Millet olarak bazı olaylar karşısında ciddi bir tavır sergilememiz gerekirken, çoğu zaman bu olaylar karşısında gülüp geçmeye hatta dalga geçmeye başladık. Bu durum belki de ciddi bir duruş sergilemeyi bilmememizden kaynaklıdır. Ne zaman ki, artık bıçak kemiğe dayandı desek, birileri hep gülüp geçmeye devam ediyor. Sanki yaşama sevincini yitirmiş umutsuz bir hayat sahibi gibi, kendimizi öylesine akıntıya bırakmışız.
İzahı olmayan şeyin, mizahı olur derler ama, ülke olarak yaşam tarzımız, olaylara bakış açımız ve tepkimizle tamamen birer karikatür kahramanı olduk hepimiz.
Aslına bakarsanız insan hayatını üç dönem olarak değerlendiriyorum. Bunlardan birincisi, kanımızın deli gibi aktığı gençlik dönemi. Azimle, yeni parlak fikirlerle dünyayı değiştirmek istersiniz. Ama ardından ikinci dönem gelir. Bu ikinci dönem ise; dünyayı değiştirmeyi başaramayacağınızı anladığınız dönemdir. Her şey ve tüm çabalarınız tam bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Üçüncü dönem ise en hüzünlü olanıdır. Bu dönemde artık dünyayı değiştirmek isteyip başaramamış, ve gerçeği kabul edip, bununla yaşamaya alıştığımız dönemdir.
Biz bir şeyleri değiştirmek istiyoruz belki ama, en büyük sorun bunu hep nasıl yapacağımızı bilmememiz olmuştur. İşte en başta bahsettiğim olaylar karşısında duruşumuz derken bunu anlatmak istiyordum.
Jean-Claude Van Damme’nin Cehennemde diye çok eski bir filmi vardır. Film sıradan masum bir adamın hapishaneye atılması ve hapishane düzeni ile yüzleşmesini anlatır. Başka bir şey daha anlatılır o filmde. O da tam da bahsetmiş olduğum, olaylar karşısında nasıl bir duruş sergilememiz gerektiğidir. Hatta şöyle de bir replik geçer. ”İnsanların birleşmesi tüm sistemleri yıkabilir.”
Bugün MTV’ne %40 oranında zam yapılmış hepimiz bunu tartışıyoruz.. Kahvehanelerde tütün saran dayılar, demli bir çay söyleyip el birliğiyle memleketi kurtarıyor ama yeterli olmuyor demek ki.. Peki bir vatandaş olarak tepkimizi nasıl göstermeliyiz? Ya da şu anda nasıl gösteriyoruz? Sosyal medya üzerinden capsler paylaşıp, tweet atarak mı? Bu belki bir tepki ama acaba yeterli bir tepki mi?
Acaba tüm insanlar biz bu vergiyi ”ödemiyoruz” deyip rest çekse, karşı tarafın tutumu ne olur hiç düşündünüz mü? Ben söyleyeyim bi bok yapamazlar. Ama biz bunu yapamayız. Çünkü biz işin hep gırgırındayız. Verrrrr mehteri.. yazar geçeriz ama mehter zaten hiç durmuyor ki güzel kardeşim. İşte biz bunu anlamıyoruz.
Sokak ortasında şiddete maruz kalan kadını hatırlıyor musunuz?
Mutlaka bir yerlerde ya da takip etmiş olduğunuz facebook sayfalarında denk gelip izlemişsinizdir bu görüntüleri. Peki bu video için insanların ne tür tepkisi olduğunu biliyor musunuz? Buyurun onlara da bakalım.
Zihniyete bakar mısınız? İşte bu millet bu kadar sığır ve bu kadar ahmak. Neymiş efendim şortlu olursa tepki çok olurmuş, türbanlı diye ses çıkarmazmış kimse..
Ulan gerizekalı herifler mesele açık-kapalı olması değil, mesele kadına olan şiddet!
