Her ne kadar doğmamış çocuğa don biçilmez diye bir söz olsa da, en azından doğmamış çocuğa mektup yazılabilir diye düşünüp, geleceğe bir mektup yazmak istedim.
Sevgili kızlarım ve oğullarım,
Cümleye böyle çoğul kelimelerle kalabalık başladığım için en azından hem kız, hem de erkek evladım olsun istediğimi anlamışsınızdır diye umuyorum. Size bu mektubu yazmadan önce çok düşündüm. Belki biraz duygusal, biraz nasihat içeriği taşıyan bu mektubu umuyorum ki yıllar sonra bir şekilde okuma fırsatı bulursunuz.
- Şimdiye kadar hayat hakkında çok şey öğrendim. Fakat öğrenmemiş olduklarımı düşününce, şimdiye dek öğrendiklerimin bir kum saatinin, bir tanecik kumu kadar az ve yetersiz olduğunu da anladım. O yüzden hiçbir zaman yaptığım iyi şeylerle ya da bilgimle övünmedim. Çünkü herkes bir konuda biraz cahil kalmıştır. Sizler de insanların farklı yaşam tarzları ve düşünceleri olduğunu sakın unutmayın. Çünkü her insanın yüzü birbirinden nasıl farklıysa, ruhu hissettikleri, bilgi ve yetenekleri de farklıdır. Bu yüzden onları dış görünüşlerine göre sakın ola yargılamayın!
- Aile toplumun en küçük parçasıdır. Ve eğer bir insanın aile bağları zayıf ise, o insan hayatta hiçbir zaman başarıyı elde edemeyecektir. Aranızdaki küslük ve yersiz tartışmaların sizi birbirinizden uzaklaştırmasına izin vermeyin. Birbirinize sıkı sıkı sarılın.
- Elbette dostluk ve arkadaşlık gibi sosyal ilişkiler içinde olacaksınız. Bunlardan bazıları sizi hüsrana uğratırken bazıları da hayatınız boyunca sizi mutlu edecek ilişkiler olacaktır. İnsanları anlamak zordur bunu göreceksiniz. Tıpkı içinin nasıl çıkacağını bilemediğiniz kavun gibidirler. Ama en azından sizler su gibi berrak ve sade bir kişiliğe sahip birer insan olmayı deneyin.
- Hayvanlara iyi davranın! Ve en önemlisi yaşamınızı tehdit etmediği sürece bir canlıya zarar vermeyin. Buna çiçekler de dahil. Çünkü yüreğinde hayvan sevgisi olmayan bir insanın, insan olmak adına tamamlanmamış bir yanı olacaktır. Kuşları kafeste değil, kendi doğasında bir ağaç dalında sevin.
- Sigara içmeyin! Bunu size bir tiryaki olarak söylediğim için belki beni yadırgayacaksınız ama şunu bilin ki, bu illete başlamış olan herkes, hiç başlamamış olmayı dilerdi. Bu yüzden sağlıklı ve uzun bir ömür sürmeniz adına, başta sigara olmak üzere zararlı şeylerden kendinizi müptela olmaktan koruyun.
- Her insan doğar büyür ve ölür. Bu süreç hep böyle işlemiştir. Çünkü yaşamın devamlılığı için gerekli olan da budur. Tıpkı çiçeğin yeniden var olması için ölmesi gibi. Bu yüzden yaşamınız boyunca ölümü sık sık hatırlayın. Yaptığınız şeylerin ve uğraşlarınızın ölüm gibi bir hakikat karşısında ne kadar da boş olduğuna o zaman daha iyi tanıklık edeceksiniz.
- Sizlere sürekli şunu yapın, bunu edin diyorum ama sanırım baba olmak böyle bir şey. Bunları yazarak size ne kadar faydalı olurum bilemiyorum ama, en azından sizlerin iyiliğini istediğim için yazdığımı bilin istiyorum. Belkide ne diyor bu moruk diye içten içe söyleneceğiniz asi bir dönemde okuyacaksınız bunları. Yine de daha sonra tekrar okuyup değerlendireceğinize inanıyorum.
- İnsanlara ve doğaya saygılı olun!
