Her bütçeye uygun krediler ve telefonları başında buyurun bizim banka en ideal kredileri veriyor diye her gün sizi arayan insanlar varken, hemen herkes kredi çekmeyi ya da kredi ile bir şeyler satın almayı sanırım çok cazip görüyor. Aslında bize cazip gelen ve başımızı döndüren şey; sıcak para ve bu paranın taksitle geri ödenmesidir. Fatura üstüne telefon almak veya kredi çekip kurbanlık koyun almak gibi. İşin ödeme kısmını sonraki bahara artık diye düşünüyoruz ama, sonraki bahar tahmin ettiğimizden çok daha çabuk geliyor. Hiç öyle dolar şu kadar oldu, kurban fiyatları bu sene şu kadar, ülkenin dış borcu şu kadar ve vatandaşın bankalara olan borcu da ahanda oldu bu kadar diye rakamlardan bahsetmeyeceğim. Zaten az çok hepimiz cebimize giren paradan ve buz dolabında olan (olmayandan) ne olup bittiğini anlıyoruz.
Bozuk saatiz biz…
Bu yüzden tüm bunları bir kenara bırakıp önümüzdeki kurban bayramı için bir post yazmak istedim. Daha doğrusu kredi çekerek veya borç alarak kurbanlık koyun alanları azıcık eleştireyim dedim. Geçenlerde arkadaşım ile yine böyle toplumsal meseleler üzerine konuşuyor ve yine dünyayı kurtaramıyorken ”biz bu toplumun bozuk saatiyiz” diye bir söz etti arkadaşım.
Haklıydı aslında!
Sürekli bir şeylere kafa yoran ve içinde yaşadığı toplumdan memnun olmayan biriyseniz aslında siz de bir bozuk saat sayılırsınız. Kurban kesmek meselesine gelince de yine bozuk saatliğimizden ödün vermeden şu anda okumakta olduğunuz yazıyı yazma ihtiyacı duydum.
Kurbanlık Koyun Kesme Ritüeli
Öncelikle şunu belirteyim ki; kurban kesme ritüeli İslam’ın kendine özgü inançlarından biri değildir. Çok daha eski tarihlere, çok tanrılı dinlere, hatta antik dönemlere kadar dayanan bir geçmişi vardır. Amaç sadece Tanrı için kan akıtmaktır. Buna inanıp inanmamak elbette size kalmış. Ancak yine de insanlar tabi ki kendi inandıklarının ”en doğrusu” olduğuna inanmayı seçmeyi daha doğru buluyor.
Değişik toplumun, değişik insanları
Bizim toplum cidden çok acayip ve her türlü insana rastlayabileceğiniz çok değişik bir toplum. Evet evet en güzel ve en net tanımlama ”değişik” olur bu topum için.
Her kurban bayramında da bu değişik insanları görüyorum. Bir defa en başta durumun varsa kesilir kurban. Durumun yoksa, yani o kurbanı borçla harçla keseceksen hiç kesme daha iyi. Ama durum öyle değil, işin içinde başka şeyler de olduğu için vatandaş kredi de olsa, borç harç da olsa o kurbanı kesiyor. Peki salak mı bu insanlar? Niye ısrarla bu borcun altına giriyorlar diye düşündünüz mü?
Bu sene onlar kesmemiş mi?
Bu borcun altına girmelerinin ilk sebebi ”bu sene onlar kesmemiş mi” düşüncesidir. Yani içinde yaşadığımız toplum baskısına dayalı, kendiliğinden gerçekleşen bir durum. Fakir ama gururlu deriz ya hah işte tam da durum böyledir. Elalem ne der düşüncesinin zirve yaptığı anlardan biridir bu. Bırak kardeşim boş ver elalemin ne dediğini. Bu sene kesmişsin veya kesmemişsin ne olacak yani? Ama bizim millet sever dedikodu yapmayı ya da birilerine ”yok bu sene kesmemişler” diyerek hakir ve küçük görmeyi. Bir tane ön but falan ayırıp gönderirler sonra. Cidden artık komşuluk bile kalmadı bu toplumda. Hani acından ölüp sürünsen, sevinecek insanlar görürsün etrafında. Haaa yardım ederler etmesine ama senin onlara muhtaç olman onların hoşuna gider.
Çocuk var, çocuk olmasa…
Zaten bayramların en çok boynu bükük kalanları da onlar oluyor. Düşünün evlisiniz ilkokul çağlarında iki evladınız var ve kurban bayramına giriyorsunuz. Sonra çocuk bir bakıyor her tarafta koyunlar. Herkes koyun alıyor, arka komşudan, sağdan soldan meeee sesleri geliyor… Canlandı dimi o manzara gözünüzün önünde. Sonra çocuk soruyor (çocuklar hep sorar öyle apışıp kalırsın zaten). Baba biz niye kesmiyoruz? Hadi buyur…
Çocuğa bunu anlatamazsınız. Oğlum, kızım paramız yok biz bu sene kesmeyeceğiz diyemezsiniz. Ne yapar eder, borç harçla gider o koyunu alırsınız. Maksat et falan da yemek değildir zaten. Sırf o çocukların boynu bükük kalmasın aman üzülmesinler diye kesersiniz.
Zengin koyunu vs borçla alınan fakir koyunu
Bana göre kurban bayramının en hüzünlü sahnelerinden biri varsa o da zengin ve fakir koyunudur. Çünkü bir yerde özenle besili olarak yetiştirilen 90 kg ağırlığında bir hayvan, diğer tarafta kuzu olmaktan yeni terfi etmiş 50-55 kg diğer hayvan. Zayıf koyun aslında ”adaletsiz gelir dağılımı, çekilen krediler ve baba biz niye kesmiyoruz” un ürünüdür. İkisini bir odaya koysak ne güzel kapışırlardı değil mi? Sağ köşedeeee namağlup, Anadolu’nun bağrından kopup gelen 90 kğ ağırlığında tosun. Diğer köşede ilk kez ringe çıkan ve ne olup bittiğini anlamayan fakir koyunu.
Sonuçta durumu olan ve durumu olmayan bir şekilde kurban kesiyor. Normalde dağıtılması gereken etin, buz dolabı poşetlerine konarak istiflenmesini de hiç anlamış değilim ama neyse…
Ama şunu özellikle belirtmek istiyorum ki, fakir koyunu dağıtılmamalı. Çünkü o insanlar zaten sürekli et yiyebilen insanlar olmadığı için dolaba istiflemesinde hiçbir sakınca görmüyorum. Ramazan ayında oruç tutmalarına da gerek yok hatta. Normal şartlarda aç ve kıt kanaat geçiniyorsa bir de ramazanda oruç tutmak bana çok saçma geliyor. Haaa varlık içinde olan kurbanını da kessin ve kestiği kurbanı bir güzel dağıtsın. Ramazanda da orucunu tutsun.
Ahh ahhh daha çok şey var da anlatacak…
En iyisi bu yazıyı burada noktalamak (.)
Sevgi ve selamlarla.
14.08.2018 – 15:16 / Gaziantep
güzel bir yazı elinize sağlık
bilgilendiric bir yazı
“Fakir ama gururlu deriz ya hah işte tam da durum böyledir. Elalem ne der düşüncesinin zirve yaptığı anlardan biridir bu.” şey değil mi bu? Balkon yaptırmak istemeyen Cevdet Bey 🙂
Yaptıramadığı için istemeyen Cevdet Bey giller evet.