellerim. Günaydınlar olsun. Bir gün suyunuzu unutsam ikinci gün küsersiniz bilirim. Size de günaydın Meral Hanım diyerek pembe yapraklı çiçeğini öptü.
–Devam edecek– kafada duruyor.
Burak - 1 hafta önce
Yıllardır cebimde çöplerle geziyorum bulduğum ilk çöpe boşaltıyorum. ben bu kadar uğraşırken yanımdan geçen araba camdan şişeyi atabiliyor gel de…
Konu: Kırık Camlar Metaforu ve Bir Dondurma Kağıdının Tetikledikleri