- Ama şunu da unutmayın ki, isminin başında bir unvan bulunan herkes saygı görmeyi hak eden biri değildir. Yani saygınız unvanlara değil, insanın kendisine olsun
- Hayatı başkalarının size anlattığı ya da yaşamanız gerektiğini söylediği gibi yaşamayın. Çünkü herkesin hayat hakkında düşünceleri ve tecrübeleri vardı. Ama şunu da unutmayın ki, hayat tek kişilik bir keşif aracında yolculuk yapmak gibidir. Ve keşfedilmeyi bekleyen güzelliklerle doludur. İyi bir kaşif olun.
- Kötü insanlara karşı her zaman uyanık olun. Savaşınızı silahlı sopalı kavgalarla değil, fikirlerinizle verin. Araştırın ve sürekli okuyun. İçinde yaşadığınız dünyayı ve o dünya içindeki toplumları az da olsa görmeye çalışın.
- Olur da bir gün, kulede ejderha tarafında esir tutulan bir prensesi kurtarmanız icap ederse, bunu yapmaktan çekinmeyin. Çünkü insan yaptıklarından çok yapmadıklarının pişmanlıklarıyla yaşar. Kurtaracak kadar yürekli ve kurtarılmaya değecek kadar iyi bir insan olun.
Sanırım ilk mektubum için söyleyeceklerim bu kadar. Belki daha sonra bir kaç mektup ile devam edebilirim. Şu anda hayatta olmayabilirim. Ama inanın bunun hiç bir önemi yok. Çünkü tebessüm içinde öldüğümü bilmenizi isterim.
Sizi çok seven babanız.
Bu da aylar sonra yazmış olduğum gelecekteki kendime mektup.
Ne güzel olmuş.Bir ek de benden ''Başarıyı değil tutkuyu hedefleyin, başarı zaten gelecektir''
Çok teşekkür ediyorum Elif Hanım.
Mesai saati içinde bir anda aklıma geldi ve yazmak istedim.
Gelecekteki değil de yanı başındaki çocuklarına nasihat verir gibi, hissedilerek yazılmış bir mektup olmuş. Sanırım biraz duygulandım. Baba kelimesinin ayrı bir yeri vardır ben de.
Kimde ayrı bir yeri yok ki o kelimenin.. (iki nokta ile biten cümleler)
yahu geçen bi yazına yorum atacaktım, o kadar zordu ki vazgeçmiştim. iyi olmuş böyle. 🙂
gelecekteki çocukların da şanslıymış hani.
Disqus yorum sistemini aktif hale getirip bloggeri devre dışı bırakmıştım. Sonra bazı arkadaşlar senin gibi yorum yapmakta zorlandığını falan dile getirince bende ikisini birden kullanmaya karar verdim. Biraz uğraştırdı ama en sonunda başardım.
Yorumları blogger olarak da aktifleştirmeniz güzel olmuş. insanın ileride çocuklarının okuyacağı bir mektup bırakması çok anlamlı çok hoş. Güzel tavsiyeler var içerisinde.
Kendi babamdan da eski teyp kasetlerine kaydedilmiş kendi sesinden şiirler vardı. Ben de böyle bir şey yazmak istedim. Teşekkür ederim Deryada Damla
Kendimizin yapamadıklarını çocuklarımızın düzgün bir şeklde yapablmesi dileğiyle
Aslında kendim yapıyorum. Bazen zor geliyor ama yapmaya çalışıyorum. Çünkü dediğiniz gibi insan kendi bulamadığı başarıyı en azından çocukları bulsun istiyor. Haa bunu da yapamıyorsa aynı hataları yapmasın diye çabalıyor en azından.
sigarayı bırakın o zaman 🙂
Umarım bir gün bırakırım.
Merhabalar Çıplak Yazar.
O kadar güzel bir mektup yazmışsınız ki, okurken kendimi alamadım. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim. Allah gönlünüze göre versin. Her okuyucu mektubunuzu kendine göre farklı bir konuya oturtur. Ben de mektubunuzdan:"Aranızdaki küslük ve yersiz tartışmaların sizi birbirinizden uzaklaştırmasına izin vermeyin. Birbirinize sıkı sıkı sarılın." cümlesini alarak, mektubunuzu aile bağına odaklamak istedim.
Selam ve dualarımla.
Sağol abi. Beni en çok sen alıyorsun zaten. Keşke bir yerlerde oturup iki lafın belini kırabilseydik.
Yanlış anlamayın ama blog tasarımını kelimeler benim'e benzetmeye çalışıyorsunuz sanırım. Birkaç yerde dikkatimi çekti. Mesela kategoriler, aynısını yapmışsınız.