Şundan da emin olun geçmişte bazı insanlar ses çıkardıysa, o kadın açık olduğu için değil, kadın olduğu ve şiddete maruz kaldığı içindi. Ama bunu o insanlara anlatmak öylesine zor ki, dünyaya bu kadar dar bir pencereden bakan insanlarla aynı ülkede yaşayıp, bir şeylerin iyi olmasını beklemek, zaten mucize olmasını beklemekten farksız olurdu.
Bugün ne oldu?
Buyurun..
Demek ki neymiş, mesele açık-kapalı olması değil, kadın olması hatta en başta insan olması ve şiddete maruz kalmasıymış.
Yine söylüyorum. Biz olaylar karşısında nasıl tepki göstereceğini bile bilemeyen ahmak bir milletiz. Her tarafımızdan bir tutarsızlık ve bağnazlık akıyor. Avrupa bizi kıskanıyor derken, aslında götüyle güldüğünü bazı insanlar biliyor, yine bazı insanlar da koşulsuz şartsız buna inanıyor. Ülke olarak nereye gidiyoruz cidden bilmiyorum.
O yorumlar insan profilimizin yarısından fazlasını oluşturuyor. Hani yazmışsın ya toplu hareket etmek ya da olaylara tepki verecek cesaret bizim insanımızda yok. Gerçekten ahmak bir ülkeyiz ve üstümüzde oynanan oyunları sadece bir diğerine kadar atlatmış sayıyoruz kendimizi. Dağıldık, zaten pek toplu da sayılmazdık. Bazen çırpınıyorum blogda rejime yandan da olsa göndermeler yapıyorum ama kendi kendime sayıklamış gibi hissediyorum yalnızca. Rezil durumdayız maalesef :((
Kimse rejimi eleştirmiyor ya da eleştirmekten korkuyor bilmiyorum. Bunu sadece blog yazarları için demiyorum. Çünkü insanımız toplumsal sorunlara değinmiyor. Oysa ben bu toplumun acılarıyla yaşıyorum. Çocuk işçiliği beni üzüyor, kadına şiddet beni üzüyor, hayvanlara yapılan işkenceler beni üzüyor, toplumsal adaletsizlik, haklarını alamayan ve sömürülen işçiler.. Bunlar hep üzüyor beni. Kendi çapımda zaman zaman bu konularla ilgili bir şeyler yazsam da, diğer blog yazarı arkadaşlarımda da bunları görmek istiyorum. Sizin kendi kendinize sayıklamış gibi hissetmeniz de bu yüzden normal. Çünkü herkes sizin gibi düşünmüyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın derdinde.
Bir kaç arkadaş var, bloglarında bayağı yükleniyorlar. Ben tepki almaktan korkmuyorum ama yine de esnek bir dil kullanmaya çalışıyorum. Dün sübyan mekteplerinde (yeni öğrendim bu mektepleri) küçücük beyinlerin nasıl işlendiği ve ölmeyi düşünecek kadar cennete hayran etme başarılarını ! okudum. Bir yazı döşendim ama yorumların çoğu tatmin etmedi. Çocuklar perişan durumda ve daha üstlerinde neler denenecek korkarım.
Hayvanlara işkenceye çıldırıyorum. İnstagrama bazen bakamıyorum. Nedir bu topluca telef etmeler? Bence cinayetten farkı yok.
Kadınların düştükleri durumlara, cezadan bile korkmayan; (sorumsuz iktidarın alt üst ettiği adaletin) yasalarındaki boşluklarından bile belki haberi ve korkusu olmayan, eğitimsiz, beyninin güdülerine hizmet ettiği ve insani duygularını yitirmişlerin neden oldukları bir gerçek. Gün geçmiyor ki bir kadın çeşitli şekillerde ya sakat kalmasın ya da ölmesin.
Ayrıca, iktidardakiler, siz gençleri böyle çıkmazlarda bırakmalarının bedelini umarım tez zamanda öderler..