Siz de beni yanlış anlamayın ama çocuklarıma yazdığım bir mektubun altına böyle alakasız bir yorum yapmanız beni üzdü. Sanki sadece eleştirmek için girmişsiniz gibi bir his uyandırdı. Bu yüzden samimiyetiniz ve kimliğinizde ayrıca şüphe uyandırdı. Ben düşüncelerinizi söylemeyin demiyorum. Ama böyle benim için özel bir yazının altına yorum olarak yazınca, yazıya hakaret gibi görüyorum.
Bakın en altta mesaj kutusu var. Ordan mesaj atabilirsiniz.
Güzel bir düşünce…
Her şeyden önce bir sözü hatırlatmakta fayda var:
"Hayat siz planlar yaparken olagelen şeylerden ibarettir…"
Bu nedenle; yazılar elbette mevcut duyguların yansımalarıdır. Olmayan hakkında ya da hayaller, idealler, erekler hakkında, en iyimser halimizle öngörebiliriz birçok şeyi. Ama ya düşündüklerimiz gerçek hayatla uyuşmamaya başlarsa?
İşte o zaman tıpkı bir satranç oyununda olduğu gibi taşlar farklı yerlere doğru hareket etmeye başlar. Hayat denen olgunun sıkı bir oyuncu olduğunu tasavvur edersek, bütün taşları ve hep sonraki hamleleri hesaba katmak zorunda kalırız değil mi?
Nasihat dinlemeyen bir nesil olarak, tavsiyelerimizi kulak ardı edecek olan çocuklara sahip olmayı hiç düşünmeyiz. Çok şükür henüz böylesi bir durumla karşılaşmış değilim kendi hesabıma, ama bu olmayacak anlamına da gelmez şüphesiz.
Birkaç aydır ben de üç çocuğuma özel ve sadece üç kopyadan ibaret olacak bir hikaye kitabı üzerinde çalışmaktayım. Amacım hayat tecrübelerimi dolaylı yollardan ve eğlenceli bir şekilde onlara aktarmak. Ama ne var ki tecrübeyle sabit olaylardan ders çıkarabileceklerine pek ihtimal vermiyorum. Çünkü herkes kendi hayatının gerçekleriyle yüzleşerek olgunlaşır. Geçmişte yapılan hatalar, pişmanlıklar, eziyetlerdir hayata asıl rengini veren. Kusursuz bir hayatın ve acı çekmeden, emek harcamadan elde edilen mutluluğun hükmü de yoktur kıymeti de.
Güzel ve dokunaklı yazınız için tebrik ederim. Saygı ve sevgiyle kalın.
Bu gece aslında önce okunması gereken, kendi hakkımızda bilgi verdiğimiz sayfana geldim. Geceleri vakit geçirmeyi uzun tutar oldum son günlerde. Sanırım daha çok değerlendirmek istiyorum zamanı.
Ayhan, adını öğrenmiş oldum. Gaziantep’e 1968 de yolum düşmüştü. Adıyaman’da mecburi hizmetini yapmıştı eşim. Orada on üç günlük çocuğumu kaybettim. Nerede yattığını bile bilmem. İnsana en zor gelen evlat kaybı, sonrasında 1991 de ikinci oğlumu bu defa on üç yaşındayken kaybettim. Fazla ajitasyon oldu kusuruma bakma.
Çocuklarına mektup bırakma düşüncenden ve okuduklarımdan çok etkilendim tabii ki. Eline sağlık. Çok değerli miras olacak, Daha çok gençsin. Allah geçinden versin oğlum. Mutlu bir yaşamın olması dileğimle. Ece ablan ya da doğrusu teyzen. Hoşça kal oğlum..
Mehmet abi yorum yaptığın için ben teşekkür ederim.
Senin kadar ince düşünen kaç baba vardır bilmiyorum. Sadece üç kopyadan oluşacak bir hikaye kitabı yazmak doğrusu hiç aklıma gelmemişti. Ama bir nokta da haklısın. İnsan bazı şeyleri (ne yazık ki) yaşayarak öğreniyor.
Çok çok güzel bir düşünce mektup yazmak, sözlere dökmek benliğinizi..
ben de oğluma birşeyler yazarım hep bir yerlere..
Umarım oğlunuz bir gün yazdıklarınızı okuma fırsatı bulur. 🙂